Bugün başlayan ve 11 Kasım'a kadar sürecek olan Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Toplulukları Federasyonu (IFRC) Genel Kurulu'na 190 ülkedeki Kızılhaç ve Kızılay topluluklarından 189'unun temsilcileri katılıyor. Genel kurula sadece Brunei Kızılayı'nın temsilci göndermediği öğrenildi. Genel kurulda yaklaşık bin 600 delege yer alırken toplantılar, Antalya Belek'te bulunan Kaya Palazzo Golf Resort Otel'de yapılıyor.
Her dört yılda bir seçim gündemli olarak yapılan toplantılarda bu yıl Türk Kızılayı Genel Başkanı Kerem Kınık, Avrupa Bölgesi başkan yardımcılığına aday oldu.
Genel Kurul öncesi Türk Kızılayı Genel Başkanı Kerem Kınık, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Toplulukları Federasyonu (IFRC) Genel Sekreteri Elhadj As Sy ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) Genel Müdür Yardımcısı bir basın toplantısı düzenleyerek genel kurul gündemine ilişkin bilgi verdi.
'İNSANİ YARDIM SEKTÖRÜ MAALESEF İNSANLIĞIN ACILARINI DİNDİRECEK BÜYÜKLÜKTE DEĞİL'
Kınık, dünyanın ağır bir insani dramla yüzleştiği, göç ve mülteci sayısının İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en yüksek düzeye ulaştığı bir dönemde bu genel kurulun yapıldığını ifade ederek şöyle konuştu:
"Bu iyilik hareketinin, Kızılay ve Kızılhaç topluluklarının toplanması ve sadece iyilik ajandasıyla toplantılarını gerçekleştirmesi insanlığın da beklentisini arttırıyor. İnsanlığın bu anlamdaki acılarını dindirmek için destek verdiği insani yardım sektörü maalesef bu acıları dindirecek büyüklükte değil. Çok büyük sivil toplum örgütleri, Kızılay ve Kızılhaç bu alanda çalışıyor fakat bütün bu gayretlerimiz savaşın yaralamış olduğu insanları korumaya yetmiyor. Bizim bütün insanlara koruma sağlayacak bir vizyonumuz var. Bu vizyon, hareketin daha fazla güçlenmesini, insani yardım sektörü dışındaki özel sektörün, akademinin, medyanın daha fazla işbirliği yapabileceği bir ortamın oluşmasını savunuyoruz."
Kınık'ın ardından konuşan IFRC Genel Sekrederi Elhadj As Sy, Antalya'daki genel kurulda göç temasının ağırlıklı olarak tartışılacağını belirtirken "Her zamankinden daha global bir dünyada, sınırların anlamının kalmadığı bir dünyada yaşıyoruz. En yüksek sayıda göçmenle karşı karşıyayız, Türkiye de milyonlarcasına ev sahipliği yapmakta. Biz onların ihtiyaçlarını onurlarını kırmadan nasıl karşılayabiliriz, onları konuşacağız. Tabii onların yasal durumları bizim için önemli değil, bizim için yasadışı insan diye bir şey yok, biz onlara sadece yardım etmek istiyoruz" dedi.
'SAHADA ÇOK ZORLANSAK DA ÇATIŞMANIN TÜM TARAFLARINA EŞİT MESAFEDE OLMAMIZ GEREKİYOR'
Staeheli, Kızılay ve Kızılhaç'ın insani yardımları tarafsızlık ve eşitlik ilkesine göre yaptığını ifade ederek "Çatışmanın tüm taraflarına eşit mesafede olmamız gerekiyor. Şu anda bu ilkelerin baskı altında olduğunu görüyoruz, bunun yerelde uygulanmasının ne kadar zor olduğunu da biliyoruz, ama bunu başarmaya çalışıyoruz" diye konuştu.
Staehelin, bir gazetecinin sorusu üzerine Suriye'de Kızılay'ın belli bölgelere erişiminin çok zor olduğunu, Myanmar'da da benzer bir durum yaşandığını ifade ederek "Biz burada ilkeli bir şekilde herhangi bir çatışmanın tarafı olmadan o bölgede insanların korunmasını amaçlıyoruz" dedi.
'ÇALINAN 6 MİLYON DOLAR KONUSUNDA SORUŞTURMA SÜRÜYOR'
Bu arada IFRC Genel Sekreteri Elhadj As Sy, Batı Afrika'da Ebola salgınıyla mücadele için kullanılması planlanan 6 milyon doların çalındığının ortaya çıkmasıyla ilgili bir soru üzerine bu olayın Kızılhaç'ın iç soruşturması sonucunda ortaya çıktığını ve bu konuda sorumluluğu bulunan herkese gerekli yaptırımı uygulayacaklarını belirtti.
'BUGÜN 189 ÜLKE BURADA, FAKAT SADECE 5 ÜLKE İNSANİ KRİZLERİN ÇÖZÜMÜNE KARAR VERİYOR'
"İnsani yardım sektörü, yardımın yeniden şekillendirilmesi üzerine kafa yoruyor. Aslında yasal toplantılarımızın mottosu insanlığın gücü. İnsanlığın aslında kullanabileceği pek çok gücü var. Bu güçler işbirliği yaparsa daha fazla sinerji oluşturabilir. Bu anlamda güvenlik temelli çalışan organizasyonlar, mesela Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin insani yardımın engellenmemesi gerektiğiyle ilgili sayısız kararı var. Bunlardan bağımsız yoksulluğun ortadan kaldırılması için çalışan pek çok mekanizma var. Afet ve insani yardım alanında çalışan Kızılay ve Kızılhaç hareketi, sivil toplum örgütleri ve BM ajansları var. Fakat birbirinden bağımsız olarak güvenlik, kalkınma ve insani yardım konusunda çalışan yapılar maalesef eşgüdüm sağlayamıyor. Eşgüdüm yetersiz olduğu için insani yardım çalışanlarımız sahada silahlı çatışmalarda hedef olarak görülüyor. Çünkü halkı açlığa halka karşı bir silah olarak kullanan devletler ya da gruplar, o toplumun psikolojisini çökertmek için hastaneleri, insani yardım konvoylarını hedef alıyorlar ki oradaki toplum psikolojik olarak çöksün. Fakat insani yardım çalışmalarını koruması gereken uluslararası sistem, güveni tesis etme noktasında yeterince adım atamıyor. Bugün Antalya'da olan 189 ülke var, fakat dünyadaki güvenlik politikaları bugün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin beş üyesi tarafından belirleniyor. Sadece 5 tane üye insani krizlerin çözümü konusunda karar veriyor. Bu sistem değişmek zorunda. Hem kalkınma, hem insani yardım hem de güvenlik temelli bütün bu yaklaşımların insan odaklı olarak yeniden ele alınması gerekiyor. Biz sivil inisiyatifler olarak sesimizi insanlık adına yükseltiyoruz. Evlerini silah zoruyla terk etmek zorunda kalan 65 milyon insan adına, yatağına aç giden 1 milyar insan olarak, içme suyuna erişemeyen 1 milyar insan için, 5 yaşına varmadan ölen 6 milyon her yıl bebek için sesimizi yükseltiyoruz."