Ödüllü Foto Muhabiri Özbilici, Amerika'nın Sesi'nden (VOA) Arzu Çakır'a konuştu.
'EĞER KORKSAYDIM KENDİMLE GURUR DUYMAZDIM'
Bizim meslekte aylardır sizden ve fotoğrafınızdan bahsediliyor. Yılın fotoğrafçısı seçildiğinizde duygularınız neydi?"
- Benim için önemli olan işimi iyi yapmaktı. İyi gazetecilik, özellikle insani boyutu açısından, gerçekten çok önemli.
Kalmaya nasıl karar verdiniz?
- 'Burhan şimdi kaçarsan canını kurtarırsın, ama kaçma, gazetecisin sen, bu senin sorumuluğun. Sakin biçimde, ümitle işini yap' dedim kendi kendime. Bütün güzel gazeteciler, annem, babam, Mustafa Kemal, öğretmenlerim, hepsi benimleydi o an. Bir de kötü gazetecilere, mesleklerini satan gazetecilere bu meslek böyle yapılır deme isteği vardı içimde. Büyük ihtimalle çok kötü yaralanacaktım ya da ölecektim ama en azından boşuna ölmemiş olacaktım.
'HAYATIM FİLM GİBİ GÖZÜMÜN ÖNÜNDEN GEÇTİ'
Bir yıl sonra, bir kez daha o anları anlatır mısınız?
- Karlov konuşurken fotoğraflarını çekiyordum. Arkasında duran adamı, koruması ya da elçilik görevlisi zannettim. Birden silah çekti. Ben sağa sola çok bakmadım. Bir tek katil uzağa gittiğinde döndüm, sol tarafımda birileri vardı.
O fotoğrafı çektiğiniz anda ne düşündünüz?
- Babam, gazetecilik yaptığım günler, mesleğini yaparken ölen arkadaşlarım, kedilerim, herkes geçti gözümün önünden. Korkmamak, korkuya teslim olmamak gerektiğini düşündüm. Bir saniye içinde düşünüyorsunuz bütün bunları. Babam bana hep "İyi bir insan ol, ama sıradan iyi bir insan değil, insanların hayatı sözkonusu olduğunda gerekirse hayatını da riske at. Ama sakin, serinkanlı, akıllı risk al" derdi. O sözler geldi aklıma.
'MEDYANIN GÜNÜMÜZDE YETERİNCE CESUR VE AHLAKLI OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM'
Kanada, İtalya, Fransa, Hollanda, aylardır ülke ülke dolaşıyor, fotoğrafınızı, gazetecilik anlayışınızı anlatıyorsunuz. Ama kendinizden çok mesleğin ilkelerini konuşuyorsunuz. Neden?
- Çünkü medyanın günümüzde yeterince cesur, meslek kurallarına saygılı ve ahlaklı olmadığını düşünüyordum. Ve ahlaklı olmayı, gerçekleri bulmak ve insanlarla hayatı pahasına o gerçekleri paylaşmayı savundum hep. Ahlaklı olmayan adamın hiç bir davası ve başarısı da olamaz. Ben ruhumu hiç kirletmedim. Hayatımda hiçbir hediye, hak etmediğim hiçbir şeyi kabul etmedim. Ne siyasetçilerden, ne de iş adamlarından. Ödülü kazandığımda AP'nin patronu aradı.
Ödül gecesinden geride ne kaldı?
- Aradan geçen süre boyunca çok hoş anılarım oldu. Sayısız yeni insan, gazeteci, sanatçı, bilimadamı tanıdım. Yeni ve çok güzel dostlarım oldu. Amsterdam'da 22 Nisan'da düzenlenen ödül töreninden önce başbaşa görüştüğüm Hollanda Prensi, 'Burhan, lütfen önde yürür müsün?' dedi. Ben 'Hayır efendim, Prenses yürüsün önden' dedim. Bana, 'Hayır Burhan, o prenses, ben prens, ama bugün kral sensin' dedi. Beni öne itti. Ben de onlara sırtlarından dokunarak yanıma aldım ve birlikte, yanyana yürüdük. Prens sahneye çıktı. Telefonundan benim o an yaşadıklarımı anlattığım sözleri okudu ve "şimdi bu sözlerin kahramanını sahneye davet ediyorum" dedi. Çok keyifli bir akşamdı. Oradaki sözlerime önem vermeleri de benim için çok değerliydi. O gün 20 kadar röportaj, akşam RTL'de canlı yayın yapıldı.
