Ülkenin muhalif partileri, işlenen suçlarda bazı sosyal grupların ve özellikle göçmenlerin rolünü ortaya çıkarmak için kolları sıvadı.
‘SIĞINMACIYI SUÇLAMAK SİYASİ AÇIDAN DOĞRU DEĞİL’
İsveç’teki kadınlar, cinsel nitelikli suçların son zamanlarda artış gösteriyor olmasından tedirgin, zira daha önce ülkenin gündeminde ‘cinsel şiddet’ sorunu diye bir şey yoktu.
İsveçli kadınların, tehlikenin resmi basının acınması gerektiğini yazdığı sığınmacılardan gelmesi konusunda hazırlıksız yakalandığını söyleyen Burtina, “Birçoğu, ırkçılıkla ve hoşgörüsüzlükle suçlanmaktan korkuyor. Önyargılı yaklaştığınızı söylerler. Ben, polisin de bir şeyler sakladığını duymuştum, bundan emin değilim. Polise son çare olarak başvurulduğunu kesin biliyorum. Tanıdığım iki kadına tacizde bulundular, fakat onlar kaçmayı başardı, tecavüz olmadı. Ama girişim oldu ve onlar, sadece taciz edenlerin göçmen olması nedeniyle polise başvurmama kararı aldı” ifadelerini kullandı.
İSYANLARA VE ÇEŞİTLİ SUÇLARA KARIŞIYORLAR
Stockholm, aşırı göçün ülke için sorun haline geldiğini kabullenmek zorunda kaldı. Önümüzdeki eylülde yapılması beklenen seçimler öncesinde İsveç yönetiminden, 2015’teki olayların tekrarına izin verilmeyeceği yönünde açıklamalar geliyor ve hatta göçmenlerin bir kısmının evlerine geri dönmeye zorlanacakları ima ediliyor.
KONUT VE İŞ BULMA SIKINTISI
Göçmenler ile ilgili son dönemin en sert açıklamalarından birini yapan İsveç Maliye Bakanı Magdalena Andersson, Dagens Nyheter gazetesinde yayınlanan söyleşisinde “Bu, 2015 yılı sonbaharından önce de böyleydi. Çok açıktır ki entegre edeceğimizden daha fazla sığınmacı alamayız. Buraya gelen insanlar için de toplum içinde iyi olmaz” dedi.
İsveç’te yaşayan Rus kökenli Aleksey Sahnin, Sputnik’e verdiği demeçte şöyle konuştu:
“Sadece Ortadoğu’dan değil, Ukrayna’dan da gelen birçok kişi, çok sıkışık koşullarda yaşamak zorunda kalıyor, küçük bir villada onlarca kişi yaşayabiliyor. Göçmenleri de çok ağır yargılamamak gerekir, bu kişiler birer kader kurbanı. Çok kötü şartlarda yaşadıkları ülkelerden sadece Hollywood filmlerindeki gibi olduklarını hayal ettikleri ülkelere geldiler ve kendilerini, ucuza çalışacak işgücüne ihtiyaç duyan bir toplumun içinde buldular.”
Göçmen talebinin ekonomik nedenlere bağlı olduğunu ancak sonuçta göçün İsveç’in tüm toplumunu olumsuz etkilediğini söyleyen Sahnin, “1980’lerde örneğin postacı, birçok kişinin kabul edebileceği bir meslekti. Şimdiyse durum değişti. Bu pozisyonlar için ödenen ücretler giderek düşürülürken, en fakir ülkelerden gelen bir işsizler ordusu da bu tür görevlerde çalışmak için talip oluyor. Emeğin maliyeti giderek azalıyor ve bu zeminde aşırı sağ popülistler güçleniyor. İsveç’in taşrasındaki insanlar, işçi sınıfının temsilcileri, neredeyse bedavaya çalışmaya hazır olan yabancılar kalabalığından dehşete düşüyor” ifadelerini kullandı.