İnci Aral, Yılmaz Güney'in hayatından esinlenerek kaleme aldığı yeni romanı "Sevgili" hakkında, Güney’in eşi Fatoş Güney'in açtığı dava hakkında ilk kez konuştu.
Güney'in verdiği belgelere el koyduğu ve kitabında izinsiz olarak kullandığı suçlamasına yanıt veren Aral, açıklamasında Güney'in kendisinden Yılmaz Güney'in hayatıyla ilgili bir senaryo yazması talebinde bulunduğunu ve bunun için 1998-2000 yılları arasında kendisine üç adet kitap verdiğini belirtti. Aral açıkalmasında "Fatoş Güney'in bana özel ve önemli belgeler vermiş olduğu ve benim bunları Fatoş Güney'e iade etmeyip el koyduğum iddiası tümüyle gerçek dışı, açıkça yalandır. Yasal olarak kanıtlanmadıkça bir iftira, dolayısıyla suçtur" ifadelerini kullandı.
İnci Aral'ın açıklamasından öne çıkan kısımlar şunlar oldu:
'TÜMÜYLE GERÇEK DIŞI'
"Fatoş Güney'in bana on yedi yıl önce ısmarladığı ve 1998 — 2000 yılları arasında yaptığım senaryo çalışması sırasında, yararlanmam için verdiği Yılmaz Güney Kültür Sanat Vakfı yayınlarından çıkmış üç kitap vardır. (…) Bunların yanında Yılmaz Güney'in, Zavallılar, Salpa, Hücrem ve Baba filmlerinin kitap olarak eski tarihlerde basılmış senaryoları da bulunmaktadır. Kendisi bunlar dışında bana hiç bir özel belge, senaryo taslağı, mektup, ya da yazılı açıklama vermemiştir. (…) Senaryo yazımı sırasında bana özel ve önemli belgeler vermiş olduğu ve benim bunları Fatoş Güney'e iade etmeyip el koyduğum iddiası tümüyle gerçek dışı, açıkça yalandır. Yasal olarak kanıtlanmadıkça bir iftira, dolayısıyla suçtur."
SENARYO ÇALIŞMASININ SÖZLEŞMESİ OLMAZ
"…Dağlar Kendini Seveni Sever adlı yeni çıkmış kitabını; sevgiyle imzalamıştır. Sözde değerli belgelerine el koymuş bir kişiye böyle bir yaklaşım göstermiş olması mümkün olamaz.
Gala gecesinden sonra Güney'le ne görüştüğünü ne de telefonda konuştuğu belirten Aral, bunun sebebinin 'ihtilaf ya da kırgınlık değil, farklı çevrelerin insanları olmalarından' kaynaklandığını belirtti ve şöyle devam etti:
"Senaryo çalışmasının bir sözleşmesi yoktur. Fatoş Güney, Yılmaz Güney Vakfı Başkanı olarak buna gerek duymadı ben de talepte bulunmadım. Çalışmamız aramızda herhangi bir anlaşmazlık olmadan sona erdi. Çalışma bittiğinde bu hikayeyi ileride roman olarak değerlendirmek istediğimi kendisine söyledim. Yayınevine yazdığı mektuptaki gibi 'Hayır,' demek yerine, 'Ama ben de yazacağım,' dedi. 'İkimiz de yazabiliriz, önce senin yazmanı bekleyeceğim, yazdıklarımız farklı olacak, senin yazdıkların bire bir, daha ilginç ve içerden olacak, benimki ise bir romancının gözünden ve roman kahramanlarına dönüştürülmüş kişiler üzerinden, edebi kurguyla, edebiyata yansıyacaktır,' dedim. 'Gerçek isim kullanmamak şartıyla olabilir,' dedi."
'17 YIL BEKLEDİM'
Güney'in çalışmasını bitirmesini yıllarca beklediğini, ancak hikayenin Fatoş Güney tarafından bütün olarak ortaya konmayıp 'Dağlar Kendini Seveni Sever' adlı kitabına parça parça alındığını gördükten sonra, Güney'in fikir değiştirdiğini anladığını belirten Aral, bunun üzerine 17 yılın ardından romanı kendi yorumuyla yazmaya karar verdiğini savundu.