19 Aralık'tan bu yana neredeyse 1 yıl oldu. Neler değişti?
- Hayatımda hiçbir şey değişmedi. Aynı ben, mütevazi, çalışkan, kendisiyle barışık, tabii yalan yok, epeyce de gururlu. İşime bakmaya devam ediyorum. Ama ödülden bu yana dünyada gitmediğim yer kalmadı sanırım. 130'u aşkın röportaj verdim. Seyahatler, seyahatler, Avrupa'da sayısız seyahat, Kanada'da 9 gün, İtalya'ya 6 seyahat, Fransa'yı da siz biliyorsunuz, defalarca davet ettiler. France 2 başta olmak üzere bir sürü röportaj. Ama Türkiye'den ilk röportaj seninle.
'OLAY RUSYA'YLA SAVAŞA BİLE YOL AÇABİLECEK KADAR VAHİM BİR OLAYDI'
Bugün durup geriye baktığınızda 'Yine aynısını yapardım' diyor musunuz?
- Çok zor bir iş yaptığımı ve sağ kurtulamama ihtimali olduğunu biliyordum. Ama ölürsem de güzel insanların yanına gidecektim. Olay Rusya'yla savaşa bile yol açabilecek kadar vahim bir olaydı. Ama ben kendimi bu tür olaylarda daha önce de denedim. Özal'a suikastte de oradaydım. Biraz gerideydim. Biraz ilerledim. İki el ateş, ardından kurşun yağdı. Tabanca tutukluk yapınca korumalar ateş açtı, Kartal Demirağ'ın sağ bileğine 3 kurşun isabet etmiş. İnsanlar patlamış mısır gibi dağıldı, bir kişi önüme düştü, yuvarlanıyor, bağırıyor. Kendimi ilk kez bu olayda tanıdım, ilk defa nasıl soğukkanlılığımı koruyabildim, orada farkettim. Herhalde gene olsa, gene aynı cesaret ve soğukkanlılıkla işimi yapardım.
Bu mesleği yapan, sizi dikkatle izleyen, örnek alan meslektaşlarımıza ne söylerdiniz?
- Gazeteciliğin dili evrensel, kuralları her yerde aynı. Sağlam bir ruh sağlığı ister, namuslu olmayı gerektirir.
'HER ZAMAN İYİ GAZETECİYE İHTİYACIMIZ OLACAK'
Türkiye'de gazetecilik yapmakla ilgili görüşleriniz neler?
- Bizde meslek ahlakına gereken önemin verilmemesi, bazı gazetecilerin bağımsızlıklarını koruyamamış olması, kaliteli ve iyi eğitimli olmaya değer verilmemesi beni üzüyor. Mesleğimizi ideolojik veya kişisel çıkar için alet edenleri asla tasvip etmedim, hiç bir zaman. Tanıdığım bazı meslektaşlarımızın cezaevinde yatmasına çok üzülüyorum. Bütün namuslu gazetecilerin, bütün dünyada tam anlamıyla hürriyet içinde çalışabilmeleri en büyük dileğim. Bağımsız, objektif gazeteciler bir ülkede hak ve hürriyetlerle, gerçek refahın ve huzurun da en büyük güvencelerinden biri. Her zaman iyi gazeteciye, değerleri olan bağımsız gazeteciye ihtiyacımız olacak. Gerçek foto muhabirine olan ihtiyaç bu olayda bir kez daha ispatlandı.
1955 yılından bu yana verilen World Press Photo ödülü, foto muhabirliğinin dünyada kabul gören en saygın ödülü.
Hollanda Kraliyet Ailesi'nin desteklediği 1925 yılında kurulan World Press Photo Vakfı, ödülleri kraliyet ailesinin de katılımıyla Amsterdam'da törenle sahiplerine veriyor. Yılın fotoğrafı, her yıl 128 ülkeden katılan 6000'in üzerindeki fotoğrafçının gönderdiği 90.000 kadar fotoğraf arasından seçiliyor. Ödül alan fotoğraflar her yıl 45 ülkede açılan sergilerle milyonlarca kişiye ulaşıyor, hafızalara kazınıyor ve unutulmaz eserler arasına giriyor. AP foto muhabiri Burhan Özbilici bu ödülü kazanan ikinci Türk gazeteci. İlk kez 1983 yılında Erzincan depremini fotoğraflayan Hürriyet Foto Muhabiri Mustafa Bozdemir bu ödülü kazanmıştı.
Özbilici'nin fotoğrafı 'gerçekçi ve aynı zamanda sanatsal gücü ağır bastığı' için büyük ödüle layık görülmüştü.