Kayseri Kitap Fuarı'nda uğradığınız saldırı beklenmedik bir olay olmamakla birlikte, Türkiye'deki gerginliği bir kez daha gözler önüne serdi. Siz nasıl yorumluyorsunuz?
"Bu olay, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından organize edilmiş bir olay. Bu kişi, geçen sene benim için 'Onu fuara almayacağız' demişti, ben de katılmamıştım. Bu sene de aynı şeyi yaptılar. Fakat benim kitaplarımın çıktığı yayınevini fuara kabule ettikleri için, yayınevim de benim için 'O bizim yazarımız, onu da getireceğiz' demiş. Sonra da belediye, bana söyleşi için salon vermeyeceğini, imza günümü duyurmayacağını söylemiş. Ben yine de sorun değil diye düşünerek fuara gideceğimi bildirdim. Bunun üzerine belediye başkanı, eğer yayınevinin standına oturursam beni polis zoruyla çıkaracağı tehdidini savurdu. Yine de gitmeye karar verdim çünkü okurlarımla bir araya gelmek istiyordum. Tam içeri girerken 50- 6o kişilik bir grubun bağıra çağıra üstüme yürüdüğünü gördüm. Beni desteğe gelen okurlara da saldırdılar.
'BANA SALDIRAN KAYSERİ HALKI OLSAYDI ÜZÜLÜRDÜM'
O güruha baktığınızda ne gördünüz?
Hiçbiri, belli ki, kendini saf bir şekilde AKP'ye adamış da gaza gelmiş tipler değil, elbette kitapsever falan da değil. Biri bana bakıp 'Bu Kuran'ı inkar ediyor' diyor, biri 'dinden çıktı' diyor. Son derece cahil, ne beni tanıyan ne de fikirlerimi yakından uzaktan bilen tipler. Belediye başkanı onlara fotoğrafımı vermiş, onlar da beni bulmaya gelmiş. Aslında benim bir bakıma sevindiğim o oldu, eğer bana saldıran Kayseri halkı veya kitapseverler olsaydı üzülürdüm.
Bu olaya basit bir saldırı girişimi deyip geçemeyiz. Eğer iddia edildiği gibi onları Belediye Başkanı harekete geçirdiyse bu, belediyelerde, zabıtalarda beslenen ve sayıları da, eylemleri de giderek artan paramiliterlerin bir örneği, değil mi?
Evet. Bu grup bana saldırıya geçince, beni destekleyenler, ki aralarında CHP'liler, Aleviler ve solcular vardı, onlar da toplanmaya başladı. Daha fazla bir sayı da arayıp fuarın önüne gelmek istedi, ama iş büyümesin diye ben istemedim gelmelerini. İçerde atışmalar itişip kakışmaya dönüştü. Ben oturma eylemi yapmayı planlıyordum ama vazgeçtim zira ramak kalmıştı çatışma çıkmasına. Eğer orda bir çatışma çıksaydı, bu çatışma önce mahallelere, sonra Kayseri'ye sonra Türkiye geneline sıçrardı. Şu an karşımızda devletleşmiş AKP var. Dediğimiz gibi, bunlar AKP eliyle belediyelerde, zabıtalarda oluşturulmuş paramiliter gruplar. Bunlara talimat veriliyor, provokasyon yaptırılıyor. Ama bunların başarılı olması mümkün değil.
Neden?
Peki neden ses çıkmıyor, tepki verilmiyor?
Ben de bunu sorduğumda, 'Senin yanında CHP'liler var, biz sana yapılan eylemi kesinlikle kabul etmiyoruz ama onlarla nasıl yan yana dururuz' diyorlar. Bana yapılan saldırı olayı bir kez daha gösterdi ki, AKP'liler en rahatsız oldukları konularda bile mahalle duvarını yıkamıyorlar. Ben de diyorum ki, artık mahalle yok, cemaat yok, Türkiye var. AKP tabanında derin bir rahatsızlık var, onlara artık buluşun diyorum. Ama nereye gideceklerini hala bilmiyorlar. Alternatif göremiyorlar. Saadet ve Has Parti bir ihtimal ama bu partiler de muhalefet yapmıyor. Bu nedenle kafaları karışık bir şekilde, sessizce bekliyorlar.
'KAYSERİ BELEDİYE BAŞKANI ERDOĞAN'IN GÖZÜNE GİRMEK İÇİN BANA SALDIRI ORGANİZE EDİYOR'
»Siz de saldırı sonrası dikkat çektiniz aslında, şöyle bir gerçek var ki geçmişte FETÖ ile en çok ilişkiye girmiş olanlar, operasyonlar başladığından bu yana muhaliflere en fazla saldıran isimler aynı zamanda. Açık bir biçimde suçluluk psikolojisi. Tam da buradan istifa meselesine gelelim. AKP'li kimi belediye başkanlarının istifaya zorlanması, AKP'den uzaklaşan mütedeyyin kesimin gözünde partinin imajını düzeltmede yeterli olacak mıdır?
Türkiye halkı son yıllarda sayıları gittikçe artan resmi olmayan 'nikâhların', yozlaşmayı nasıl tetiklediğini de gördü. Bunun bir örneği, sizin de dikkat çektiğiniz, fuhşu örtbas etmek için yapılan günlük muta nikâhları…
Evet, o muta nikâhlarının ne için kullanıldığı ortada. Türkiye'de bugün İslamiyet referans gösterilerek hayata geçirilen düzenlemelerin hiçbirinin İslamiyet'le ilgisi yok. Ayrıca, İslam'ın öngördüğü şeyler zaten Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda var."