Son dönemde ABD'nin Suriye'de YPG'ye verdiği destek, Fethullah Gülen'in iadesi, ABD'de tutuklu bulunan İran asıllı Türk işadamı Rıza Sarraf davasında eski bakan Zafer Çağlayan hakkında tutuklama kararı verilmesi, Türkiye'de tutuklu bulunan ABD'li rahip Andrew Brunson gibi konular etrafında yaşanan Türkiye-ABD ilişkilerindeki gerginlik geçtiğimiz hafta ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz'un FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanmasıyla yeni bir boyut kazandı.
ABD İstanbul Başkonsolosluğu'nda görevli Topuz'un tutuklanmasına ilişkin ABD Büyükelçiliği yazılı bir açıklama yapmış, "Çalışanlarımıza yönelik temelsiz ve kaynağı belirsiz iddialar, bizim uzun dönemli ortaklığımızı baltalamakta ve bu ortaklığın değerini azaltmaktadır" ifadelerini kullanmıştı.
Dün gece ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nin "Son zamanlarda yaşanan olaylar, ABD Hükümeti'ni, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin ABD Misyonu'nun tesisleri ve personelinin güvenliğine ilişkin taahhütlerini yeniden değerlendirmek zorunda bırakmıştır" açıklamasıyla Türkiye'deki tüm ABD misyonlarında vize başvurularının süresiz askıya alındığını açıklaması ise iki ülke ilişkilerinde yaşanan gerilimin yeni bir aşaması oldu. Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği de neredeyse ABD'nin yaptığının aynısı bir açıklamayla ABD'deki Türkiye misyonlarında ABD vatandaşlarına vize işleminin askıya alındığını açıkladı. Konuyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tepkisi merakla beklenirken Erdoğan, bugün Ukrayna ziyareti öncesi havalimanında yapmayı planladığı basın toplantısını iptal etti.
Türkiye ile ABD arasında yaşanan vize krizini Sputnik'e değerlendiren Türkiye'nin eski Washington büyükelçilerinden Faruk Loğoğlu, ABD'nin attığı vize adımı 'haksız, yanlış, orantısız ve anlaşılabilir bir dayanağı olmayan bir karar' olarak nitelendirdi.
Loğoğlu, "Çünkü ABD'li yetkililerin rahatsızlık duyduğu, açıklamalarında kısmen yer verdiği gelişmelerle hiçbir ilgisi olmayan, sıradan vatandaşların mağduriyetine yol açan bir adım bu. Bunun emsali de yok. Kapsam itibariyle bu kadar ağır bir vize kararı hiçbir ülke almamıştır, ilk defa şahit oluyorum böyle bir duruma" diye konuştu.
ABD-Türkiye ilişkilerinin uzun süredir sıkıntılı yürüdüğünü, vize krizinin ilişkilerdeki sıkıntıya yeni bir gündem maddesi eklediğini vurgulayan Loğoğlu, ilişkilerdeki gerginliğin artıp artmayacağının, iki tarafının takınacağı tavra bağlı olduğunu ifade ederek "Bu meselenin daha fazla ciddi mağduriyetlere yol açmaması için Türkiye ve ABD arasında yüksek seviyede siyasi görüşmelerle bu meselenin halledilmesi lazım" dedi.
'İNCİRLİK'İN KAPATILACAĞINI SANMIYORUM'
ABD'nin Türkiye'ye yönelik vize kararının ardından medyada yer alan "İncirlik üssü ABD'ye kapatılsın" çağrılarını da değerlendiren Loğoğlu, "Sıkıntılı bir durum ortaya çıktığında hemen herkesin aklına İncirlik düşüyor. İncirlik'in bu durumda da kapatılacağını zannetmiyorum. Zaten konuyla ilgisi yok. Çünkü ABD'nin attığı konuyla ilgisi olmayan bu vize adımı yanlıştı, bu yanlışı Türkiye tarafından konuyla ilgisi olmayan bir adım atarak daha katmerli hale getirmenin bir anlamı yok. Onun için İncirlik'in gündeme geleceğini sanmıyorum. Medya ne derse desin hükümet o yola gitmeyecektir diye düşünüyorum" diye konuştu.
Türkiye-ABD ilişkileri konusunda çalışmaları bulunan Mehmet Yeğin de Sputnik'e yaptığı değerlendirmede vize krizinin, Türk-Amerikan ilişkilerinde uzun süredir yaşanan gerginliğin bir devamı olduğunu ifade ederek "Uzun süredir ABD-Türkiye ilişkilerinde bir gerileme var, Obama döneminden beri bu gerileme sürüyor. Trump döneminde yakınlaşma oluşacağı yönünde bir beklenti oluştu ama bu doğru bir beklenti değildi. Türkiye kamuoyunda ‘Hillary Clinton FETÖ'ye yakın, o zaman Türkiye Trump'la iyi ilişkiler geliştirir' şeklinde bir görüş vardı. Trump'ın ekibi kimdir, yaklaşımları nedir gibi ayrıntılara bakılmadı. Daha sonra iki lider arasında samimi pozlarla birlikte sürekli arkada devam eden krizler oldu" dedi.
