Karar Filistin'de, bazı Arap ülkelerinde ve Türkiye'de olmak üzere birçok yerde protesto edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dönem başkanı olduğu İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ortak bir tutum geliştirme gündemiyle önümüzdeki hafta Türkiye'de toplanacak.
Gelinen bu süreçte Trump'ın kararının nasıl değerlendirilmesi gerektiğini, Filistinli örgütlerin buna olası tepkileri ve meselenin bölge denklemi içerindeki yerini Ortadoğu uzmanı akademisyen Erhan Keleşoğlu ile konuştuk:
'TRUMP, GÜNDEMİ DEĞİŞTİRMEK İSTEMİŞ OLABİLİR‘
Erhan Keleşoğlu, Trump'ın başkanlık seçimi döneminde İsrail lobisinin desteğini sağlamak için Kudüs'ün başkent ilan edileceği yönünde seçim vaadinde bulunduğunu hatırlatarak, Trump'ın şimdi yaptığı bu hamlenin ABD iç siyasetinde yaşadığı sıkışıklıktan kurtulmak adına yapılmış olabileceğinin altını çizdi:
"Trump zaten seçim kampanyası sırasında Kudüs'e dair böyle bir vaatte bulunmuştu. Bu seçim vaadinin arkasında da içeride, özellikle İsrail lobisinin desteğini sağlama gayesi vardı. Seçimler sırasında Hillary Clinton İsrail lobisinin önemli bir kısmının, çoğunluğunun desteğini almıştı. Buna karşılık Trump da Netanyahu kartını öne sürerek bunu dengelemek istedi ve sonrasında da bu vaatte bulundu. 1995'da ABD Kongresi Tel Aviv'deki ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınması yönünde bir karar almıştı ancak sonrasında Clinton, Bush ve Obama yönetimleri, başkanlara verilen yetkiyi kullanarak bu kararın uygulanmasını Amerikan ulusal güvenliğine aykırı olacağı gerekçesiyle ertelemişlerdi. Trump başkan olduktan sonra ABD Kongresi'nin bu kararına atıfta bulunarak sahadaki gerçekliğe uygun davrandığını söyledi ve bu sebeple de ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınacağını ilan etti. Trump çok zor günler yaşıyor, ABD kamuoyunda çok sorgulanıyor, gerek Demokratlar tarafından gerek Cumhuriyetçi parti içerisindeki muhalifler tarafından çokça sorgulanan bir şahsiyet. Biraz gündemi değiştirmek için bu kararı almış olabilir diye düşünüyorum."
'FİLİSTİN'DE UZUN SÜREDEN BERİ SESSİZLİK HAKİMDİ‘
"Bu durumu Filistin siyaseti yani Filistin yönetimi ve Hamas açısından inceleyecek olursak zaten iki taraf arasında ayrılık biliniyor. Bu iki taraf arasında hem fiilen yani coğrafi olarak bir ayrılma var (Gazze ile Batı Şeria) hem de siyaseten de bir ayrılık var. 2007'den itibaren Filistin yönetimi ikiye bölünmüş durumda. İki tarafı bir araya getirecek hamleler yapılmaya çalışılıyordu. Trump'ın kararı bir katalizör görevini görebilir. Geçen seneden itibaren bu yönde çabalar vardı. Hatta Hamas en son ana sözleşmesinde bir değişikliğe giderek iki devletli çözümü tanıyabileceğinin sinyallerini vermişti. Hamas kanadından bir açıklama yapıldı, İsmail Haniye bir açıklama yaparak intifadanın başladığını ilan etti. Yine Abbas tarafından da bir açıklama yapıldı ve bu kararın kabul edilemez olduğunu ve Filistin halkının buna direnişle cevap vereceğini söyledi. Bugün ve yarın önemli. 1987'deki ilk intifada bugün başlamıştı. Dolayısıyla yine böylesine büyük bir ayaklanma ortaya çıkabilir mi göreceğiz. Çünkü uzun süreden beri Filistin'de bir sessizlik hakimdi. Halkın direnişe katılımı açısından bir sessizlik hakimdi. İnsanlar sadece hayatta kalmaya çalışıyorlardı ancak görünen o ki sabırlar taşmış durumda ve Trump'ın açıklamasında gösterdiği üzere zaman İsrail'den yana."
