Sözcü'den Başak Kaya'ya konuşan İnce'nin açıklamalarından bir kısım şöyle:
Genel başkanlığa aday olmanızın gerekçeleri nedir?
Türkiye bir yol ayrımında. Ya kazanacağız ya da kaybedeceğiz. Bu kurultay Muharrem İnce, Kemal Kılıçdaroğlu ve kişilerin kurultayı değil. Kurultayın delegeleri de sadece CHP'nin delegeleri değil, 80 milyonun ve Cumhuriyet'in delegeleri. Önümüzde üç seçim var. Kazanmak zorundayız. Mazeret üretme lüksümüz de yok. Türkiye'ye karşı sorumlu olan delegelerimizin ‘il başkanımız, belediye başkanımız böyle istedi' gibi gerekçeleri olamaz. Cumhuriyetimizin geleceği tehlikedeyse bizlerin hiçbir önemi yok. Bunun için kutuplaşmış bir Türkiye'de büyük uzlaşmayı gerçekleştirmek için adayım.
Güzel günler göreceğiz çocuklar güneşli günler pic.twitter.com/wbWmy9inoT
— Muharrem İNCE (@vekilince) 29 Ocak 2018
Mevcut Genel Başkan'dan farkınız ve iddianız ne olacak?
Sayın Genel Başkana teşekkür ediyorum yaptıkları için. Ama 1972'yi düşünmek lazım. 1972 Kurultayı'nda İsmet Paşa'ya oy vermeyen delegeler hiç tanınmayan Bülent Ecevit'e oy verdiler. İsmet Paşa'yı sevmiyorlar mıydı? Hayır, seviyorlardı ama partinin yenilenmesi gerekiyordu. Bunu başardı o günkü delegeler. Ecevit genel başkan oldu, CHP'yi de birinci parti yaptı. Bugün de CHP'nin yenilenmesi lazım. Yeni birinin gelmesi lazım. 17 ay sonra seçim var. 1972'de yapılanın aynısını şimdi de yapabiliriz.
'50+1'İ ALABİLİRİZ'
Diğer hedeflerinizi nasıl ortaya koyuyorsunuz?
Kendimizi bileceğiz, kendi gücümüzü esas alacağız. Kendimize güveneceğiz. Birinci kural özgüveni yüksek bir CHP. “Başarabiliriz, yapabiliriz, 50+1'i alabiliriz” diyen bir CHP. Önce insan, önce emek, önce sol diyen bir parti olduğumuzu unutmayacağız. Cumhuriyetimizin kurucularına yapılan saldırılar karşısında sadece direnen olmayacağız, kazanan olacağız. Sorunlarımızı bilimsel verilerin ortaya koyduğu bilgiler ve etik ilkeleri temel alarak çözeceğiz. Bilim, kamu yararı ve hukuk esas olacak. Devlet işlerinde keyfiliğin ve imtiyazcılığın acımasız düşmanı olacağız.
CHP için hedefiniz nelerdir?
‘Her yurttaş devletine eşit yakınlık ve eşit uzaklık mesafesindedir' mantığında olacağız. Katılımcı demokrasi için uğraşacağız. Demokrasimizi katılımcı temelde yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Türkiye'de ne istiyorsak partimizde de onu istiyoruz. Türkiye'de adalet istiyorsak partimizde de adalet olacak. “Türkiye'de yüzde 10 seçim barajı kaldırılmalı” diyorsak, kendi içimizde de yüzde 10 barajı olmayacak.
'UTANGAÇ LAİKLERDEN OLMAYACAĞIZ'
Genel başkanlık ve iktidar hedefinde yol haritanız nedir?
Benim sloganım “Önce CHP'de değişim sonra Türkiye'de değişim. Önce CHP'de devrim sonra Türkiye'de devrim.” Laiklik demokrasimizin temelidir. Utangaç laiklerden olmayacağız. Laikliğin olmadığı bir yerde demokrasi olamaz. Yerinden yönetimi katılımcı demokrasinin temeli sayacağız. Mevcut ekonomik sorunlarımızı aşacağız. İnsani gelişmişlik ölçütü olmadan yapılacak kalkınmayı kabul etmiyoruz. Gelir dağılımını düzeltmek hedefimiz. Dolaylı vergilerin oranını gelişmiş ülkeler düzeyinde tutmak, tarımda yeniden kendine yeten bir ülke olmak, sattığı aldığından fazla olan bir ülke olmak, ekonominin aktörlerine hukuki güvenceler sağlamak, neo liberal ekonomik politikaların yerine kamu yararını öne çıkaran politikalar izlemek hedefimiz. Bunlar için adayım.
Bu kurultay sadece CHP üyelerinin kurultayı değil, 80 milyonun kurultayıdır. Onun için parti üyesi olmayanlar da başka partilere üye olanlar da davetlidir. 80 milyon davetlidir. Gönlü Cumhuriyet'ten yana olan, ülkenin geleceğinden kaygı duyan, 2019'dan sonra başımıza felaketlerin gelebileceğini öngören başka siyasi parti mensupları dahil herkesin kurultayıdır. Onun için herkesi yapılacak kurultaya davet ediyorum. Ankara sokaklarının Kurtuluş Savaşı yıllarında olduğu gibi insan seliyle birlikte değişim rüzgarını estirmeleri gerekiyor. Bu kurultay delegelerinin vicdanlarında yer bulacaktır. Sokaktaki değişim talebinin kurultaya da yansıyacağına inanıyorum. Genel başkan seçileceğimden de hiç kuşku duymuyorum.
