Zaman'ın röportajından öne çıkan kısımlar şu şekilde:
Bize adadaki o toplantıyı anlatır mısınız lütfen. Amacı neydi? Kimler toplandı?
Büyükada toplantısının amacı, Obama’nın İran’la imzaladığı nükleer anlaşmasının birinci yıldönümünde Ortadoğu ülkelerinin (Türkiye dahil) reaksiyonlarını anlamak ve Wilson Center için rapor yazmaktı. Bunun kadar basit. Türkiye’den (zaten bu toplantıyı da bir Türk düşünce kuruluşu ile beraber düzenlemiştim) Irak, İran Avrupa, Mısır, Afganistan ve de ABD’den uzmanlar çağırdım. ABD’de yapabilirdim ama Türkiye’de yapma fikri bana hem çok cazip geldi ve tabii ki daha ucuz olacaktı. Büyükada’ya gelince de; orada yapmak, adanın güzelliği, İstanbul’un dikkat dağıtan günlük olaylardan katılımcıları uzak tutmak ve son olarak benim o adaya gençlik bağlarım yüzünden seçilmişti.
'BAŞKA İŞİM GÜCÜM YOK DA ÇAN GETİRECEĞİM'
Devamlı bir ‘Pensilvanya’ çanından bahsediliyor. Nedir o?
Hiç haberim yok, bir çan bulmuşlar. O 19. yüzyılda inşa edilmiş bir otel; müşterilerin garsonları çağırmak için kullandıklarını düşünüyorum. Başka isim gücüm yok da, çan getireceğim. Uydurdukları hikayeyi bollandırmak için inşa ettikleri saçmalıklar.
Bir garsona ‘Türkiye’ye ilk gelişimde HSBC patladı. İkinci gelişimde Gezi patlak verdi. Şimdi de darbe girişimi yaşandı’ dediğiniz iddia edildi. Oysa siz Türkiye’de doğdunuz öyle değil mi? Türkiye ile bağlarınıza kısaca değinir misiniz?
Ben ne Gezi ne de HSBC patlamasinda Türkiye’deydim. Yine uydurmuşlar. Akıllarına gelen her şeyi uyduruyorlar hikayelerini bollandırmak için. Evet, İstanbul’da doğdum; 18 yaşında ayrıldım. Ailem bildiğim kadarıyla 1492’den beri Osmanlı/Türkiye topraklarında yaşadı. Askerlik de yaptım, dört ay, 1982’de. İstanbul ve bilhassa Büyükada’ya hep çok bağlı olmuşumdur.
'BÖYLE SAÇMALIKLARI UYDURAN BİR DEVLETİ CİDDİYE ALMAK ÇOK ZOR'
Osman Kavala’yı tanıyor musunuz? Darbe sürecinde bir araya geldiniz mi hiç.
Osman Kavala bu toplantıya davetli değildi, haberi de yoktu eminim. Onun isminin bu meseleye katılması sırf 18 Temmuz akşamı ikimizin Karaköy Lokantası’nda rastlaştığımız ve ayaküstü üç dakika konuştuğumuz için gündeme geldi. Her şey gibi bu son derece saçma bir suçlama. Absürt demek daha doğru. Katılımcıların kim olduklarını Türk devleti biliyor, gizli değildi hatta Washington Türkiye Büyükelçiliği’nin haberi vardi, zamanın müsteşarına da telefonda söylemiştim toplantı düzenlediğimi.
İktidar neden sizce darbeyi sizin ve Osman Kavala gibi insanların üzerinde yıkma gayretinde? Darbede gerçekten ABD’nin parmağı olduğuna inanıyor mu? Metin Topuz ve Hamza Uluçay’ı neden tutukladılar?
İktidar darbeyi ABD’ye yüklemek istedi, ben şans eseri orada olduğum için beni suçladılar. Zaten, ‘gazetecilere’ ilk bilgileri iktidar verdi. Ama Türkiye’nin dışında hem inanılmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin itibarini düşürüyor. Böyle saçmalıkları uyduran bir devleti ciddiye almak çok zor ve Ankara’nın anlamadığı da şu: Eğer siz delil uydurursanız, ciddi istekleriniz olduğu zaman (örneğin Gülen) kimse sizin verdiğiniz delillere inanmayacak. ‘Bunu uyduran öbürlerini uydurmuştur’ der.
Osman meselesine gelince (bu benim için de geçerli diye düşünüyorum), iktidar kendi yandaşlarına ve tüm seçmen kitlesine devamlı bir uğraş hikayesi beslemesi gerektiğine inanıyor. Eski Roma’da Kolezyum’da aslanlara yem yedirmek gibi bir şey. Devamlı birilerini feda etmeniz lazım aslanlara. Osman ve benim hakkımdaki hikayeler her ne kadar saçma ve uyduruk olsa bile bunu gerçekmiş gibi satıp kendilerinin ne kadar güçlü olduklarını göstermek istiyorlar.
Topuz ve Uluçay şu an birer rehine, Zarrab ve Gülen için. ABD’nin pazarlık için masaya oturacağını zannediyorlar. Bence yanılıyorlar; bilakis burada herkesin öfkesi artıyor bu yüzden.
'ABD İLERİ GELENLERİNİN TÜRKİYE'Yİ KOLLADIĞI GÜNLER GEÇTİ'
ABD’nin bu suçlamalar ve tutuklamalar karşısındaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce Türk Amerikan ilişkileri nereye doğru savruluyor?
Bu rehine meselesi, bu suçlamalar, hele Erdoğan’in korumalarının milleti burada dövmesiyle, Türkiye-ABD ilişkileri çok zarar gördü. Stratejik ilişkiler devam edecek ama Türkiye’nin ABD söyleminde çok özel bir yeri vardi; ABD ileri gelenleri genellikle Türkiye’yi hep kollarlardı. Bu günler geçti. Kongre’deki Türk lobisi darmadağın artık. Kimse kalkıp Türkiye’yi müdafaa etmeye kalkışamaz, etmek de istemez. Yavaş yavaş bu öteki kurumlara da sızacak, finansal çevrelerden turizm vs. Zaten, düşünce ve akademik kuruluşlarının Türkiye’de toplantı düzenlemeleri bu aşamadan sonra hem tehlikeli hem de yanlış olur.
Türkiye doğumlu ABD’li Barkey, 1998-2000 yıllarında ABD Dışişleri Bakanlığı Politika Planlama Bölümü’nde görev aldı. Barkey, 2015’ten Haziran 2017’ye kadar ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Uluslararası Woodrow Wilson Merkezi’nin Ortadoğu programı direktörlüğünü üstlendi. Barkey halen Lehigh Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü.