Gelişen Sekiz Ülke (D-8) Ekonomik Örgütü'nün 20'nci kuruluş yıl dönümünde İstanbul Çırağan Sarayı'nda Saadet Partisi'nin ev sahipliğinde düzenlenen iftar sonrasında Sputnik'in sorularını yanıtlayan Karamollaoğlu "Çözüm iyi niyetten geçse de bazen iyi niyet yeterli olmuyor. Zira bugün meydana gelen bu hadiselerin arkasında sahneye koyulmaya çalışılan strateji yatıyor. Bölge yeniden dizayn edilmeye çalışılıyor. Yeni haritalar çizilmiş bile ve bu haritalar alenen deklare ediliyor" dedi.
Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme planının bölgede huzur sağlamayı amaçlamadığını ifade eden Karamollaoğlu "Bunun arkasında bölgenin tabi kaynaklarına hakimiyet arzusu veya Siyonizm'in uzun yıllardır benimsediği Arz-ı Mev'ud projesini başarma gayesi var. Hepimizi kullanıyorlar, birbirimizle kapıştırıyorlar. Bizi silahlandırıp birbirimize düşürüyorlar ve zayıflatıyorlar" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin Ortadoğu'daki krizin çözümüne katkı sağlamasının ‘şahsiyetli' bir dış politika uygulamaktan geçtiğini söyleyen Karamollaoğlu "Ne demek bu şahsiyetli dış politika? Maksat müstevli (istilacı) veya sömürgeciliğe alışmış devletlerin etkisinde kalmadan bölgede barışı sağlamanın yolunu düşünmek. Şahsiyetli dış politika olmazsa, Türkiye birilerinin etkisinde kalır. O zaman da hedefe ulaşması mümkün olmaz. Zira şu anda içinde yaşadığımız hadiseler kendiliğinden meydana gelmiyor; bir kısmının 30-40 bir kısmının 100 yıllık geçmişi var. Bir plan uygulanıyor. Biz bu planın önünde çöp gibi savrulup gidiyoruz. Kendi irademizle bir karar vermiyoruz. Ortadoğu'daki diğer devletlerin de problemi tam da bu " diye konuştu.
Karamollaoğlu "Birileri bizi Siyonizme kafayı takmakla suçluyor. İngiltere Başbakanı May iki ay önce biz bunu Balfour Deklarasyonu'nun 100'üncü yıl dönümünü iftiharla kutlayacaklarını söyleyerek bizi haklı çıkardı. Nedir bu deklarasyon? Balfour Deklarasyonu, 1917 yılında Lloyd George'un başbakanlığındaki İngiliz savaş kabinesinde dışişleri bakanı olan Arthur Balfour'un girişimiyle başlatılan ve Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulacağını açıklayan bir deklarasyon. Aradan yüz yıl geçti, herkes bunu unuttu. Ama biz hatırlatmaya ve hatırlatmaya devam edeceğiz" dedi.
Bölgenin içinde bulunduğu çatışmaların Türkiye'nin sınır güvenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit eden bir aşamaya geldiğini ifade eden Karamollaoğlu "Türkiye uzun zamandır bu tehlikeyle karşı karşıya. Son 30 yılda İran-Irak harbiyle başladı. İran'ı bertaraf edelim dediler sonunda iki taraf da kendilerine zarar verdiğini anladı sürecin ve harbi durdurdular. Irak'ı Kuveyt harbine yönlendirdiler sonra da tepesine bindiler. Türkiye, ABD'nin Irak işgaline destek verdi. Rahmetli (Saadet Partisi'nin eski Lideri Necmettin Erbakan) ‘Bundan sonra sıra Suriye'ye sonra da İran ve Türkiye'ye gelecek' demişti. Umarım bir araya gelip hadiseleri mantıklı bir şekilde yorumlayabilir. Çünkü Suudi Arabistan'ın içinde bulunduğu durum benzer süreçlerin habercisi gibi görünüyor bize" dedi.
Karamollaoğlu "Rusya ile orta yolu bulma ihtimaline inanıyorum. Rusya ile anlaşmak ABD ile anlaşmaktan çok daha mantıklı. Tabii ABD ile savaşa da giremeyiz. Çünkü saldırırken hiç bir kaideye uymayan bir ABD söz konusu. ABD'nin kaidelerin hiçbirine uymuyor çünkü kendisinin yarattığı terör örgütleriyle mücadele gücünü ancak bu şekilde bulabiliyor. 11 Eylül saldırılarını bahane ederek işkence serbestisi veren de istediği ülkeyi NATO kararı olsun veya olmasın işgal eden de, Mısır'da demokratik yollarla seçilmiş yönetimi alaşağı edip yerine diktatör getiren de hep bu ABD. Kısacası ABD ve Batı kendilerinin bütün değerlerini ayaklar altına aldı. Bu şartlarda Rusya ile bir araya gelmek çok daha evladır" ifadelerini kullandı.