'Dava şartı olarak arabuluculuk' kurumunu da ilk kez uygulamaya koyan ‘İş Mahkemeleri Kanunu'na göre, düzenlemede yer alan uyuşmazlıklarda dava açmadan önce arabulucuya başvurulması zorunlu kılınıyor. Bu kapsamda işçi, kıdem, ihbar gibi tazminat ve fazla mesai, yıllık izin gibi ücret; işveren de alacak ve tazminat kalemleri için dava açmadan önce arabulucuya başvuracak.
‘ARABULUCUKLA ÖDENMEYEN ALACAĞIN DAHA ALTINDA BİR PAZARLIK DÖNMEK ZORUNDA'
Dr. Özveri, arabulucu aşamasında ödenmeyen alacağın daha altında bir pazarlık dönmek zorunda olduğunun altını çizdi: "İhtiyari arabulucu ile arabulucunun taraflara bir şeyi empoze etmesi yasak. Ama zorunlu arabuluculukla, arabulucu taraflara yasal hakları ekseninde uzlaştırmaya dönük sosyal yeteneklerini, becerilerini kullanacak. Ama sorun, hala yürürlükte olan iş yasasının 32. maddesinde belirtilen ‘İş sözleşmelerinin sona ermesinde, işçinin ücreti ile sözleşme ve Kanundan doğan para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerinin tam olarak ödenmesi zorunludur' ibaresi. Eğer tam olarak ödemek söz konusuysa işçinin ne arabulucuya ne de dava açmaya ihtiyacı var. Zaten işveren bu 32. maddeyi uygulamadığı için işçi dava açıyor.
‘ARABULUCU KANUNA AYKIRI OLARAK TARAFLARI UZLAŞMAYA ÇAĞIRACAK'
Arabulucu aşamasında ise bu tam olarak ödenmeyen alacağın daha altında bir pazarlık dönmek zorunda. İşçi alacağının bir kısmından feragat etmek zorunda kalacak ki uzlaşsın. Arabulucu da iş kanununun 32. maddesine aykırı bir durumda tarafları uzlaşmaya çağıracak.
‘3 sene, 5 sene mahkemede sürüneceğine sen 100 yerine 10 al git. Herkes de kazançlı çıksın' mantığı var burada. İşçi alacağının çok büyük bir kısmını arabulucu aşamasında işverene terkedip gücü olmadığı için, zamanı olmadığı için, o paraya acil ihtiyacı olduğu için haksızlığa uğramış bir şekilde gidecek. Bunun adına da ‘adaleti gerçekleştirme' diyecekler."
‘GREV HAKKINI GERİ VERSİNLER'
Dr. Murat Özveri, işçilerin alacaklarına bir an önce ulaşması için sendika, toplu sözleşme, grev haklarının önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini vurguladı:
"1982 anayasasının 54. maddesinin gerekçesine bakarsanız, ‘Biz iş mahkemelerine olan saygıyı arttırmak için hak grevi yolunu tıkadık' dediler. 1963 ile 1980 arasında Türkiye'de hak grevi diye bir kurum vardı. İşçiler alacakları ödenmediği zaman grev yaparak alabiliyorlardı. Ve hak grevi o dönemler sadece iki işyerinde yaşandı. Hiçbir işveren, hiçbir işçinin alacağını ödememeye cesaret bile edemedi çünkü işçinin grev hakkı vardı. ‘Grev hakkını mahkemelere olan saygıyı arttırmak için tıkadık' diyenler bu kez mahkemeler bu yükün altından kalkamıyor' diye bize arabulucuyu dayatıyorlar. O zaman işçinin grev hakkını geri versinler. Dertleri işçilerin alacaklarına bir an önce ulaşmasını sağlamaksa bunun yolu bireysel iş hukuku ya da iş yargılaması alanı değil, bunun yolu sendika, toplu sözleşme, grevdir. Bu hakların önündeki engelleri kaldırırsın işçi örgütlenir."
‘ZORUNLU'YU ÇIKARTIP, 'DAVA ŞARTI' DEDİLER'
Özveri, "Her adliyede arabuluculuk büroları oluşturulacak. Şimdilik arabulucular, bu eğitimi almış hukukçulardan oluşuyor. Kanunda yapacakları ufak bir değişiklikle sadece hukukçuları değil, başkalarını da arabulucu olarak çalıştırma olanağının önünü açabilirler. İş kazası ve meslek hastalıklarından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davalarının dışında her şey için arabulucuğa başvurma bir dava şartı yani zorunlu hale geliyor. ‘Zorunlu'yu çıkartıp, dava şartı dediler ama bu hiçbir şeyi değiştirmedi. Bir şey dava şartı ise o şartı yerine getirmeden görülemez demektir" şeklinde konuştu.