Karaman'ın Yeni Şafak'ta "Gözyaşlarımız aynı" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanımızın BM’de yaptığı konuşmada kullandığı bu ifade levhalık bir güzel sözdür.
Evet, insanlık olarak farklı vasıflarımız ve özelliklerimiz olsa da hepimiz insanız ve gözyaşlarımız farklı değil; hem yapısı farklı değil hem de sebepleri genellikle insanidir.
İşte bu sebeple insanlığın vazifesi yalnızca belli kişiler, gruplar ve bölgelerde değil, bütün dünyada akan kanı ve gözyaşlarını durdurmak, bütün insanların asgari/temel ihtiyaçlarını ortak gayretler ve örgütlerle sağlamak, dünyayı nispeten mutlu ve yüzü gülen insanlarla doldurmaktır.
Peki, bunu kim nasıl yapacak?
Cumhurbaşkanımızın konuşmasının sonunda söylediği bir güzel söz daha var: “BM, insanlığın ortak parlamentosudur.”
Bu cümle olanı değil de onun ısrarla temenni ve tavsiye ettiği “olması gerekeni” ifade ediyor.
Beş iri devletin Güvenlik Konseyi'ni teşkil ettiği ve dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda yönettiği bir çatı “insanlığın ortak parlamentosu” olamaz. “Dünya beşten büyük” olduğuna göre bu çatının da yeniden kurulması ve orada bütün insanlığın hak, menfaat ve ihtiyaçlarıyla temsil edilmesi insanlık borcu ve dünya ölçüsünde huzurun şartıdır.
Bunlar bilmiyorlar ki, asıl yıllardır öyle bir politika izledikleri için bizim ve benzer ülkelerin başlarına belalar yağdı ve yağıyor. Modern sömürgeye maruz ülkeler uyanıp birlikte haklarını savunamadıkları için işgal ediliyor, parçalanıyor, vekâlet savaşlarına sürükleniyor, maddi ve manevi değerleri yağmalanıyor.
“Ağlamayan çocuğa süt verilmez”, gözyaşı döktürenlere karşı gözyaşı dökenlerin Cumhurbaşkanımıza kulak vermeleri ve güçlerini birleştirerek, seslerini çıkararak, gerektiğinde bedel ödeyerek haklarını almalarından başka yol yoktur; gözünü ve vicdanını madde hırsı kör etmiş iri devletlerden adalet beklemek beyhude bir bekleyiştir.
Garabet ve çelişkiler saymakla bitmez de yalnızca bir örnek üzerinde duracağım: Nükleer silahlar.
Bu kitle imha silahları zalimlerin elinde olursa meşru, mazlumların eline geçerse endişe verici ve gayr-i meşru oluyor. Bu yüzden İran’la uğraşıyor, Pakistan’ın yakasını bırakmıyor, başkalarına da fırsat vermiyorlar.
Peki, makul ve adil olan nedir?
Öncelikle masumları ve korunması insanlık için gerekli olan değerleri imha eden bu silahın ve benzerlerinin bütün dünyada ortadan kaldırılmasıdır. Eğer bu mümkün olmuyorsa her ülkenin savunma ve caydırıcılık maksadıyla bu silaha sahip olmasıdır. Bu adil çözümü mevcut “iri devletlerin parlamentosu” olan BM’den bekleyemeyiz; ya BM değişecek, ya da zalimleri dinlemeden herkes kendi derdinin çaresine bakacak; bunun için de mazlumların işbirliği şarttır.