"Esas karar AB ülkelerinin oluşturduğu AB Konseyi'dir. Komisyonun tavsiyesi üzerine bu gibi kararlar konseyde alınır. Avrupa Parlamentosu kararının bağlayıcı olmadığı doğrudur. Ama bunun hiçbir siyasi sonucu olmayacağı anlamına gelmez. Çünkü sonunda Türkiye'nin AB süreci olumlu bir şekilde gelişirse ve bütün süreç bitip AB, Türkiye'nin üyeliğine onay verirse sonunda yine Avrupa Parlamentosu'nun onayı gerekir. Yani Avrupa Parlamentosu, Türkiye'nin üyelik sürecinde hiçbir yetkiye sahip değil demek yanlış. O bakımdan bu gibi kararların Türkiye açısından hoşumuza gitmeyen bir siyasi gerilim oluşturduğu muhakkak."
‘İKTİDAR ZAMANINDA DA İKTİDARDAN ÖNCEKİ DÖNEMDE DE AP'NİN TÜRKİYE'YE YÖNELİK TAVRI OLUMSUZDU'
Öymen, Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye'ye yönelik tavrının genelde olumsuz olduğunu belirtti:
"Fakat meselenin başka bir tarafı var. AP'nin uzun yıllardan beri tek tük istisnası bir yana bırakılırsa Türkiye'ye yönelik tavrının olumsuz olduğunu söyleyebiliriz. Bu iktidar zamanında da böyleydi bu iktidardan önceki dönemde de böyleydi. AP, adeta Türkiye'nin üyelik sürecini başka hevesleri gerçekleştirmek için bir manivela gibi kullanmak istemiştirdir öteden beri. Bu da Avrupa Parlamentosu'nun kararının ötesinde Avrupa Birliği'ni oluşturan hükümetlerin politikalarının sonucudur.
Örneğin Kıbrıs konusunda, Ermeni konusunda, ya da Kürt meselesi konusunda Avrupa Birliği hiçbir zaman hiçbir vesileyle Türkiye'nin yanında ve Türkiye karşıtlarının karşısında tavır almamıştır. Bunu iyice bir görmek lazım.
Bunun yanında Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye ile ilgili bütün kararları her zaman haksız mıdır, bunu da söylemek zor. Çünkü incelediğimizde Türkiye'nin 1987 yılında yaptığı tam üyelik başvurusundan sonra her gün alınan Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye kararlarında doğru tespitler var. Ama ciddi yanlışlar da var. Çelişkiler de var. Eksikler de var. Bize düşen böyle bir duygusal tepki göstermek yerine haksız, yanlış, eksik unsurları ön plana çıkarmak ve bununla mücadele etmek. Dolayısıyla siyaset ve dış politika bir mücadele sanatıdır."
‘TÜRKİYE'NİN İYİLİĞİ İSTENMİYOR'
Öymen, "Bizim şunu görmemiz lazım: Türkiye'nin iyiliği istenmiyor. Bu hükümetin izlediği politikalar sorumlu değil yalnızca bundan önceki hükümetlerde de aynı sıkıntılar vardı" ifadelerini kullandı.
Onur Öymen, ‘Avrupa Parlamentosu'nun, 16 Nisan'da yapılan referandumun AB'ye üyelik kriterleriyle çelişen birtakım unsurlar getirdiğini belirtmesi ve bunlar 2019'da yürürlüğe girerse Türkiye'nin AB üyeliğini unutması gerektiği' yaklaşımını değerlendirdi:
‘AVRUPA PARLAMENTOSU'NDAN ÖNCE BİZ SÖYLEDİK'
"Bu bizim görüşümüz aslında. Avrupa Parlamentosu'ndan önce biz söyledik, muhalefet söyledi, basının çok büyük bir kısmı söyledi. Bu anayasanın dünyada örneği olmayan kuvvetler ayrılığı ilkesine ve demokratik ilkelere aykırı bir yapı olduğunu defalarca anlattık. Bunun tespit edilmesi için Avrupa Parlamentosu'nun kararını mı beklememiz gerekiyordu?
‘BU ANAYASAMIZIN DÜNYADA ÖRNEĞİ YOK'
Dünyada örneği yok. Hiçbir denetime tabi olmayan bir Bakanlar Kurulu ve gensoru kalkıyor. Bu anayasamızın hiçbir demokratik bir ülkede örneği yok. ‘Halk oyu ile onaylandı' deniyor. Dünya tarihine bakarsanız halk oyuyla onaylanan ne kadar fazla anti-demokratik yasa var.
‘NAPOLYON'U İMPARATORLUĞA TAŞIYAN YASA REFERANDUMDA ONAYLANMADI MI?'
Başta Fransa olmak üzere Napolyon'un yaptığı darbeden bu yana orada kaç tane anti-demokratik yasa onaylanmıştır? Napolyon'u imparatorluğa taşıyan yasa referandumda onaylanmadı mı? O bakımdan ‘halk onayladı o yüzden demokratiktir' demek doğru bir yaklaşım değildir."