2017 senesi Suriye savaşının mağlupları olan Körfez hattında gerilim yaşanan bir yıl oldu. Suudi-Katar hattında yarılmalar doruğa çıkarken, sene sonunda Türkiye’nin dahil olduğu tartışmalar gündeme geldi. Katar’ı Suudi hattından korumak için bu ülkede üslenen Türkiye’ye son olarak Sudan’dan Sevakin Adası’nın tahsis edilmesi Suudi-BAE-Mısır hattında tepki ile karşılandı.
Son gelişmeler ışığında son tartışmanın altında yatan nedenleri, Körfez Araplarının tepkilerini bölgeyi yakından takip eden ve Arap basınındaki yorumlarıyla tanına gazeteci-yazar Hasan Sivri ile konuştuk:
Hasan Sivri, Suriye’nin içine sokulduğu krizden zaferle çıkmasının, Körfez’de rafa kalkmış gerginlikleri tekrar ortaya çıkardığını vurguladı. Sivri’ye göre Katar’a karşı girişilen hamlelerin de beklenildiği gibi gitmemesi son gelişmelerde etkili:
“Körfez krizi ve bu krizin getirdiği bazı değişimler, dönüşümler söz konusu. Tabii ki Körfez'de yer alan emirlikler, krallıklar, ülkeler arasında çok önceden beri var olan gerginlikler vardı. Arap Baharı ile birlikte bu gerginlikler Suriye'de bir müttefiklik gerektirdiği için ertelenmişti. Fakat Suriye'nin bu krizden zaferle çıkması, İran'ın hem Irak'ta hem Suriye'de hem Lübnan'da kendi hegemonyasını, gücünü arttırması ertelenmiş krizleri birden Körfez'e taşıdı. Bunlardan en önemlisi tarih boyunca birkaç defa ortaya çıkmış olan bu İhvan-Müslüman Kardeşler, bir ılımlı İslam mevzusudur. Hem Emirlikler hem Suudi Arabistan İhvan'ın kendi içlerinde bir tehlike olduğunu ve kendilerine yönelebileceğini iddia eder durumdalar. İhvan'ı terörist ilan ettiler, Katar'ı izole ettiler, Mısır, Bahreyn ve Emirlikler ve Suudi Arabistan hep beraber bir ittifak oluşturarak Katar'a karşı bir izolasyon hamlesine giriştiler. Ama bu hamle bekledikleri gibi ilerlemedi. Katar'ın bazı manevraları oldu. Bu krizden yararlanmak isteyen İran'ın bölgeye girişi ve Katar'ı 'kurtaran' bir rolü oldu. Aynı şekilde Türkiye'nin de Katar'ın elinden tutarak, Katar'a askeri üs kurarak, Katar'ı koruyan bir pozisyonu oldu. Hatta iddiaya göre geçen haftalarda Katar Emiri Temim'e yönelik bir askeri darbeyi ya da darbeyi Türk askerlerinin engellediğine dair bir söylenti var.”
‘SEVAKİN ADASININ TÜRKİYE’YE TAHSİSİ KARŞI HAMLE’
“Bütün bu krizlerin sonucunda bugün Sudan'daki hamleyi okuyabiliriz. Burada yine Türkiye'nin ve Katar'ın Suudi Arabistan ve diğer müttefiklerine karşı bir hamlesi söz konusu oldu diyebiliriz. Bu hamleyi Suudi Arabistan ve müttefiklerinin beklemediklerini görebiliyoruz. Tepkilerinin bu derece zayıf olması ilk bağlamda buna dayandırılabilir. Cidde kentine bakan Sevakin Adası’nın Türkiye'ye tahsis edilmesini ve bunun sadece turizm amacıyla değil, Çavuşoğlu'nun ve Sudanlı yetkililerinin de söylediği gibi ileriki zamanlarda askeri bir anlaşmaya evirilebileceğini işaret etmeleri Suudileri korkutuyor. Hem Katar'da Türk askerinin olması diğer taraftan diğer eksende de yine Katar'ın yanında bulunan bir askeri üssün yer alması Suudi Arabistan'ın bütün planlarını, hem Körfez'deki hem bölgedeki mutlak güç ya da söz sahibi abi olma planlarını bozan bir mevzu.”
