"Gün içerisinde normal insanlar gibi sabahları uyanıp aktivitelerini sürdüyorlar. Akşamları uyuyorlar. Fakat vücut kendini en kısıtlı enerji harcamaya endekslediği için hareketleri yavaş. Ama onun dışında günlük performansları iyi. Çok sınırlı ayağa kalkıyorlar. Daha çok yatakta ya da bir yerden bir yere giderken sandalye ile yapıyorlar bunu. Ancak şu anda bulundukları yer çok küçük bir hücre. İçinde tuvaleti bulunan hastanenin hücrelerinde kalıyorlar. Bu yüzden sandalye kullanamıyorlar."
‘İÇERİYE GİREBİLEN EN MUHALİF GAZETE CUMHURİYET GAZETESİ'
Avukat Timtik, refakatçi onayının verilmesinin ardından şu anda Semih Özakça'nın annesi Sultan Özakça ve Nuriye Gülmen'in kardeşi Beyza Gülmen'in yanlarında refakatçi olarak bulunduklarını belirtti: "Bunun savaşını çok verdik ve birkaç gündür bunu sağlayabildik ancak. Bu aradan geçen zaman içerisinde yalnız kaldılar. Günlük gazeteleri ve televizyonları var. İçeriye girebilen en muhalif gazete Cumhuriyet gazetesi, onun dışında politik yayınların hiçbirinin içeriye girmesi mümkün değil."
"Farkındalık yaratılması için bu kadar ağır bir bedel ödenmemeliydi" diyen Timtik, "Bu kadar zamandan sonra bir kazanımın olmasını ben de arzu ediyorum. ‘AK Parti iktidarına karşı hak kazanılmaz. Çok acımasızlar. Onlardan böyle bir şey beklemiyorum' deniyor. Hayır, ben bekliyorum. Dünyada bütün kazanımlar nihayetinde bu tip eylemler sonucunda olmuştur. İktidarlar elbette sıkışırlar, elbette halkların geniş taleplerine cevap vermek durumunda kalırlar. Yoksa biz demokratik hak kazanımına inanmazdık. Bu zamanın sonunda iktidar onların talepleri kabul edecekler, umuyorum" ifadelerini kullandı.
‘GÜLMEN VE ÖZAKÇA'NIN ÖLÜP ÖLMEDİĞİNİ KONTROL ETMEK AMAÇLI UYANDIRIYORLARDI'
"Hapishanedeyken sürekli gelip Gülmen ve Özakça'nın ölüp ölmediğini kontrol etmek amaçlı uyandırıyorlardı" diyen Timtik'e göre bu insan psikolojisini olumsuz etkileyen bir şey.
‘BİZİ AÇ BIRAKAN ONLAR, BİZ SADECE AÇLIĞIMIZI EYLEME ÇEVİRDİK'
Timtik, şöyle devam etti:
"Semih çok yakın bir zamanda uluslararası bir gazeteye şöyle söyledi: ‘Bizi aç bırakan onlar, biz sadece açlığımızı eyleme çevirdik. Bundan rahatsız oluyorlar. Bizi işimizden ettiler. Yetmedi eşimizi de attılar. Yetmedi başka bir yerde çalışmamamız için gerekli istihbaratı sağladılar ve işe girmemizi engellediler. Yetmedi pasaportlarımıza el koydular. Bütün bunlara karşılık bizim yasal yollarımızı kapattılar. Seçeneğimiz kalmamıştı. Bu bir tercih değil, zorunluluktu'."