Loğoğlu da Türkiye'nin Trump'tan umduğunu bulamadığını da ifade ederek "Ne Suriye, ne YPG ne davalar konusunda, ne iade talepleri konusunda hiçbir noktada Türkiye beklediğini bulamadı. Trump'ın ‘Hiç bu kadar yakın olmamıştık' sözünün de inandırıcı hiçbir tarafı yok. Trump'ın zaten kendi sıkıntıları var. Ama hala ABD başkanı, dolayısıyla ne söylediği, ne yaptığı elbette önemli" dedi.
'BUNDAN SONRAKİ ADIMLAR KRİZİN YÖNÜNÜ BELİRLEYECEK'
Türkiye ile ABD arasında vize krizinin işaretinin, ABD'nin Ankara Büyükelçisi John Bass'in konsolosluk çalışanının tutuklanmasıyla ilgili söylediği "İntikam alınmak isteniyor" ifadesiyle ortaya çıktığını kaydeden Yeğin, "Bu ifadeden sonra ikili ilişkilerde karşılıklı bir restleşme sürecine girildiğini düşünüyorum. Şu anda atılan adımlar daha sınırlı adımlar. Türkiye, orantılı bir karşılık verme çabası içinde, o kadar ki açıklama birebir aynısı. Tırmandırmadan orantıyla karşılık verme çabası görünüyor ama şu andaki tablo tırmanmayı beraberinde getirebilecek bir tablo ikili ilişkiler açısından. Bundan sonraki adımlar çok önemli. Bundan sonra tansiyonu düşürmeye yönelik adımlar mı atılacak, yoksa kamuoylarının etkisiyle daha güçlü adımlara mı dönüşecek, bu bence krizin yönünü belirleyecek şeylerdir. O nedenle bu adımlar çok dikkatli adımlar atılmalı, gerginliğin tırmanma olasılığı bulunuyor" diye konuştu.
Yeğin, görev süresi dolan John Bass'in yerine ABD'nin yeni Ankara Büyükelçisi görevine resmi olarak yeni bir isim belirlenmediğine dikkat çekerek "Ne zaman olacağı da belli değil, ne zaman Senato tarafından onaylanacağı da belli değil. Daha önce Türkiye-ABD ilişkilerinde benzer krizlerde büyükelçi ataması geciktirildi. Bu durumlarda fiili olarak ABD, Türkiye'de büyükelçi seviyesinde temsil edilmedi. Doğrudan ikili ilişkilerin diplomatik seviyesi düşürülmez ama dolaylı olarak diplomatik ilişkilerin seviyesinin düşürülmesi söz konusu olabilir" dedi.
Temmuz ayında John Bass'in yerine ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Daniel Smith'in atanacağı medyada yer almış ancak atamayla ilgili resmi bir adım gelmemişti.
Emekli Büyükelçi Loğoğlu ise Türkiye'nin yeni ABD Büyükelçisi'ne yönelik engelleyici bir tutum sergileme olasılığı ile ilgili olarak "Hükümetin gönlünden ne geçiyor bilemiyoruz; ilk tepkisine baktığımızda atılan adıma karşılık verildi sadece. Fakat bu refleksi ben hiçbir zaman yararlı bulmadım. ABD Büyükelçisine en fazla ihtiyaç duyulacak dönemdeyiz. Tam tersine ABD büyükelçisinin gelmesini geciktirmek, güven mektubunu sunmasını geciktirmek gibi adımların Türk-Amerikan ilişkilerine bir faydası olmaz, sadece zararı olur. Çünkü en fazla kriz anlarında diplomatik kanalların açık olmasının yararı vardır" diye konuştu.
Mehmet Yeğin ise Türkiye'nin Almanya ve AB ile yaşadığı krizin, ABD ile yaşanan krizi de etkilemiş olabileceğini ifade ederek "Almanya ile olan gerilim, Avrupa ile olan gerilim ve oradaki adımlarla ABD'deki adımlar, birbirlerinin yansımaları. Avrupa ile olan gerilim, ABD'yi bu adımı atma noktasına getirmiş midir, buna bakmak lazım. Birbirlerini etkileyen bir süreç. Orada da ciddi sorunlar yaşanıyor ve bu sorunlarla beraber birlikte hareket etmeleri mümkün. Örneğin Almanya'da Cem Özdemir'in ismi Dışişleri Bakanlığı için geçiyor. Bu, tabii ki krizlerin tonunu, sertliğini belirleyebilecek şeyler. Yani Almanya, Avrupa'daki ülkeler ve ABD ile birlikte hareket etme durumu söz konusu olabilir" diye konuştu.
Yeğin, ABD ile yaşanan krizin Türkiye-NATO ilişkilerini doğrudan etkilemeyeceği görüşünde: "Türkiye-ABD ilişkileri ya da Türkiye-Almanya ilişkileri doğrudan Türkiye-NATO ilişkileri değildir, bunun ayrımını yapmamız gerekiyor. NATO ile ilişkiler ayrı bir bağlam, ABD ya da Almanya ile ilişkiler farklı alanlar. Dolayısıyla burada NATO ile ilişkileri tartışmak çok anlamlı değil. İkili ilişkilerde yaşanan gerginliklerin NATO'yla ilişkilere yansıması, rasyonel bir yönelim olmaz."