‘TÜRKİYE’NİN HAMLELERİ SUUDİLERİN ETKİ ALANI DIŞINDAKİ ÜLKELERDE DE TEHDİT OLARAK ALGILANMAYA BAŞLANDI’
“Baktığımız zaman Suudi Arabistan'ın bunu kendi iç kamuoyunda —nasıl ki bizim Türkiye'de Kudüs ve belli meseleler kamuoyunda bir araç olarak kullanılıyorsa- konsolidasyon sağlayabilmek için kullandığını görüyoruz. Aynı şekilde Suudi Arabistan bunu özellikle son üç yıldır güvenlik ve siyasi alanda yeniden konumlanışını halkına anlatırken kullanıyor. ‘Osmanlı tehlikesi geri geliyor, Türkler bizi doğudan-batıdan kuşatmaya çalışıyor, İranlılarla, Şii kemeriyle çalışıyorlar’ şeklinde yeniden yorumlamalarla halklarına üç yıldır içinde bulundukları değişim ve dönüşümleri anlatmak istiyorlar. Haklılık payı var mı, yok mu, bu tartışılabilir. Türkiye'nin başarısızlıklarını, sonuç getirmeyen hamlelerini ve stratejik bir uzun vadeli plan üzerine inşa edilmeyen politikalarını Arap baharında da gördük. Dolayısıyla bugün Türkiye'nin Afrika'da Katar ile bu şekilde hızlıca girilen ve birden bire el-Beşir ile birlikte Sevakin Adasında turizm ve askeri anlaşmalar üzerinden Arabistan'a karşı hamleleri uzun vadede çok bir şey getirebilir mi bilmiyorum. Çünkü şu anda Suudi Arabistan'ın ekseninde olmayan Araplar dâhil Arap ülkeleri, Türkiye’nin bu hamlelerini Arap ulusal güvenliğine bir tehdit olarak algılamaya başladı. Buna izin vermeyeceklerdir diye düşünüyorum. Bildiğimiz gibi bu hikâye Türkiye'de farklı şekilde anlatılsa da, Arap tarafında Osmanlı ve 1900'lerdeki süreç farklı bir şekilde anlatılıyor. Buradaki gerçekler tarihçilerin işi ama oradaki Araplarda, Osmanlı ve Türkiye algısı çok olumsuz bir algı. Dolayısıyla şu anda Suudiler özellikle son üç yıldaki hem siyasi hem güvenlik alanındaki bütün o değişim politikalarını halklarına anlatırken bunu da güçlü bir araç olarak kullanıyorlar. Türkiye Sevakin Adasına kadar geldi denilip burada Osmanlı'dan kalan izlerden, Sultan Selim’den bahsediliyor. Bunlara karşı, bu tehlikeye karşı biz politikalarımızda içte ve dışta iktidarımızı güçlendirecek hamlelerle birlikte İhvan terörizmine karşı hamlelerde bulunalım şeklinde bir söylem dillendirilip, kullanılıyor. Fakat ben bu tehlikenin çok bir karşılığı olduğunu düşünmüyorum.”
‘TÜRKİYE KAYBETTİĞİ MANEVRA ALANINI YENİDEN KAZANMAYA ÇALIŞIYOR’
Uzun vade Katar’ın komşusu ve ‘abisi’ Suudi Arabistan’ı tercih edeceğini düşünen Sivri, Türkiye’nin şu an bu çelişkilerden yararlanarak yeniden manevra alanı kazanmaya çalıştığını fakat uzun vadede Türkiye’nin bu bağlamda rolü kalmayacağını dile getirdi:
‘CEPHELERİN ÇOKLUĞU SEVAKİN TEPKİSİNİN ZAYIFLIĞINA YOL AÇTI’
Sivri, Suudi Arabistan’ın iç ve dışta sıkıştığı birçok cephe olduğunu özellikle İran’a karşı bir dış politika kurgulamaya çalıştığına vurgu yapıp Sevakin adası konusunda Suudilerin çok tepki göstermemesi konusunda ‘Bu cephelerin çokluğu ve karmaşıklığı Suudi Arabistan'ın ilk reaksiyonun zayıf olmasının nedenlerinden biri olarak da görülebilir’ şeklinde konuştu:
‘MISIR ARAPLIK VURGUSUYLA SEVAKİN’DE SERT TEPKİ GELİŞTİRDİ’
Sivri, Mısır’ın Sevakin Adasının Türkiye’ye tahsisi konusuna Araplık vurgusuyla ve ulusal güvenliğine tehdit oluşturacağı söylemi üzerinden sert bir tepki geliştirdiği yorumunu yaptı:
‘ÇELİŞKİLERDEN YARARLANAN İRAN EN KAZANÇLI TARAF’
Hasan Sivri son olarak İran’ın son süreçte bölgedeki ülkeler arasındaki çelişkilerden yararlanarak ve akılcı bir diplomasi yürüterek kazanımlar sağladığını dile getirdi ve Yemen konusunda da bir kazanım elde edeceği tahmininde bulundu: