Soçi zirvesi ve Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin toplanma girişimleri sürerken Trump'ın Erdoğan ile görüşmesinin sebepleri ve gelişmeleri İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi, gazeteci-yazar Bora Bayraktar ile konuştuk:
‘TRUMP'IN AÇTIĞI TELEFON TÜRKİYE'Yİ KAYBETME KAYGISINDAN'
"ABD Başkanı Trump'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefon görüşmesi biraz spontane bir gelişme gibi görünüyor. ABD yönetiminin ve Trump'ın bu telefonu açmasında özellikle Soçi zirvesinde ortaya çıkan fotoğrafın etkili olduğunu düşünüyorum. Yani bir yandan Rusya Devlet Başkanı diğer yandan İran Cumhurbaşkanı ve onların yanında da NATO üyesi olan, ABD'nin kurumsal olarak müttefiki olan Türkiye'nin Cumhurbaşkanı bir araya geldi ve burada Suriye'nin geleceği açısından önemli kararlar aldılar. Son 1 yıldır bu ülkelerin Astana süreci ve Moskova Deklarasyonu ile kendilerini burada ateşkesin garantörü olarak ilan etmeleriyle beraber en etkili güçler haline geldiklerini görüyoruz. Şimdi böyle bir tablo ABD açısından ‘Türkiye'yi tamamen kaybediyor muyuz?' sorusunu beraberinde getiriyor. Trump açtığı telefon bu kaygıdan dolayı açılmış bir telefon. Konuşmanın tam olarak nasıl geliştiğini bilmiyoruz fakat Trump'ın YPG konusunda verdiği sözün çok da ABD yönetimi yansıttığını düşünmüyorum. ‘Zaten bu saçma sapan bir politikaydı, bunu durduracağız' şeklinde bir ifade kullanıldığı söyleniyor. Bu olabilir ama daha sonradan özellikle Pentagon'un açıklamalarına baktığımızda ‘bize böyle bir talimat gelmedi' yönünde ABD basınında yansımaları olduğu görülüyor. Trump'a ABD Başkanı diyoruz ama çok da işin başında olmadığını biliyoruz. O an için söylenmiş bu sözün, ABD yönetiminin diğer taraflarınca arkasını getirilmiş değil. Yani somut bir ‘bu politika durdu' diye bir karar ya da açıklama görmedik. O yüzden Trump'ın açıklamalarını biraz havada kalmış bir söz olarak değerlendirmek lazım."
‘POLİTİKA DEĞİŞİKLİĞİNİ SAĞLAYACAK OLAN TRUMP DEĞİLDİR'
"Bu konularda söze değil eyleme bakmak gerekiyor. Bu sözlerin hemen arkasından geçtiğimiz günlerde YPG'ye yine bir parti daha silah yardımı yapıldığı yönünde sosyal medyada videolar yayımlandı. Dolayısıyla eyleme bakmak gerektiği buradan da anlaşılıyor. Fakat sadece ABD açısından değil, İngiltere'yi de son birkaç haftadır ortaya koyduğu tavrından Türkiye'nin Rusya'nın çizgisine kayıyor olmasının bazı çevreleri rahatsız ettiği görülüyor. Bu bence önemli bir politika değişikliğini de beraberinde getirebilir. Ama bu politika değişikliğini getirecek olan Trump değildir. Trump şu an ABD Başkanı pozisyonunda olmakla beraber meseleye tam hâkim değil. Şu anda bu politikalara hâkim olan ve değiştirebilecek kesimler ABD bürokrasisi, Pentagon ve CENTCOM'dur. Trump'ın bu konularda çok etkili olduğunu düşünmüyorum o yüzden de onun söylediklerine göre hareket etmek çok rasyonel değil."
‘PYD İLE İLİŞKİ KESİLİRSE ABD'NİN SURİYE'DE DURMA GEREKÇESİ KALMAYACAK'
"ABD'nin Suriye'de var olmasını ve oraya ayak basabilmesine devam etmesini sağlayan güç PYD'dir. PYD gibi gruplarla ilişki kesildiği anda ABD'nin burada durma gerekçesi ve ihtimali ortadan kalkmış olacak. Zaten, ABD Savunma Bakanı Mattis'in açıklaması da bunu yansıtıyor. Sorun şu ki: ABD'nin belli bir Suriye politikası ve stratejisi de net değil ve gözükmüyor. Son dönemlerde özellikle İran'ın, Irak üzerinden Lübnan ile bağlantısını kesmek üzerine kurulu bir düşünceyle buraya yerleştiler. Tabii ABD'nin ‘ideal dünyasında' Irak'ta bir Kürt Devleti kurulması ve bunu Suriye'deki yapıyla birleştirerek oraya entegre etme gibi bir düşünce vardı. Bu düşüncede işin Irak tarafı çökünce geriye sadece Suriye tarafı kalmış oldu. Son birkaç gündür PYD, Irak sınırına kadar da indi. Burada bence gücünü de aşmış oldu. Arap topraklarına girdiler ve burada tutunmaları da çok zor."
