Ertuğrul Kürkçü, "İzmit'te HDP Parti Meclisi tarafından görevlendirilen 11 kişilik heyetimiz CHP Milletvekilleri ve Kemal Kılıçdaroğlu ile buluştuk ve desteklerimizi ifade ettik. Biz şu andan itibaren bu yürüyüşle hem maddi hem manevi bir bağ kurmuş olduk" diyerek parti olarak 9 Temmuz'da İstanbul Maltepe'de gerçekleştirilecek buluşmaya hazırlandıklarını anlattı.
Dün 19. gününü geride bırakan 'Adalet Yürüyüşü'nün kamu vicdanında karşılığını bulduğunu belirten Kürkçü, artık sadece tek bir partiye mal edilemeyecek kadar karmaşık, çok kültürlü, çok renkli, çok etkili, çok özneli, çok inançlı bir hareketin mayasının atıldığını belirterek, "Ben en önemli kazanımın bu olduğunu düşünüyorum" dedi.
'TÜRKİYE'DE FAŞİST DİKTATÖRLÜĞE DOĞRU BİR YÜRÜYÜŞ VAR'
CHP'ye karşı geçmişten gelen eleştirilerini saklı tuttuklarını anlatan, ancak şu anda Türkiye'de bambaşka bir momentum olduğuna dikkat çeken Ertuğrul Kürkçü, şöyle konuştu:
"Türkiye'de faşist diktatörlüğe doğru bir yürüyüş var. Bu faşist diktatörlüğün yürüyüş dengesini bozan her türlü çıkış bizim için çok kıymetli. Bugünkü konjektürde çok ciddiye alınması gereken bir adım oldu. Şimdi her evde bu yürüyüş konuşuluyor.
En önemli sonuç bence elde edildi. Hükümet, bu yürüyüşe karşı şunu diyemiyor, 'Adalet var ne yürüyorsunuz?' Yani hükümet de adaletsizliği kabul etti. En önemli kazanım bence budur. Bunun selametle sonuçlanması ve 9 Temmuz sonrasının öngörülmesi şu günün asıl tartışılacak konuları."
"Eğer hükümet provokasyon yapmazsa, devlet provokasyon yapmazsa provokasyon olmaz. Gökyüzünde şimşeğin nedensiz çakmaması gibi, devlet işin içine girmeden provokasyon olmaz. Ben herhangi bir provokasyon ihtimali sıfırdır, demiyorum. Eğer olursa devlet tarafından yapılacaktır. Eğer devlet Türkiye'yi kaotik bir sürecin içine sokmayı planlamışsa bunu yapabilir. Fakat buna kastetmiş olan bir devlet de halkına, yurduna, geleceğine kastetmiş demektir. Bu yüzden ben bunun olacağına çok az ihtimal veriyorum."
Ertuğrul Kürkçü, Yavuz Oğhan'dan Bidebunudinle programında 9 Temmuz sonrasına dair öngörülerde de bulundu:
"Herkesin sürdürdüğü mücadeleler, illa arada bir anlaşma bir koalisyon olmaksızın ama birbirini kollayarak, birbirini hesaba katarak, bu diktatörlüğe karşı gücünü kuvvetini, düşüncesini, maneviyatını ortaya koşmuş olan herkesi saygın addederek yürürse daha sonra anlamlı ittifaklar da oluşabilir.
Türkiye olgunlaşıyor, büyüyor, medeni siyaset bakımından, sivil siyaset bakımından fersah fersah yol katettik, ediyoruz bütün zulme ve şiddete rağmen. Ya da belki bu zulüm ve şiddet sayesinde. Ben önümüzdeki dönemde sivil itaatsizliğin, genel olarak toplumsal muhalefetin düsturu haline geleceğini öngörüyorum. Bunu da çok önemli bir toplumsal canlılık belirtisi olarak selamlamak istiyorum."