Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, muhabiri Ahmet Şık ve muhasebe çalışanı Emre İper ile Ahmet Kemal Aydoğdu'nun tutuklu olduğu 19 sanığın yargılandığı davanın 5. duruşması dün görüldü. Duruşmada Ahmet Şık'ın savunmasına ‘siyasi' olduğu gerekçesiyle izin verilmedi ve salondan atıldı. Bunun üzerine Murat Sabuncu ile Akın Atalay da savunma yapmaktan vazgeçti. Duruşmada ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Ahmet Şık, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Ahmet Kemal Aydoğdu ve Yunus Emre İper'in tutukluluk hallerinin devamına oy çokluğuyla karar verdi.
Duruşma, 9 Mart 2018'e erteledi.
Duruşma, 9 Mart 2018'e erteledi.
‘12 EYLÜL DÖNEMİYLE POLİTİK OLARAK BENZER'
Zafer Arapkirli ile Seyr-i Sabah'ın konuğu Cumhuriyet gazetesi davasının avukatı Ayhan Erdoğan, dava ile ilgili, "Ahmet Şık'ın, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile ilişkili bir konuşma yapacağı ve yargının da iktidarın denetimi altında olduğu cümlesini söylemesiyle başlayan bir sert tepkiyle karşılaştık. Siyasi bir dava olduğunda hakimler de çok iyi biliyor. Ben Ahmet'in yapmış olduğu savunmayı 12 Eylül döneminde yapılan savunmalarla mukayese ettiğimde politik olarak benzer olduğunu görüyorum. 12 Eylül'de çok daha rahat yapılabilen savunmalardı bunlar" diye konuştu.
"Savunma hakkının tümden ortadan kaldırıldığını ilan ettiler" diyen Erdoğan, "Çok daha rahat savunmasız bir yargılamayı planladılar" şeklinde konuştu.
Erdoğan'a göre geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında yargı, en tehlikeli ve iktidara en bağımlı olduğu dönemde.
‘12 EYLÜL FAŞİST DARBESİNDEN DAHA AĞIR BİR YARGI VE TUTUKLAMA SÜRECİ'
Olağanüstü hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname'de (KHK) yer alan tutuklular için 'tek tip kıyafet' uygulaması ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Cumhuriyet gazetesi davasının avukatı Ayhan Erdoğan, "Bu tek tip kıyafet uygulamasıyla Türkiye yeni ölümlerle yeni cezaevi olaylarıyla karşı karşıya kalacak. Türkiye tarafsız ve bağımsız bir tutum sergileyeceğine baskıyı arttıran bir yöntem seçmiş durumda. 12 Eylül döneminde bir askeri darbe olarak tanımladığımız bir görüntü vardı. Şimdi bir siyasi partinin iktidarından bahsediyoruz. Tehlikeli olan tarafı bu. Bir siyasi partinin iktidarında demokratik ilişkilerin hakim olduğu bir ortamdan bahsetmek gerekir. 12 Eylül döneminde bundan bahsedemediğimiz zaman bu tür hukuk dışılıkları ve zulmü kendi içerisinde zaten darbenin sonucu olarak görüldü. Ama burada bir faşist darbeden bahsetmeyip ama bir faşist darbeden daha ağır bir yargı ve tutuklama sürecine giriliyorsa üzerine düşünülmesi gerekir" ifadelerini kullandı.