Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası'nda yaptığı konuşmadan satırbaşları şöyle:
Bölücü terör örgütünü eylem yapamaz hale getirdik.
Tarihimizin en büyük ihaneti olan FETÖ'cülerin darbe girişimini milletimizle beraber akamete uğrattık.
'DERTLERİ BU ÜLKEYİ YIKMAKTI, ELE GEÇİRMEKTİ'
- Bazen geliyorlar yanımıza, 'Benim oğlumun suçu yok, benim oğlum tertemiz, aldılar götürdüler, yok şöyledir, yok böyledir.' Oğlunun çevirdiği fırıldaklardan haberi yok. Hiç kimse kalkıp da 'Ben FETÖ'cüyüm, benim Pensilvanya'da bir tanrım va.' demiyor ki. Öyle inanmış. Ne diyor? 'Bize şah damarından daha yakın.' Böyle bir şey olabilir mi? Bize, Allah'tan başka şah şamarından daha yakın olan bir güç yoktur. 40 yıl buna hazırlandılar. Dertleri bu ülkeyi yıkmaktı, ele geçirmekti.
'BİZİ ALDATMANIZ MÜMKÜN DEĞİL'
- (Kılıçdaroğlu'nun Focus dergisine verdiği söyleşi için) Anamuhalefetin başındaki zat bir Alman dergisine Türkiye'nin gidilmeyecek yer olmasından bahsediyor. Tabii üzerlerine gidilince de bu sefer 'Biz öyle bir şey demedik'. Bütün kayıtlar ortada, o dergi ortada. Kimi aldatıyorsun, kimi aldatacaksın. Zaten sizin hayatınız bu… Akşam başka sabah başka. Dürüstlük yok. Bizi aldatmanız mümkün değil. Onlarla beraber hareket ediyorsunuz.
'SENDE ADALET DİYE BİR ŞEY YOK'
Ankara'dan yola çıkıyorsun, ta İstanbul'a kadar gidiyorsun. 29 gün bu devletin polisi seni yollarda güvence içerisinde tutuyor, İstanbul'a kadar yürüyor. Niye? Güvenlik nedir? Ya bunun dersini veriyor, ayıptır ya. Böyle bir ülkenin güvenlik güçlerine bu hakaret yapılır mı? Sözde adalet yürüyüşü, sende adalet diye bir şey yok. Önce İzmir belediyen işçilerin hakkını vermiyor, onu temin et. Şişli Belediyesi aynı şekilde bunu yapıyor, onların adaletini ver. Şişli çöpten geçilmiyor, niye? Adalet yok. İzmir keza öyle. Kendi ülkesini böyle karalayan bir kişi ülkenin ana muhalefet koltuğunda oturuyor. Bu zata şu soruyu sormak lazım: Bu ülkede yaşamıyor musunuz?
'BANKALAR VATANDAŞIN YATIRDIĞI PARALARI SOYUP SOĞANA ÇEVİRME ARACI OLARAK KULLANIYOR'
- Piyasaya asıl finans desteği sağlaması gereken kurumlar bankalar. Ama bankalar rahat durmuyor. Biz 'faizler düşmesi lazım' diyoruz, bankalar ise vatandaşın oraya yatırdığı paraları kendisi için adeta bir soyup soğana çevirme aracı olarak kullanıyor. Kendi parası değil, vatandaşın oraya emanet ettiği para ve o bunu kalkıyor, kendisi acımasızca yüksek faizle kendisine bir rant aracı haline çeviriyor. Ama ben inanıyorum ki gerek Merkez Bankamız, devlet bankalarımız bu konuda kararlı adım atmak suretiyle inşallah bu işi aşağıya çekeceklerdir.
'TÜRKİYE YÜZDE 2.9 BÜYÜRKEN BANKALAR YÜZDE 40 CİVARINDA KAR ELDE EDİYORSA SORUN VARDIR'
Geçtiğimiz yıl çektiğimiz onca sıkıntının sonunda Türkiye yüzde 2,9 büyürken bankalar yüzde 40 civarında kar artışı elde etmişse burada bir sorun var demektir. Hale bakın, yüzde 40. Üstelik bu yıl bankaların kar oranlarını neredeyse ikiye katladıkları görülüyor. Bu bir felaket ve bu para bunların cebinden çıkmıyor, kendi öz sermayeleri değil. Biz kimseden zararına bir iş yapmasını istemiyoruz ancak bankalardan kredi şartlarını ve faiz oranlarını makul seviyelerde tutarak ülkemizin gelişmesine, kalkınmasına katkı sağlamalarını beklemek de hakkımızdır diye düşünüyorum.
'BANKACILIK SEKTÖRÜ CESARET EDERSE YÜKSELİŞİMİZ HIZLANACAKTIR'
Parayı değerli kılan, bankaların kasasında yatması değil esnafın, sanatkarın, girişimcinin tezgahında bulunmasıdır. Şayet bankacılık sektörü piyasayı fonlama konusunda biraz daha cesaretli olursa, ekonomideki yükselişimiz hızlanacaktır. En azından tüm göstergelerin olumlu yönde seyrettiği şu dönemde bankacılık sektöründen bu yönde güzel haberler beklediğimi özellikle belirtmek istiyorum.
'GÖVDESİNİ SİPER ETTİĞİ HUSUS, FETÖ'CÜLERİN AKIBETİDİR'
- Ana muhalefetin başındaki zatın asıl gölgelemeye çalıştığı, adeta gövdesini siper ettiği hususun FETÖ'cülerin akıbeti olduğu açıktır. Siyasette yalan söyleme, söylediğini inkar etme işinde bu zatın oldukça mahir olduğunu kendi tecrübelerimizden biliyoruz.
'HESAP VERMEKTEN KURTULAMAYACAKLAR'
('Adalet Yürüyüşü için) Sorun, bir milletvekilinin hapiste bulunması sorunu değil. Sorun, bu işin ucunun nerelere varabileceğini biliyor olmasıdır. Yargı terör örgütlerine destek verenlere yönelik soruşturmasını genişlettikçe bunlarda korku artıyor. Çünkü kabahatlerinin farkındalar ama korkunun ecele faydası yok. Şayet terör örgütleriyle karanlık ilişkiler içine girmişlerse, adalet önünde bir defa bunlar bu hesabı verecekler. Değil Türkiye'ye husumetleriyle maruf yabancılarla, şeytanla bile işbirliği yapsalar, ülkemize ve milletimize karşı işledikleri suçların hesabını vermekten kurtulamayacaklar.
'BEDELİNİ ANINDA ÖDEYECEKLER'
- Güneydoğu'da, Doğu'da birileri gelecek, operasyon yapacak, yok öyle şey. Gabar'da da Cudi'de de Tendürek'te de, daha da ileri Kandil'de de bunların beynine beynine biniyoruz, bineceğiz. Bu topraklara kim saldıracak olursa, bizim insanımıza kim musallat olursa bedelini anında ödeyecektir.
'TÜRKİYE'DE İHANET YARIŞMASI AÇILDI DA HABERİMİZ Mİ YOK?'
- Türkiye'ye ihanet yarışması açıldı da bizim mi haberimiz yok? Türk milletine en büyük ihaneti kim yaparsa, büyük ödül ona vadedildi de biz mi duymadık? Bu gönüllü mankurtluk dalgasına kapılıp gidenler, kendilerinin ve evlatlarının geleceklerini de tehlikeye attıklarını acaba görmüyorlar mı? Terör örgütleri ağzıyla konuşanlar, teröristlerin cansiparane savunucusu kesilenler, bu işin sonunun nereye varacağını hesaplamıyorlar mı? Bizim tek milletimiz parçalandığı, tek bayrağımız indiği, tek vatanımız bölündüğü, tek devletimiz yıkıldığı zaman kimsenin kendisini bu kıyametten uzak tutamayacağı belli değil mi? Öyleyse Türkiye'nin içinden geçtiği şu kritik dönemde herkes aklını başına alsın.