Kıdık, "THK'yı batırırsan, 20 tırnağımla yakana yapışırım.", "Bu belge şok edecek.", "Ye babam ye, ne zaman doyacaksınız?' ve "THK uçurumun eşiğinde." başlıklarıyla yazdığı yazılarda, özetle 'THK'nın kötü yönetildiği, kurumu zarara uğratacak politikalar izlendiği ve bazı kişilere haksız kazanç sağlandığı' iddialarında bulundu.
Bu yazılar üzerine, dönemin kurum başkanı O.Y, kişilik haklarının ihlal edildiği iddiasıyla, internet sayfalarına erişimin engellenmesi talebinde bulundu. Talebi değerlendiren Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi, "Bir kişiye 'hırsız', 'soyguncu' şeklinde nitelendirilmelerde bulunulmasının, haber olarak değerlendirilemeyeceği ve kişilik hakkı ihlali olduğu" gerekçesiyle, söz konusu internet sitesine erişimi durdurdu.
Kıdık'ın, internet sitesinin erişime açılmasının ardından 14 Nisan 2014'te benzer konuda bir yazı daha kaleme alması üzerine, mahkeme tekrar 'erişimin engellenmesi' kararı verdi.
Kararlara yaptığı itirazların, Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesi'nce reddedilmesi üzerine Kıdık, konuyu Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı.
Yüksek mahkeme, başvurucunun Anayasa'nın 26. ve 28. maddelerinde güvenceye alınan ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi. AYM, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına hükmetti.
'HABER VE FİKİRLERİN İLETİLME USULÜ KORUNDU'
AYM, gerekçesinde, söz konusu köşe yazılarının, toplumun bağışlarıyla yaşatılan ve kamuya hizmet eden bir kurumu ilgilendirdiği için bilgilendirme değerinin yüksek olduğu belirtildi. Köşe yazılarında, müştekinin sert bir şekilde eleştirildiğinin, hatta abartıya kaçıldığının kabul edilebileceği kaydedilen gerekçede, şunlar ifade edildi:
"Bu tür başvurularda, basının yerine geçip belli bir durumda kullanılacak haber yapma şeklinin ne olacağını belirlemek, yargı mercilerinin görevi değildir. Basın özgürlüğünün, demokrasi ile yakın ilişkisinin doğal sonucu olarak, bir dereceye kadar abartıya ve provoke etmeye izin verecek şekilde geniş yorumlanması gerektiği kabul edilmelidir. Haberin yayımlanmasının, müştekinin hayatına kayda değer bir etkisinin olduğu gösterilmemiştir. Haberin, onun özel hayatı ile ilgisinin olmadığı, kaba hakaret içermediği ve keyfi kişisel saldırı boyutuna da ulaşmadığı gözetildiğinde, geriye başvurucunun haberi verirken kullandığı polemik içeren agresif usulü kalmaktadır. Bu noktada, ifade özgürlüğünün sadece haber ve fikirlerin içeriğini korumadığı, haber ve fikirlerin iletilme usulünü de koruduğu gözetilmelidir."
Müştekinin, havacılık alanında faaliyet gösteren en büyük kurumlardan birinin başkanı olduğu anımsatılan gerekçede, "Müştekiye yönelik eleştirinin sınırlarının, sıradan insanlara göre daha geniş olduğunu kabul etmek gerekir. Halkın, tanınmış kişilere ilişkin bilgileri alma hakkı da gözetildiğinde, müştekinin eylemlerinin ve sözlerinin basın tarafından izleneceği, hakkında haber yapılacağı ve ağır eleştirlerde bulunulabileceğini öngörmesi, demokratik çoğulculuk açısından bunlara daha fazla tahammül etmesi gerekir" değerlendirmesinde bulunuldu.
İfade ve basın özgürlüğü başta olmak üzere, hak ve özgürlüklerle ilgili, internet konusunda kamu gücünü kullanan makamların ve mahkemelerin çok hassas davranması gerektiğine işaret edilen gerekçede, "İnternete erişimin engellenmesi tedbiri, en son başvurulacak çare olmalıdır. İnternet ortamında bulunan zararlı içeriklerle, diğer başka usullerle mücadele etmek mümkünse ya da erişimin engellenmesi ile korunan menfaate karşılık daha büyük bir zarar doğmuşsa, böyle bir durumda erişimin engellenmesi kararı, ifade ve basın özgürlüklerinin ihlalini teşkil edecektir" ifadesi kullanıldı.
Gerekçede, söz konusu internete erişimin engellenmesi kararının, müştekinin itibarının korunması için demokratik bir toplumda gerekli olmadığı vurgulandı.