'OCAK 2010'DA PROTOKOLLERİN RUHUNA AYKIRI KARAR'
Türkiye'nin ilişkileri normalleştirme çalışmalarını Ermenistan'ın bağımsızlığını ilan ettiği 1991'den beri çeşitli düzeylerde sürdürdüğüne işaret edilen yazılı açıklamada şöyle bir özetleme yapıldı: "Sözkonusu protokoller, İsviçre'nin kolaylaştırıcılığında gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda hazırlanmış olup Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesini amaçlamaktaydı. Hal böyleyken, ilk olarak, Ermenistan Anayasa Mahkemesi, 12 Ocak 2010 tarihinde aldığı bir kararla protokollerin lafzına ve ruhuna aykırı önkoşullar ve kısıtlayıcı hükümler ortaya koymuştur.''
''Ardından Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, 22 Nisan 2010 tarihinde protokollerin onayının askıya alındığını kamuoyuna açıklamıştır. Ermeni diasporasının protokollere baştan beri karşı çıktığı ve protokolleri onaylamaması için Ermenistan hükümeti üzerinde baskı kurduğu da bilinen bir gerçektir. Son olarak, Sarkisyan, 19 Eylül 2017 tarihinde Birleşmiş Milletler (BM) 72. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, protokollerin gecikmesinin sorumluluğunu mesnetsiz şekilde Türkiye'ye yükleyen iddialarda bulunmuş; gelişme sağlanamadığı için protokolleri hükümsüz sayacaklarını ve 2018 baharına bu protokoller olmaksızın gireceklerini açıklamıştır."
'GÜNEY KAFKASYA'DA BARIŞIN OLUŞMASI ŞART'
Ermenistan'ın bu olumsuz tutumuna rağmen Türkiye'nin protokollerin asli hükümlerine bağlılığını muhafaza ettiğini savunan açıklamada "Protokoller halen TBMM Dışişleri Komisyonunun gündeminde olup onaylanmaları için Güney Kafkasya'da uygun siyasi atmosferin ve barış ortamının oluşması elzemdir" denildi.
Türkiye'nin protokol süreciyle ana hedefinin Ermenistan ile normalleşme sürecinin, Güney Kafkasya'da kapsamlı barış ve istikrar sağlayacak şekilde hayata geçirilmesi olduğudile getirilerek "Bu bağlamda çeyrek yüzyıldır sürüncemede olan Yukarı Karabağ sorununun çözüm sürecinde, BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararları ışığında ve Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü temelinde ilerleme kaydedilmelidir. Her halükarda Ermenistan, Azerbaycan topraklarının işgaline son vermelidir'' vurgusu yapıldı.
"Nalbandiyan'ın sözkonusu konuşmada dile getirdiği soykırım iddiaları da gerçeği yansıtmamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarıyla da tespit edildiği üzere, 1915 olayları ifade özgürlüğü bağlamında meşru bir tartışma konusudur'' diye devam eden açıklamada şöyle noktalandı: ''Kötü niyetli çevrelerin söz konusu tarihi olaylara ilişkin tek taraflı anlatılarını dayatma ve uluslararası kamuoyu nezdinde baskı kurma arayışları hukuken ve ahlaken yanlış olup bölgemizde barış ve istikrara katkı yapmamaktadır. Ermenistan'dan beklentimiz, tartışmalı tarihi konuları bırakıp yakın tarihin en önemli insanlık suçlarından biri olan Hocalı Katliamı'nın hesabını vermesidir."