‘UZUN VADEDE KAYBEDEN ABD VE MÜTTEFİKLERİ OLACAK'
"Yani ABD açısından gerçekten bir çıkmaz durumu söz konusu. Bir yandan Suriye'de kalmak için PYD'yi desteklemek zorundalar, bunu devam ettirecekler fakat diğer yandan da bu politikayı uyguladıklarında Türkiye'yi kaybediyorlar. Ayrıca Rusya ile pazarlıklarda elleri yeterince güçlü değil ve PYD'yi desteklemenin ileride maliyeti yüksek olacak. Çünkü, IŞİD meselesi tamamen bittikten sonra Suriye Devleti bu sefer PYD ile uğraşacak. Dolayısıyla ABD bu durumu da üstlenmek durumunda kalacak. Bunun da maliyeti olacak. Bu noktada bence ABD bir açmaza girdi. O yüzden orta ve uzun vadede kaybeden de ABD ile iş birliği yapan güçler olacak. Bu açmaz için de bir çıkış yolu da yok. Biraz zamana oynanıp, durumu değerlendirmeye çalışacaklar. ABD ve İngiliz basınında da bu konu dillendirilmeye başlandı. Bir stratejisi olmadan ABD'nin bölgedeki varlığını sürdürmesi işi bu noktaya getirdi ve kilitledi. Türkiye'nin isteklerinden hareketle bakarsak bakarsak, PYD'ye şu an silahlı destek verilmemesi ve ABD'nin PYD'den vazgeçmesi için rasyonel gerekçe ve durum ABD açısından yok."
‘PYD CEPHESİNİN AÇILMASI YAKIN VADEDE OLASI DEĞİL'
"Şu an Suriye Devleti açısından önemli olan şeyler siyasi çözüm ile bu iç savaştaki ateşin kesilmesi, siyasi müzakereler üzerinden pozisyonunun konsolide etmesi ve Beşar Esad'ın iş başında kalmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmasıdır. Bu konuda Rusya'nın tam desteği var. Bu noktada rejimin bu kadar mücadeleden ve onun getirdiği yorgunluktan sonra bir de PYD cephesi açması bana yakın vadede olası gelmiyor."
‘PYD'NİN HEM TÜRKİYE HEM DE MÜMKÜNSE ABD'YE KARŞI BİR KOZ OLARAK KULLANILMASI'
"Suriye Yönetimi açısından bir şekilde PYD ile anlaşma sağlanması ve PYD'nin hem Türkiye'ye karşı hem de mümkünse ABD'ye karşı bir koz olarak kullanılması daha mantıklı bir seçenek gibi gözüküyor. Burada Rusya da bu pozisyonda duruyor. ‘PYD'yi gidelim dövelim, onları kendi alanlarına kapatalım ve bu işi kökünden çözelim' gibi düşünce olduğunu sanmıyorum. Bu kozu, kartı ABD'nin elinden almak ve tamamen Türkiye'nin istediğine karşıt olacak şekilde buranın PKK'dan ve PYD'den arındırılmış bir bölge haline gelmesine imkân vermemek şeklinde kullanacaklarını düşünüyorum. Çünkü, Suriye Yönetimi kendine geldikten sonra bunun üzerinden Türkiye ile uğraşacaktır. Yani böyle bir iç savaşın sonrasında bu kötü günlerin karşılığını Türkiye'ye yaşatmak isteyecektir. O yüzden ben PYD'ye karşı açıktan mücadeleye gireceklerini zannetmiyorum. Eğer onlar Rejimin durumunu kabul ederlerse, yani Esadlı bir Suriye çözümünü benimserlerse anlaşıp yola devam etmeyi tercih ederler. Fakat son derece ucu açık, çok kırılgan ve anlık değişen politikalar ile karşı karşıyayız. O yüzden de ‘görüş mesafesi' düşük. Ama stratejik olarak değerlendirdiğimizde yakın zamanda Suriye Yönetimi ile PYD arasında doğrudan bir çatışma çok olası görünmüyor."
‘ANKARA VE ŞAM'IN TEMASI HAKKINDA CUMHURBAŞKANI İLK DEFA AÇIK KAPI BIRAKTI'
"Ankara ile Şam'ın el sıkışması lider düzeyde beklenmese de ama alt düzeylerde temas mümkün olabilir. Bu aslında Türkiye açısından Rusya'yı devreden çıkarmak adına önemli olabilir. Böyle bir esneklik gösterilebilirse Suriye ile doğrudan bazı konular müzakere edilebilir. Böylelikle süreç, belli noktalarda Rusya'nın yönlendirmelerinden ve iki tarafa karşı birbirini kullanmasından kurtarılabilir. Ama dediğim gibi Cumhurbaşkanı bu konuda Soçi dönüşünde ilk defa bir açık kapı bıraktı. Ama bunu lider, bakan düzeyinde değil fakat daha alt düzeyde görüşmeler şeklinde gündeme gelmesi Soçi'den sonra artık daha olası görünüyor."