"Bankacılık sektörünün üzerinde şu anda ABD'deki dava kaynaklı bir bulut var ama dün Başbakanımız da net olarak ifade etti: Biz bankacılık sektörümüzün arkasındayız. Ne gerekiyorsa her türlü desteği vereceğiz. Bu konu böyle biline… En ufak bir tereddüt olmasın. Çünkü bu dava nedeniyle bankacılık sektörü etkilenirse gerekeni yapacağız. Bu davayı önemli ölçüde siyasi boyutları olan bir dava olarak görüyoruz. Yine de bankacılık sektörünün kendisi şoklara karşı büyük bir kapasiteye sahip."
8. Boğaziçi Zirvesinde yaptığım sunumda
— Mehmet Simsek (@memetsimsek) 29 Kasım 2017
— Ekonomimizin temellerinin sağlam, şoklara dayanıklı olduğunu,
— reformları gerçekleştirme kararlılığımızın devam ettiğini,
— bankacılık sistemimizin sağlıklı olduğunu ama Amerika’daki davadan etkilenirse destek olacağımızı ifade ettim. pic.twitter.com/sgUzSGuu6E
'TÜRKİYE, BORCU YÜKSEK BİR ÜLKE DEĞİL'
"Hane halkının, devletin, bankaların ve reel sektörün borçlarına bakarsanız, bütün borçların milli gelire oranı yüzde 144. Gelişmekte olan ülkelerde bu ortalama yüzde 219. Dolayısıyla Türkiye'nin bilançosu iddia edildiği gibi kötü değil. Bankacılık sektörünün döviz açık pozisyonu yok. Nötr bir döviz pozisyonu var. Dolayısıyla kur şoklarının bankacılık sektörüne direkt etkisi yok. Hane halkına da etkisi yok. Vatandaşların dövizle borçlanmasını yasaklamıştık. Doğru yapmışız. Hane halkımızın, vatandaşlarımızın 100 milyar doların üzerinde dövizi var ama hiç döviz borcu yok. Dolayısıyla dövizin hane halkının satın alma gücüne, portföyüne etkisi olumlu.
Ülke olarak dünyaya net dış borcumuz yok. Bizim de bilançoya yansıması oldukça sınırlı. Bir tek reel sektör yani firmaların çok ciddi bir açık pozisyonu var 212 milyar dolarlık ama onların da varlıkları var. Fakat yine de 1 yıl vadeye kadar reel sektörün döviz açık pozisyonu yok. 8 milyar dolar civarında pozisyon fazlasına sahip olduğunu göreceksiniz. Dolayısıyla bundan sonra bilançoya etkisi yine sınırlı olur."