ABD'de Cumhuriyetçilerin seçmen tabanını da oluşturan ‘beyaz orta sınıf' Başkan Donald Trump'ın seçilmesinde önemli bir etken olmuşken, ‘beyazların üstünlüğünü' savunan aşırı sağcı, neo-nazi ve Ku Klux Klan gibi grupların Charlottesville'de düzenledikleri gösteri ve yaşanan şiddet gündemi belirliyor.
Gelişmeleri ABD'de yaşayan Al Monitor yazarı Pınar Tremblay ile konuştuk.
‘BEYAZLAR TRUMP'IN SEÇİLMESİNDE ÇOK ÖNEMLİYDİ'
Pınar Tremblay, Amerika'da kimlik meselesinin her dönemde karışık bir hikaye olduğunu belirtirken, gelişmeleri algılamak için geçmişe bakılması gerektiğinin altını çizdi. ‘Beyazların üstünlüğünü' savunan kitlelerin Trump'ın seçilmesinde de önemli etken olduğunu anımsatan Tremblay, Charlottesville olayları sonrası Trump'ın ırkçıları eleştirmekte yetersiz kalmasının bu kesimde memnuniyet yarattığını vurguladı:
‘EYALETTEN EYALETE DEĞİŞİYOR'
Trump'ın da adaylığını koyduğu ve seçildiği Cumhuriyetçi Parti'ye ırkçıların oy verme konusunun eyaletten eyalete ve adaydan adaya değiştiğini ifade eden Tremblay, Cumhuriyetçi Parti içinde de bu kitlelere tepkiyle yaklaşanların olduğunu ve sayıları az da olsa ırkçıların şiddetle seslerini yüksek sesle çıkardığını belirtti:
"ABD'deki sisteme göre, Başkan haricinde kendi eyaletlerinizde iki kişiye oy veriyorsunuz; birincisi bütün eyaleti temsil eden senatör, diğeri de Kongre üyeleri. Cumhuriyetçi Parti içinde bu tip ırkçı gruplara çok ciddi tepkiler gösteren insanlar var ve onların bu tip gruplardan oy alması mümkün değil. Bu sebeple bu grupların çoğu yeraltındaydı. ABD'de ifade özgürlüğü olduğu için her zaman internet sitelerinden kendilerini ifade edebiliyorlardı ama burada bir şekilde uyuyan bir organizmayı yeniden canlandırmak, yeniden bir araya getirmek söz konusu. Bir araya geldiklerinde güçlü olabilecek gruplar bunlar yoksa her eyalette küçük küçük yapılar mevcut. Şu anda sayı olarak çok güçlü değiller ama sayı bu tarz radikal gruplarda çok önemli değil. İslamcılardan da bildiğimiz üzere, sayıları küçük de olsa en radikal ve en az toleranslı gruplar toplumda genellikle seslerini en çok çıkaran ve istediklerini en çok almayı becerebilen gruplardır. Mesela Charlottesville'deki protestolarda beş tane ırkçılık karşıtı göstericiye karşı, bir tane ırkçı gösterici vardı. Normal olarak da toplumun tabanına baktığımızda, bunların oranları yüzde bir ya da iki olarak geçiyor tahmini olarak. Ama bu oran çok yüksek sesli, silahlı ve organize yüzde bir ya da iki toplumun gerisini oluşturan yüzde 90'a yakın sakin kalabalığı etkileyebiliyor."
‘ABD'DEKİ NEO NAZİLERİN EYLEMLERİ GİTTİKÇE ARTIYOR'
ABD'deki ırkçı grupların nazi sembolleri kullandığını ve nazi ideolojisinden beslediğini vurgulayan Tremblay'e göre bu gruplara neo-nazi denmesi son derece uygun. Geçmişte ırkçıların eylemlerine Beyaz Saray'ın daha yüksek sesle tepki verdiğini ve git gide ırkçıların eylemlerinin arttığını belirten Tremblay, şu değerlendirmelerde bulundu:
‘BAŞKA ÜLKELERDEKİ NAZİ EĞİLİMLİLER ELEŞTİRİLMİYOR'
ABD'nin kendi içlerinde neo-nazileri eleştirirken, ABD kamuoyunda Ukrayna gibi başka ülkelerdeki nazi eğilimli partilere verilen desteğin tartışılmadığına dikkat çeken Tremblay'e göre bunun nedeni meselenin genellikle dış politika menfaatleri olarak değerlendirilmesi. Tremblay, bu yüzden de popülist politika ve söylemlerin asıl tartışılması gereken konuları ötelediğini vurguladı:
‘CHARLOTTESVİLLE'DE ŞİDDETİN KAYNAĞI NEO NAZİLER'
Charlottesville'de yaşananların geçmişe referans yapılarak nefretten kaynaklandığını ve ırkçıların eylemlerinin İslami teröre benzediğini ifade eden Tremblay, şöyle devam etti:
"ABD'de insanlar ilk önce olan biteni, ırkçıları ‘belki bir nedenleri vardır' diye anlamaya çalışıyorlar. Charlottesville'deki nazi sempatizanı David Duke ve arkadaşlarının konuşmalarını takip ettim ve sürekli mağdur edildiklerinden, üzerlerine şişe, cam atıldığından saldırıya uğradıklarından bahsediyorlardı. Orada saldırılar ve karşılıklı çatışmalar olmuş ama bunlar bir insanın üzerinden arabayla geçmeyi affettirmez. Orada yaratılan terör, daha önce Avrupa'da gördüğümüz ve İslami terör dediğimiz IŞİD'den hiçbir farkı yok. En korkutucu olan, New York konfederalistlerinden iç savaş sırasında güneyin inançlarını ortaya çıkartıp, bunu ortaya atıp geçmişlerine, tarihlerine milliyetçi bir referans vermeye çalışmaları. Burada esas sorun, bunun bir nefret olması ve yaratması. Bunun merkezinin kaybedilmemesi lazım, bunu kaybedenler sol da var ne yazık ki."
‘ABD'DE SOL SÖYLEMLER NEGATİF ANLAMDA KOMÜNİST OLARAK YAFTALANIYOR'
ABD'de sol hareketlerin çok zayıf olduğunu ve sol söylemlerin ‘komünizm' olarak etiketlendiğini aktaran Trebmlay'e göre bu sebeple liberaller ön plana çıkıyor: