Kılıçarslan'ın Yeni Şafak'ta yer alan 'Dertleşme' başlıklı yazısının ilgili kısmı şöyle:
"Niçin yoruldum peki? Bu cevabı uzun bir mesele. Öncelikle, zaman zaman ‘aslında olmadığım’ bir adammış gibi yazmaktan yoruldum. Zaman zaman da ‘aslında olduğum’ adam olarak yazamamaktan. Fakat en çok gündelik siyasetin kirinin-pasının üstüme başıma bulaşmasından yoruldum. Sakın aklınıza bir şey gelmesin. Yazmaya başladığım ilk günden beri Yeni Şafak yönetimi yazılarıma asla müdahale etmedi. Dolayısıyla bu anlattıklarım kendiliğinden öyle gelişmiş kişisel meseleler. Türkiye’de köşe yazıyorsanız ya kuşe-i uzlette ademiyete mahkum olacaksınız yahut yıpranma bedeliniz çok sağlam olacak. Benim açımdan ikisi de muhal şimdilik. Bu da beni gerçekten çok yoruyor."
'PATLADIĞIMDA HİÇ İYİ ŞEYLER OLMAYACAĞINI ÖNGÖREBİLİYORUM'
Uzunca bir süredir siyaset de sosyoloji de çok tuhaf bir aralığa sıkıştı. Bir çeşit ‘metan yorgunluğu’ oluşturdu bu sıkışma. Ne zaman patlayacağını bilmiyorum ama patladığında hiç iyi şeyler olmayacağını ön görebiliyorum. Fakat mesela bu sıkışmayı yazamıyorum çünkü yazarsam beni vatana ihanetten yargılayacak, Reis’e ihanetten asacak bir dünya gazeteci-trolün varlığı beni korkutuyor. Ne o? Tuhafınıza mı gitti? İnsanım yahu. Korkuyorum. Bilhassa da hiçbir ahlaki düzlem tanımaksızın iftira-yalan-gıybet üçlüsünü gazetecilik falan zanneden adamlardan, kadınlardan korkuyorum. Bence onlardan siz de korkmalısınız, zira bizi uçuruma doğru götürüyorlar.
Aslında bir başka korkum da ne biliyor musunuz? Bu adamlarla, bu kadınlarla aynı seviyeden, aynı sınıftan, aynı takımdan zannedilmek. Bu bir kabus gibi gelip çöküyor omzuma zaman zaman. Son zamanlarda duam şudur: ‘Yarabbi, bana başka ve hayırlı bir rızık kapısı ihsan et ki bu iş zillete dönüşmeden yoluma bakabileyim.’"
'HOCASINDAN UMUDU KALMAYINCA DÜMENİ REİS'E KIRMAK'