Ukrayna, Malorossiya girişiminin ne manaya geldiği, Doğu Avrupa ve Türkiye-Rusya ilişkilerine etkilerini Moskova Üniversitesi’nden Kerim Has ile konuştuk.
‘MALOROSSİYA, BELAYA ROSSİYA, KRASNAYA ROSSİYA…ORTAK MEDENİYET COĞRAFYASI…’
“2014 yılında Ukrayna topraklarında Kırım hariç Donetsk, Lugansk, Odessa gibi bölgelerin oluşturacağı Novorossiya adlı yeni bir devlet ortaya çıkar mı sorusu konuşuluyordu. Bu mümkün olmadı ve daha ziyade Donbass, Donetsk, Lugansk bölgelerinin ancak üçte biri ya da yüzde 40 topraklarını kontrol altına alabildiler ayrılıkçılar. Burada da Donetsk ve Lugansk Halk cumhuriyetlerini ilan ettiler ancak bunlar Ruslar tarafından dahi tanınmıyorlar. Bunlar bir anlamda, daha ziyade Rusya tarafından Kiev yönetiminin fazla Batı yanlısı politika izlemesini engelleyici bir manivela olarak kullanmak üzere tedavüldeler.”
‘DONBAS’TA RUSYA ÖNCE SİYASİ ÇÖZÜM, AB İSE ASKERİ ÇÖZÜM İSTİYOR’
“Bu protokolde hem askeri hem de siyasi çözümü öngören maddeler var. Burada protokolün en belirsiz yanı, söz konusu maddelerin hayata geçirilmesinde izlenecek yol, yöntem ve sıralama. Krizin çözümünde daha ziyade Rusya siyasi maddelerin bir an önce halledilmesi yani Donbas’ın statüsünün belli olması, yeni anayasanın hayata geçirilmesi, adem-i merkeziyetçiliğin bir şekilde Kiev yönetimi tarafından kabul edilmesi veya ayrılıkçı liderlerin Kiev ile birlikte yönetebilmesi gibi maddelere öncelik verdi. Toplamda askeri çözümü de öngören 13 madde var. Bunlar da ağır silahların cephe gerisine taşınması, yabancı askerleri bölgeden çıkarılması veya Rusya-Ukrayna sınırının tamamen Kiev yönetimi tarafından kontrol altında tutulması gibi hususlar ve yine bunun haricinde liderler veya orada savaşan askerleri de kapsayan genel af gibi konular var. Burada Rusya daha çok siyasi çözümü öncelikle gündemine aldı ve ancak ondan sonra ağır silahların çıkarılması vs gibi konuların geldiğini belirtti. Kiev ise sınır kontrolünü sağlamadan siyasi konuları önceleyemeyeceğini belirtti fakat siyasi konularda da Ukrayna meclisinde tam bir görüş birliği yok. Siyasi ve askeri maddelerin hangisinin öncelikle hayata geçirileceği konusunda burada bir anlaşma sağlanamadı ve Minsk Protokolü’nün hayata geçirilememesinin en büyük nedeni de bu.”
‘BATI KIRIM’IN RUS TOPRAĞI OLDUĞUNU FİİLEN KABUL ETTİ’
ABD ve AB’nin Rusya’ya uygulanan yaptırımların Kırım meselesinden ziyade Donbas’la alakalı olduğunu savunan Has, Batı’nı artık Kırım’ın statüsünü kabul ettiğini ve geri dönüşün mümkün olmadığının altını çizdi:
“Kırım’ın statüsünün resmi olarak olmasa da, fiili olarak Rusya’nın toprak parçası olarak Batı tarafından kabul edildiği düşüncesindeyim. Bu kısa veya orta vadede çözülecek bir durum değil, ancak uzun vadede bir çözüm bulunabilir. Olsa olsa Rusya'nın bir şekilde güçten düşmesi veya bunu kontrol edememesi gibi nedenlerle Kırım’daki hâkimiyetini kendi rızasıyla geri vermesiyle ancak gerçekleşebilir. 2015’te imzalanan Minsk Protokolü’nde zaten hiçbir şekilde Kırım’ın ismi geçmiyor. AB veya ABD açıklamalarında da hiçbir şekilde Kırım’ın geri verilmesi ve bu şartla yaptırımların kaldırılması gibi bir şart geçmiyor. Sadece Minsk Protokolü işlerse yaptırımlar kaldırılabilir deniyor. Dolayısıyla Kırım konusunun üzeri kapatılmış durumda. Rusya bu konuyu kendi içişleri olarak gördüğü için bu konuyu müzakereye de açmıyor ancak Kırım’daki insan hakları konusu veya Türkiye’nin sıklıkla dile getirdiği Tatarlar ve uğradıkları hak ihlalleri gibi konular gündeme geliyor. Fakat Kırım’ın bu sebeplerle Ukrayna’ya geri verilmesi gibi bir durum söz konusu değil.”
‘ZAHARÇENKO’NUN İLANI ŞU AŞAMADA GERÇEKÇİ DEĞİL’
Donbas bölgesinde ise ayrılıkçıların tam kontrol sağlamadığını ve Zaharçenko’nun devlet ilanının ciddi olmadığını düşünen Has’a göre “Rusya bu ilanı sahne arkasından destekleyerek Ukrayna’nın geleceği konusunda bir tartışma başlatmak istemiş olabilir”. Has şu değerlendirmeyi yaptı:
“Dikkatli bakılırsa yapılan açıklamada, Malorossiya sadece Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri’nin kontrol ettikleri alanlarda değil, Kırım hariç Ukrayna’nın sınırları içerisinde ilan ediliyor. Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin lideri Aleksander Zaharçenko’nun yaptığı açıklama gerçekçi değil zira Donbass’da da ayrılıkçılar tam kontrolü sağlamış değil. Federatif bir devlet veya başkent Kiev değil Donetsk olacak deniliyor ama bu açılamanın yapıldığı ortam gayri ciddiydi ve çok fazla bir destek olmadı. Rusya bile Putin’in yakın ekibinden olan ve müzakerelerdeki temsilcisi Boris Grizlov tarafından yapılan açıklamalarda Zaharçenko’nun açıklamalarının reel politikayı temsil etmediğini açıkladı. Dolayısıyla burada Rusya’dan destek gelmedi. En azından şimdilik Rusya Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri gibi Malorossiya’yı da tanımayacak.”
‘RUSYA UKRAYNA’NIN GELECEĞİ KONUSUNDA TARTIŞMA BAŞLATMAK İSTEMİŞ OLABİLİR’
Yine de “Zaharçenko Kremlin’e danışmadan böyle bir açıklama yapamazdı” diyen Has, Moskova’nın bir desteği varsa, Ukrayna’nın geleceği konusunda bir tartışma başlatılması arzusuna bağladı. Has, şöyle konuştu:
“Burada muhtemelen Trump’lı ABD ile Rusya bir şekilde Suriye’de anlaşıyor ve böyle bir gidişat var. Suriye’nin güneyinde bir çatışmasızlık bölgeleri kurulması söz konusu ve bu durumun Suriye’nin kuzeyine yansıyıp yansımayacağı konuşuluyor. Öte yandan Fransa Cumhurbaşkanı Macron Suriye’de Rusya ile çalışılması gerektiğini dile getirdi. Bu ülkeler bu işbirliğini denemek istiyorlar ancak Rusya Malorossiya’nın ilanı ile Ukrayna’nın geleceği konusunda bir tartışma başlatmak istemiş olabilir.”
Donbas’ın gelişmiş sanayisi, maden yatakları ile kendi ayakları üzerinde durmaya çalıştığı ancak her halükarda izolasyon yaşadığını ve dış dünya ile tek bağlantısının Rusya olduğunu belirten Has, son girişimin sosyo-ekonomik sıkıntıları gözden kaçırmayı da amaçlıyor olabileceğini öne sürdü. Has, “Ukrayna sınırları içerisinde Malorossiya gibi bir devletin hayata geçmesi gerçekçi değil” diye konuştu.
‘BATI KİEV’E AÇIK DESTEKTEN GERİ ADIM ATTI’
Zaharçenko’nun açıklamasında ‘Ukrayna’nın başarısız devlet olduğu’ vurgusu yer alırken, Has da ülkede kısa ve orta vadede istikrarın sağlanmasına ihtimal vermiyor. Has’a göre, Batı ve ABD de Ukrayna konusunda geri çekilerek Kiev yönetimine açık destekten geri adım atmış durumda:
“(Ukrayna’nın) Batı ile olan ilişkilere baktığımızda, AB içinde bir dönüşüm var, Brexit olsun, şüpheci akımlar olsun. ABD’nin Ukrayna krizine yönelik tavrında, biraz uzakta kalma pozisyonuna ilerlediklerini düşünüyorum. Trump ile Poroşenko görüştü ama 20 dakika sürdü ve basın açıklamasını Poroşenko tek başına yaptı, birlikte bir tutum sergilenmedi. Muhtemelen Trump, Poroşenko ‘Rusya’nın saldırganlığı’ ifadesini kullanabileceği için… Genel olarak baktığımızda, hem ABD hem de AB’nin Ukrayna meselesinde süreci zamana yaymaya çalıştıklarını görüyoruz.”
‘TÜRKİYE RUSYA VE UKRAYNA ARASINDA DENGELERİ GÜDÜYOR’
Has’a göre Ukrayna ile ilişkilerini geliştiren Türkiye ise bir yandan Kırım hassasiyetini devam ettirerek Rusya Federasyonu ile dengeleri korumaya çalışıyor. Yaptırımlara rağmen Rusya ekonomisinin toparlanmaya başladığını, Ukrayna’nın ise IMF, Dünya Bankası ve AB’den yeterli kredi destekleri alamadığına dikkat çeken Has, şu aşamada Rusya’nın stratejisinin daha öncelikli işlediğini vurguladı. Has Türkiye’nin tutumunu ise şu tespitlerle aktardı:
“Türkiye’nin Ukrayna ile ilişkilerini geliştirmesi mantıklı. Karadeniz’in güvenliği veya Rusya’dan alamadığı bazı silah teknolojilerini Ukrayna’da alması gibi konularda, turizm konusundaki bazı sıkıntıları giderme bağlamında, kimlikle seyahat gibi adımlar önemli gelişmeler. Fakat bu olumlu gelişmeler Kırım’a yansımaz ve Türkiye Kırım’ın Rusya’nın bir parçası olduğunu kabul etmez. Etmesi de şu aşamada beklenmemeli çünkü Kırım’ı Rusya’yı en yakınındaki Belarus, Ermenistan gibi ülkeler de tanımadı. Türkiye bir yandan Rusya ile ilişkileri dengeli bir şekilde yürütmeye çalışıyor hem Suriye’de, hem Karadeniz’de hem de diğer taraftan Ukrayna ile ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor.”
‘TATARLARIN ENTEGRASYONUNA KATKI YAPILABİLİR’
Kırım’ın statüsü tanınmadığı için, Soçi-Kırım-İstanbul hattının turizme açılması ve THY’nin Kırım’a sefer başlatma arzusu gibi girişimlerde zorluklar yaşanmasına dikkat çeken Has, bu çabaların durumu dengelemekten kaynaklandığını anımsattı. Has, Türkiye’nin Kırım’daki Tatarla ilgili olarak ise ‘yapabileceği bir şey bulunmadığını’ belirtirken, “Türkiye sadece Tatarların eğitim veya sosyo-ekonomik alanda entegrasyonunu arttırma gibi konularda yardımcı olabilir. Rusya Kırım Tatarlarının radikalleşmesi konusunda bir risk görüyor fakat bu konuyu çok fazla büyütmeye gerek yok gibi görünüyor” diye konuştu.