Davanın ikinci duruşması, jandarmanın evraklarına el koyması nedeniyle dün savunmasını yapamayan gazetenin genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu'nun ifadeleriyle başladı.
'SAVCI FETÖ'DEN YARGILANIYOR'
Sabuncu, ifadesinde soruşturmayı açan savcı Murat İnam'ın FETÖ'den ağırlaştırılmış müebbetle yargılandığını hatırlattı ve şöyle konuştu:
"Türkiye'de bağımsız gazeteciliğin bedeli tutuklanmak, cezaevine konmak ve savunma için dokuz ay beklemek. Biz bunların hepsini yaşadık. Bizi tutuklayan, soruşturmayı yürüten bu davanın savcısı, FETÖ üyesi olmakla, ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor. Ve bu kişi hala işinin başında ve o iş adalet dağıtmak, bizim işimiz gazetecilik bize kalem bile verilmedi.
Murat Sabuncu: "Bize FETÖ iftirası atan savcı şimdi FETÖ'den müebbetle "tutuksuz" yargılanıyor, biz ise 9 aydır tutukluyuz."
— Sera Kadıgil (@serakadigil) 25 Temmuz 2017
'TANIMADIĞIM İNSANLARLA ÇALIŞMADIĞIM GAZETENİN VAKFINI ELE GEÇİRMİŞTİM'
Benim hiç MASAK raporum yok. Ama savcı‘zengin göstersin diye' iddianameye MASAK raporu da var diye eklemiş. Ben gazetede 2014 yılında çalışmaya başladım. Ama siz 2013 yılında vakıfta olanları bana soruyorsunuz. O tarihte vakıf çalışanlarını tanımıyordum. Çay içmişliğim yoktur. Tanımadığım insanlarla çalışmadığım gazetenin vakfını ele geçirmişim. O tarihte vakıf çalışanlarını tanımıyordum. Çay içmişliğim yoktur. Tanımadığım insanlarla çalışmadığım gazetenin vakfını ele geçirmişim. ByLock kullanan 18 bin kişi varken 13 kişiyle görüşmüşüm. Bir gazeteci olarak binde birine bile temas etmemişim. Az olmuş. Mehmet Ekinci ile konuştum. OdaTV yargıcı idi. Ömürlerinden iki yıl çaldığınız, dokunanın yandığı arkadaşlarımızın görüşmecisi idim. Biz ağır tecritteyiz.‘Görmek istersen denizi yukarıya çevir yüzü' derdi Sabahattin Ali. Biz tecritte yukarıyı da göremiyoruz."
Herkes Ahmet Şık'ın kitabı İmamın Ordusu'nun peşindeydi. Korkusuz 100 kişi tarafından basıldı. O 100 yayıncıdan biri de benim. Eskiden gazeteciler haberin ve tarihin tanığıydı artık meslektaşlarının yargılandığı davada tanıklıklar. Bu da tarihe geçecek.
'BUNLARI YAZMAYANA GAZETECİ Mİ DENİR?'
İktidar temsilcilerinin, o gruba en ağır hakaretler eden gazetecilerin o zaman konuştuklarını buraya getirmeyi kendime yakıştıramam. 17-25 Aralıkta paralar, ayakkabı kutuları ortaya yayıldı. Abdullah Gül ABD'ye aracı gönderdi. Bunları yazmayana gazeteci denir mi? 'Cumhuriyet 17 Aralık yayın yasağına uymayacak' tweetinden darbeye destekle suçlanıyorum. Böyle bir suçu nasıl görmezdik?
'GAZETECİ OLARAK MANŞETLERİN ÜSTÜNDEN GEÇMEM AĞIR GELİYOR'
Zaman zaman ailem ya da milletvekili arkadaşlar 'Süreçte sana en ağır gelen neydi' diye sordular. Evimin basılması mı? Terörle mücadelede bodrum katında bekletilmem mi? Çocuğu olan 47 yaşında bir adam olarak Silivri Cezaevi'nde pantolonumu çıkarmaya zorlanmam mı? Bir gazeteci olarak manşetlerin üstünden geçmem bana ağır geliyor. Burada yargılananlar 28 ile 60 yıl arasında gazetecilik yapmış kimseler. Cumhuriyet gibi laikliğin, demokrasinin savunulduğu gazetedeki insanlara FETÖ suçlaması yöneltilmesi bana zor geliyor.
'SAVCI, DARBE SABAHI BASILAN MANŞETİ DOSYAYA EKLEMEDİ'
Murat Sabuncu, mahkeme heyetine darbe girişimi sonrası (16 Temmuz) Cumhuriyet'i göstererek şunları söyledi:
İddianameye girmeyen başyazıyı da göstereceğim. Darbe gecesi tüm çalışanlar biraradaydı. O gece 12.00'de uçaklar uçarken bizim başlığımız hazırdı. 'Darbeye Karşıyız Çözüm Demokrasi.'Darbeciler gazeteleri basarken bekledik. Gelirlerse iki laf etmek için. Darbe sabahı basılan manşetimizi savcı dosyaya eklemedi.
Murat Sabuncu: Darbe gecesi "Çare Demokrasi" manşetini attık. Hem de başkalarından daha erken baskıya girmemize rağmen.
— Zafer Arapkirli (@ZaferArapkirli) 25 Temmuz 2017
6 milyon oy alan bir partinin olmadığı mitinge 'Eksik Demokrasi' demek suç mu? Yenikapı'ya HDP çağrılmadı diye 'Eksik Demokrasi' dememizi nasıl eleştirebilirsiniz? O gece 4 partinin vekilleri Meclis'teydi. O meydanda HDP de olmalıydı. Biz 'Eksik Demokrasi' manşetimiz için suçlanıyoruz. Cihangir İslam, İbrahim Kaboğlu cadı avı mağduru değil mi? 120 bin kişinin ihraç edilmesi cadı avı değil mi?
MAHKEME BAŞKANI: TERÖR ÖRGÜTLERİYLE ARANIZA MESAFE KOYMA KRİTERİNİZ NE?
Sabuncu, mahkeme başkanının "Terör örgütleriyle araya mesafe koyma kriteriniz nedir? Ara dönemde kim sorumluydu? 'Devlet tarafından kaybedilmiş kişiler için analar 644 haftadır nöbet tutuyor' dediniz. Devlet kaybetti bilgisi sizde var mı?" sorularına şöyle cevap verdi:
1 Eylülden itibaren atılan her başlık, yayın sorumlusu olan benim sorumluluğumdur. Ben üstlenebilirim. Hiç sorun değil. Ben cevap verebilirim…İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Musa Anter, Hrant Dink, Metin Göktepe'nin yolundan dönmeyiz. Vakıf yönetim kurulunun belirlediği çerçeveye göre bütün şiddet eylemleri terör olarak tanımlanır. FETÖ, PKK veya başka örgüt olsun. Bu konuda devletin bilgisi olmalı. Recep Tayyip Erdoğan da Cemil Kırbayır'ın annesi Berfu Anne'yi kabul etti, onda da bilgi vardır.
'GÜLEN'İ ÖVEN TEK YAZIM YOK, BİZLER NAMUSLU VE ŞEREFLİ GAZETECİLERİZ'
Ben Pensilvanya'ya hiç gitmedim. Gülen bana koku hediye etti, kalem hediye etti diyen gazeteci olmadım. Gülen'i öven tek yazım yok. Bizler namus ve şerefle gazetecilik yapmış; geçmişi belli geleceği de belli olan kişileriz."
Murat Sabuncu Sözlerini "İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Musa Anter, Hrant Dink, Metin Göktepe'nin yolundan dönmeyiz" diye tamamladı. #Cumhuriyet pic.twitter.com/n2Xa6JQj5I
— BanuGuven (@banuguven) 25 Temmuz 2017
CAN DÜNDAR: İDDİANAMEDEKİLER BENİM ATTIĞIM MANŞETLER, HEPSİNİ SAVUNUYORUM
Gazetenin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, sosyal medya hesabında Sabuncu'nun "İddianamede yer alan hemen hemen tüm manşetler benim hukuki sorumluluğumdan önceki manşetler" ifadesini paylaşarak "İddianamede yer alan manşetler, Murat Sabuncu yayın yönetmeni olmadan benim attığım manşetler. Hepsini savunuyorum" dedi.
İddianamede yer alan manşetler,@muratsabuncum yayın yönetmeni olmadan benim attığım manşetler.
— Can Dündar (@candundaradasi) 25 Temmuz 2017
Hepsini savunuyorum.https://t.co/dTI9qtDqU1…
Gazete çalışanlarına yönelik iddianame, tutuklamalardan 156 gün sonra hazırlandı. Gazeteye yönelik soruşturmayı başlatan, ancak daha sonra hakkında ‘FETÖ' davası açılan Murat İnam'ın imzasının yer almadığı iddianameyi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci ve Cumhuriyet Savcısı Yasemin Baba imzaladı.
İddianamede, Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay'ın, "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" suçundan ayrı ayrı 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik'in "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" ve "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" suçlarından ayrı ayrı 11.5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya'nın da "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme" ve "hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma" suçlarından ayrı ayrı 9.5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını istedi.
Ahmet Şık'ın ise "PKK ve DHKP/C" silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek" suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.