"Gerçekten aktivizm ve gazetecilik konusu öteden beri tartışılan bir konu. Ama Kılıçdaroğlu'nun ‘Adalet Yürüyüşü' ile çok gündeme geldi bu konu.
Ben şöyle bakıyorum: Bir gazeteci aktivist olmamalı. Fakat işi bu kadarla bırakmamalıyız. Şöyle de düşünmek zorundayız: Bir gazetecinin fikri ya da herhangi bir konuda tepkisi yok mudur, sorusunu sorduğumuzda buna olumlu cevap vermek durumundayız."
‘GAZETECİ SÜREKLİ BARIŞTAN YANA OLUR'
Faruk Bildirici'ye göre asıl önemli olan gazetecinin başka bir güç odağıyla bütünleşerek bağımsızlığını kaybetmemesi: "Bizim dünyanın her tarafından gazetecinin etik kodlarıyla ilgili sürekli söylediğimiz şeyler var. Gazeteci sürekli barıştan yana olur, savaşa karşı çıkar. Laikliği savunur, ayrımcılığa karşı çıkar gibi bir takım temel kodlarımız var. Bunlar söz konusu oduğunda elbette gazeteci fikrini de ortaya koyar. Ama önemli olan burada gazetecinin herhangi bir siyasi örgütle, başka bir güç odağıyla bütünleşmemesi, onunla bütünleşerek bağımsızlığını kaybetmemesi, bundan hareketle o siyasi hareketin bağından etkilenmemesi."
"Türkiye gibi ülkelerde ciddi basın özgürlüğü ve demokrasi sorunu olduğunu biliyoruz" diyen Bildirici, "Mesleki örgütler defalarca eylemler organize ettiler. Hepimiz o tür eylemlere katıldık. Biz şimdi orada aktivist mi olduk? Hayır. Tam tersi gazeteciliğin bu ülkede doğru yapılabilmesini savunduk. Dolayısıyla onların yapılmasına kimse karşı çıkmaz, çıkmamalı" şeklinde konuştu.
Bildirici, "Ben özellikle şuna dikkat ettim CHP'nin yürüyüşünde temel slogan adaletti. Gazeteciler dahil herkesin ihtiyacı olan bir şey bu. Dolayısıyla katılmalarında adalet beklentisi anlamında bir sorun olmadığını düşünüyorum. Ama bunu yaparken CHP ve Kılıçdaroğlu ile bütünleşmemeleri o ince çizgiye dikkat etmeleri gerekirdi. Büyük ölçüde dikkat edildiğini de düşünüyorum" ifadelerini kullandı.