'FİLİSTİNLİLER İSRAİL LEHİNE DÖNMÜŞ DENGEYİ DEĞİŞTİRMEK İSTEYECEKLERDİR‘
Keleşoğlu, Trump'ın açıklamasının uzun süredir dünya kamuoyunun gündeminden düşmüş olan Filistin meselesini tekrar gündeme taşımaya çalışacak olan Filistinli gruplar açısından fırsat olarak değerlendirileceğini belirtti:
"Filistinliler bu dengeyi değiştirmek isteyeceklerdir. Yani İsrail lehine dönmüş olan dengeyi kendi taraflarına çekmeye çalışacaklardır. Uzun süreden beri Filistin meselesi dünya kamuoyunun ve bölge kamuoyunun gündeminden düşmüş durumda, Trump'ın kararı tekrar kendilerini hatırlatmak için bulunmaz bir nimettir diye düşünüyorum. Buna uygun davranacaklardır. Çünkü Arap Baharı sonrasında yaşanan çatışmalarda, savaşlarda Filistin çok geri plana düştü ve bunu kaçırmak istemeyeceklerdir diye değerlendiriyorum.‘‘
‘HERKES PASTADAN PAY KAPMAK İSTEYECEK AMA KİM EYLEME GEÇECEK?‘
"Filistin meselesi ciddi bir hamaset imkanı yaratıyordu. Bu bütün taraflar için geçerliydi ama sahadaki gerçeklerle uygun bir durum değil. İsrail basınında bu kararın Suudi Arabistan ve Mısır onayında yapıldığına dair yayınlar yapılıyor. Çok hamasi sözler duyduk. Yani sözlerden ziyade biraz eylemlere bakmak lazım. Nasıl eylemler ortaya çıkacak? İran nasıl bir tavır alacak? Nasıl bir eylem hattı ortaya koyacak? Yine Hizbullah da El-Kaide de hakeza öyle. El-Kaide başından itibaren son derece İsrail karşıtı açıklamalar yapıyor, hatta antisemitist çizgisi de vardır ama fiiliyatta, eylem düzeyinde İsrail'e karşı herhangi bir eylemliliği olmadı. Dolayısıyla bu hamaset bir süre daha devam edecektir. Bu kararın ertesinde herkes pastadan pay kapmak isteyecektir ama kimler eyleme geçecek onu önümüzdeki zaman gösterecek. Bence özellikle Filistin tarafı kendilerini tekrar hatırlatmak için bu tarihi fırsatı kaçırmak istemeyeceklerdir."
'ABD'NİN TÜM AĞIRLIĞINI İSRAİL'DEN YANA KOYMASININ ETKİLERİ OLACAKTIR‘
ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'nin kararlarına ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı hareket ettiğini söyleyen Keleşoğlu'na göre ABD'nin tüm ağırlığını İsrail'den yana koymasının Arap kamuoyunda bazı etkileri olacak:
"Çünkü İsrail açıkça uluslararası hukuka aykırı olarak eylemlerde bulunuyor. 1980 yılında Kudüs'ü ebedi ve birleşik başkenti ilan ettikten sonra Kudüs'e taşınmış olan diğer büyükelçilikler de tekrar Tel Aviv'e dönmüşlerdi. Hatta buna ilişkin bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı da var. Yani ABD Başkanı hem BM Güvenlik Konseyi kararına aykırı hareket etti hem uluslararası hukuka aykırı hareket etti hem de sahada İsrail'in oldubittilerinin dünyanın en büyük gücü olan ABD tarafından kabul edileceğinin sinyallerini vermiş oldu. Bu şu anlama geliyor; ABD Filistin-İsrail anlaşmazlığında tüm ağırlığını İsrail tarafına koyuyor. Bunun etkileri olacaktır. Arap ve İslam kamuoyu nezdinde de etkileri olacaktır. Eğer ABD Başkanı dengeleyici bir hamle yapıp —ki dengeleyici hamleler Rusya ve Çin'den gelmişti geçen sene. Hem Çin hem de Rusya Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti olarak iki devletli çözüm açısından olmazsa olmaz olduğunun altını çizmişlerdi- çözüm yönünde Doğu Kudüs'ün Filistinlilerin başkenti olduğu, olacağı yönünde bir açıklama yapmazsa Filistin-İsrail barış görüşmelerinde artık arabulucu olma rolünü sürdüremeyecek diye düşünüyorum. Filistin ve Araplar açısından tamamen güvenilmez bir ortak olarak değerlendirilecektir."
'ARAP COĞRAFYASINDA GÜNDEMLER FARKLI‘
‘‘Ben Türkiye'de düzenlenecek olan İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinden bir şey beklemenin çok gerçekçi olmayacağını düşünüyorum. Gündemler farklı. Suudi Arabistan daha çok İran karşıtı, Mısır'ı da yanına katmaya çalışarak ve Körfez Ülkelerini arkasına alarak İran karşıtı bir cephe örmeye çalışıyor. Ayrıca İsrail'le de örtülü ittifak içerisinde oldukları da hiç gizli saklı değil. O manada ben somut bir karar çıkacağını yani eyleme dökülebilecek somut bir karar çıkacağını düşünemiyorum. Tabii Arap kamuoyu nasıl bir baskı uygular, yani hükümetler üzerinde ciddi bir baskı ortaya çıkar mı onu da göreceğiz. Çünkü biliyorsunuz bölge her zaman sürprizlere gebe ve kesin konuşmamak gerekir.‘‘