'DELEGELERE BASKI YAPILIYOR'
Genel Başkanımızı ayrı yanındakileri ayrı değerlendiriyorum. Kraldan fazla kralcılar olduğunu görüyorum. Bu kişilerin kurultayda ne yapacaklarını göreceğiz. Delegelere baskı yaptıklarını biliyoruz. Kurultay delegesi özgür iradelidir. Toplu imza törenleri yapılamaz. Göreceğiz kaç imza alacaklar, kaç oy olacaklar. Yanındaki yardımcılarının, Genel Başkan'a büyük kötülük yaptıklarını düşünüyorum. Geçen kurultayda Kılıçdaroğlu 940 imza almış ama 700 kadar oy aldı. 200 kişi imza vermesine rağmen oy vermedi. Bu sefer 950 imza alıp 550 oy alırsa o yardımcıları nasıl insanların yüzüne bakacaklar. Sayın Genel Başkan buna engel olmalı. 150-200 imza ile aday olunur. Zaten ben genel başkan olduğumda ilk hedefim imza rezaletini kaldırmak olacak.
Benim listemde Cumhuriyet ve Atatürk ile sorunu olmayan herkes olacak. Gençlik kollarından beri siyaset yapıyorum. CHP'de farklı bakış açıları olabilir, kendini daha solda tanımlayan arkadaşlarımız olabilir, olmalıdır. Ben ilkeli bir siyasetten yanayım. Değişim olmazsa sonuçları vahim. Düşünmek bile istemiyorum. Sokaktaki ruhun sandığa yansıyacağını hissediyorum. Değişim olmazsa umutsuzluk olacak. Kampanyalarda çok zorlanacağız. Ülkenin geleceği ile ilgili yenileşme talebi bu. Parti içi bir rekabet değil. Toplumu, cumhuriyeti düşünerek değişim ihtiyacının olduğunu söylüyorum.
'HDP İLE YAN YANA GELMEKTEN KORKTULAR, BÖYLE BİR SİYASET BİÇİMİ YOK'
Dokunulmazlıklar konusunda CHP'nin tavrını beğenmiyorum. Ben ‘Hayır' oyu verdim. Siyaset yapma biçimim bir ilke üzerine kuruludur. Günübirlik değildir. CHP yönetimi ‘Evet' oyu verdi. Çünkü HDP ‘hayır' diyordu. Hayır dersek HDP ile aynı çizgiye düşeriz diye korktular. Böyle bir siyaset yapma biçimi yok. Siyaset ilke üzerine yapılır. HDP ‘Ay bir uydudur' diyorsa, ‘hayır Ay gezegen' mi diyeceğiz. Böyle siyaset yapılmaz…
Mevcut yönetim insan kaynağını etkin kullanamıyor. 100'ün üzerinde genel başkan yardımcısı değişti. Görevlendirmeler, yönlendirmeler yanlış. Denetleme yanlış. Dünyanın hiçbir yerinde bir siyasi partide bu kadar çok MYK üyesi değişmemiştir. İkinci büyük yanlış ise hedefe yönelik kararlılık sorunu var. Ortaya bir iddia atıyoruz. O iddiayı takip etmiyoruz. ‘Yolsuzluk belgesi' diyoruz orada kalıyor. Sonuca ulaştıramıyorlar. ‘Adalet Yürüyüşü' diyoruz, sonucu yok. Bırakıyoruz orada. Konjonktüre göre davranılıyor. Kendi gündeminin partisi olamıyor ve ortaya koyduğu bir iddiayı sonuçlandıramıyor, terk ediyor. Anlatmada da problem var. İkna siyasetin en klasik yöntemidir. Ancak bu yöntem medya araçları üzerinden ve özel durumlarda çok etkilidir. İnsanlarla diyaloğu, etkileşimi esas alan bir ilişki içinde olmalıyız. Yani anlatmak ikna etmek yerine kendimiz olmalıyız. İlkelerimiz bir bütündür. Karşı tarafın hatalarına bel bağlıyoruz.
Bu doğru değil. Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül kavga etsin, biz de elimizi ovuşturalım. Bu siyaset anlayışı doğru değil. Kurultay delegeleri beni seçsin, ben kurultay delegeleri aday yapayım. Bu düzeni yıkmalıyız ve partide devrim yapmalıyız. Genel merkez çalışanı kurultay delegesi olabilir mi? Bir genel başkan yardımcısının ilçe belediye başkanlığını istemesini anlamıyorum. Hedefi bakanlık olmalı. Partiye yönelik ideolojik saldırılar var. Bize “PKK'lı, FETÖ'cü, kafatasçı, faşist” diyebiliyorlar. Mantık açısından zaten hepsinin birden söylenebilmesi mümkün değil ama bunlara yeterli cevap verilemiyor. Bekliyoruz Erdoğan ile Gül kavga etsin, biz de oy alalım diye. İdeolojik ve siyasal mücadeleyi küçümseme ve partinin davası yokmuş gibi davranmak yanlış. Farklılıklara saygıyı, bütünleşmeyi öne çıkarmayı, olayları-gelişmeleri partinin temel ilkeleri etrafında yorumlamayı yapabilmeliyiz.