Türkiye ve İran ilişkilerinin hem askeri hem de siyasi düzeyde, özellikle de IKBY’deki referandum sonrasında alabileceği biçimleri Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Araştırma Enstitüsü’nden akademisyen Bilgehan Alagöz ile konuştuk.
‘AYRILIKÇI HAREKETLERE KARŞI DURMAK YERLEŞİK TEAMÜL’
Bilgehan Alagöz, Türkiye ve İran ilişkilerinin bölgesel dinamiklerle şekillendiğini ve Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki referandumun da bu dinamikleri etkileyecek unsurların başında geldiğini vurguladı. Alagöz, Türkiye’nin sınırlarındaki her türlü ayrılıkçı unsura karşı olmasının prensip olduğunu, meselenin Kürtlerin kimlikleri olmadığını belirterek şu görüşleri dile getirdi:
‘SURİYE’DEKİ HATALARI HER İKİ ÜLKE IRAK’TA TELAFİ ETMEK İSTİYOR’
Son dönemlerde bölgede yaşanan gelişmelerin Türkiye ve İran’ı hem ayırıp hem de birleştirdiğini ifade eden Alagöz, İran’ın referandum konusunda çok daha net bir tavır aldığını ve bunun sebebinin İsrail ve ABD odaklı gelişmeler olduğuna dikkat çekti. Suriye konusunda her iki ülkenin de yanlış adımlar attığını ve bunu Irak’ta tekrarlamak istemediklerini belirten Alagöz, şu değerlendirmelerde bulundu:
‘TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİNİN KENDİ DİNAMİĞİ VAR’
ABD Başkanı Donald Trump’ın İran ile dünya güçleri arasında yapılmış nükleer anlaşmayı rafa kaldırmaya kalkışması halinde durumun Türkiye-İran ilişkilerinin doğrudan etkilenmeyeceğini düşünen Alagöz’e göre bu anlaşma olsun ya da olmasın, Türkiye-İran ilişkilerinin kendine özgü bir dinamiği var:
‘TÜRKİYE’NİN KUZEY IRAK İLE EKONOMİK İLİŞKİSİ ÇOK ABARTILIYOR’
Bölünme kaygısının ekonomik çıkarlardan daha üstün olduğuna dikkat çeken Alagöz, Türkiye’nin Kuzey Irak ile gerçekleştirdiği finansal ilişkilerin çok abartıldığı görüşünde:
“Türkiye’nin Kuzey Irak’taki ekonomik faaliyetlerinin çok fazla abartıldığını düşünüyorum. Getirisiyle götürüsünü hesap ettiğinizde, bu size potansiyel bir tehdit üretiyorsa o zaman ekonomik çıkarlar olsa da bunu ikinci plana düşürmek çok daha sağlıklı olacaktır. Şu anda her iki ülke de bu kaygıyla hareket ediyor. Birtakım ekonomik faaliyetler sekteye uğrayacaktır ama unutulmamalıdır ki bazı sonuçlar elde etmek için birtakım ekonomik yaptırımlar uygulamanız gerekiyor. Bugün eğer İran nükleer anlaşmasından bahsedebiliyorsak, ABD’nin istikrarlı bir ekonomik yaptırımı sonucu bu ortaya çıkmıştır yoksa hiçbir şekilde İran o masaya oturmayacaktı. İran’ın banka kodları yasaklanmasaydı, malvarlıkları dondurulmasaydı ve birçok konuda baskı görmeseydi bu diplomatik müzakere süreci ve anlaşma ortaya çıkmayacaktı. Bu sebeple Barzani’nin de bunu oturup düşünmesi gerekiyor. Türkiye ve İran bu noktada baskı uyguladığı sürece, buna direnebilmesi çok ta mümkün değil ve bu sebeple Türkiye ve İran’ın şu anda doğru bir politika yürüttüğü kanaatindeyim.”
‘ORTAK ASKERİ HAREKAT ÇOK DÜŞÜK BİR İHTİMAL’
Her iki ülke birbiriyle bilgi paylaşımı yapsa da, bunun ortak bir askeri harekâta evrilmesinin uzak bir ihtimal olduğuna dikkat çeken Alagöz’e göre ABD Türkiye aleyhinde hamleler yaptıkça, Türkiye yeni politika arayışlarına devam edecektir:
“Türkiye ve İran’ın daha koordineli bir adım atma olasılığı bakımından sınır güvenliğini sağlamanın ötesine geçecek bir olmadığını düşünüyorum. Her iki ülke birbiriyle bilgi paylaşımı yapacaktır, kendi denetimleri altındaki bölgelerin güvenliğini sağlayıp birbirlerine bu noktada koordinasyon sağlayacaktır ama ortak bir askeri harekât ya da daha ileri bir durumun meydana geleceğini düşünmüyorum. Burada Türkiye’nin NATO üyesi olması daha belirgin olacaktır ve bunu ne İran’ın ne de Türkiye’nin onaylayacağını da düşünmüyorum. Fakat karşılıklı bir bilgi paylaşımı olacaktır. IŞİD ilk çıktığında, İran-ABD arasında dahi böyle bir paylaşım olabildiğine göre Türkiye ve İran arasında da olmasında bir sakınca olmasa gerek. Fakat bu anlamda derin bir askeri işbirliğinin olacağını düşünmüyorum. Buna Rusya ve Türkiye arasındaki yakın zamanda yapılan askeri anlaşmaları da ekleyebiliriz aynı şekilde. ABD PYD’yi silahlandırmaya devam ettiği müddetçe ve bölgede Türkiye’nin aleyhine bu kadar net politikalar çizdiği müddetçe, Türkiye’nin gerek İran ile gerek Rusya ile bu anlamda işbirliği devam edecektir. Türkiye’nin en önemli müttefiki ABD’nin, kendisinin aleyhine yürüttüğü politikalar Türkiye’yi bu anlamda bir politika tayin etmeye sürüklüyor. Bu sebeple de bu yeni politika arayışının da yansımasıdır.