Aral kitabında kaynakçada görülen eserler dışında herhangi bir kaynaktan yararlanmadığının da altını çizdi: "Sevgili adlı romanımda (…) Yılmaz Güney üzerine yazılmış çok daha yeni ve kapsamlı araştırmalara yöneldim ve bu araştırmalarda yer alan bir kısmı yine Fatoş Güney'in beyanlarına dayanan çok daha ayrıntılı bilgilerden yararlandım. Bunlar kitabın sonunda bulunan kaynaklar listesinde yer almaktadır. Yayınlanmış kitaplardan kaynak göstererek yararlanmak ise kesinlikle intihal sayılamaz."
'BİR TÜRKİYE HİKAYESİ'
Aral, konusu iki insanın evliliğini ve dayanışmasını anlatıyor gibi görünse de aslında kitabının bir 'Türkiye hikayesi' olduğunu belirtti: "Sevgili, gerçekte bir Türkiye hikayesidir. Hiç bir zaman doğru dürüst yönetilememiş bir ülkenin çilesini yoğun biçimde çekmiş insanlar yanında asıl amaç bir dönemi, döneme özgü koşullarda solun nasıl ezildiğini ve bu çerçevede, dünya çapında bir sanatçının varlık yokluk mücadelesini anlatmaktı. Konu, temelde kişisel bir evlilik ve dayanışma hikayesi gibi görünmesinin ötesinde ilgi alanıma bu yanıyla girmiştir. Sürekli bellek kaybına uğratılan insanımıza geçmişi, iki askeri darbenin yaşandığı karanlık bir dönemi hatırlatmayı romancı olarak görev saydım ve uzun bir bekleyişten sonra, bir ülke, bir hayat ve insan hikayesi olarak romana aktardım."
'AMATÖR BİR TUTUM İÇİNDE OLSAYDIM YAZAMAZDIM'
Romana koyduğu 'Sevgili' sözcüğünü 'kişiselleştirmenin', aşırı ve anlamsız bir hassasiyetle açıklanabileceğini belirten Aral, 40 yıldan beri yazarlıkla meşgul olduğunu ve şimdiye kadar esinlenmiş olsa da kimseden yazmak için izin istemediğini vurguladı: "Kırk yıldır hiç bir hikaye ve romanım için, yazacaklarımda gerçek kişilerden esinlenip yola çıkmış olsam bile, onları roman gerçeği içinde yeniden yaratmak zorunda olduğumdan, kimseden izin istemedim ve alma gereği duymadım. Eğer böyle amatör bir tutum içinde olsaydım hiç bir şey yazamazdım. Herkesin bir tek hayat hikayesi vardır ama onun üzerine çok kişi çok şey yazabilir. Bu yazarın yorumu, bakışı ve asıl anlatmak istedikleri bağlamında farklılıklar taşıyacaktır. Kırk yıldır hayattan ve insanlardan bana yansıyanları yazar özgürlüğü içinde ama hem edebiyatın özü hem de etik ve hukuki kurallara uyarak yazıyorum. Buna aykırı davrandığımı iddia edecekler örnek ve tanıklarla kanıtlamak zorundadırlar."
'İFTİRAYA CEVAP GEREKMEZ'
Yılmaz Güney'i 'halkın bağrından çıkmış bir sinema dehası, başarılı bir yazar, oyuncu ve devrimci bir siyasi kişilik' olarak tanımlayan Aral, Yılmaz Güney'i 'kıskançlıkla saklamak ama bir yandan da mazagin konusu yapmak yerine soylu bir biçimde yazılmasına, anlatılmasına açık olunması gerektiğini' savundu.
Aral açıklamasına şöyle son verdi: "Fatoş Güney'in yayınevim kanalıyla yazdığı mektuba yanıt vermeyişim, beni belgelerini çalıp el koyduğum yolundaki gerçekdışı ve kasıtlı suçlaması yüzündendir. Nezaket beklenen kişiye hırsızlık gibi ağır bir iftirayla seslenene mektupla cevap vermek gerekmez."