Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Johannes Zutt, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin politika görünümü konusunda kaygılar olduğunu söyledi.
‘TÜRKİYE'DE ENFLASYON OLMASI GEREKENDEN YÜKSEK'
Türkiye'nin geçen yıl zorlu bir süreçten geçtiğini ancak kısa ve orta vadede bir dengeleme görüldüğünü, Türkiye'nin en büyük ticaret ortağı Avrupa Birliği'ndeki (AB) iyileşmenin, Türkiye'nin durumunu da iyileştirdiğini dile getiren Zutt, şunları kaydetti:
"Türkiye'de turizm gelirlerinde bir artış bekliyoruz. Türkiye'de güven seviyesinin de belli ölçüde biraz daha yüksek olduğunu söyleyebilirim. Ama Türkiye'de enflasyon olması gerekenden yüksek. Ayrıca Türkiye'de kredi büyümesi görüyoruz ama bu büyüme Kredi Garanti Fonu (KGF) tarafından tetiklenen yapay bir büyüme. Çünkü KGF, bankaları daha fazla risk almaya teşvik ediyor.
Aynı zamanda sıcak paraya aşırı maruz kalma durumu, bankacılık sektöründe bir takım kırılganlıklara sebep oluyor. Hükümetin mevcut politika duruşu bu kırılganlığı biraz daha kötüleştiriyor. Çok sayıda dış gözlemci Türkiye'nin politika görünümü konusunda endişeli. Örneğin OHAL'in ne kadar daha devam edeceği konusunda endişeliler. Ayrıca yapısal reformların istikameti konusunda da bazı endişeleri var."
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik ise raporda Avrupa ülkeleri için büyümenin hızlanacağının öngörüldüğünü söyleyerek şunları ifade etti: "Uzun zamandır iç talebe dayalı bir büyüme ve bunun yarattığı finansal riskleri taşıyorduk. Nihayet bu sene dış talepten de büyümeye katkı geleceğine artık eminiz. Bu katkının büyük kısmının Avrupa Birliği'nden kaynaklandığının özellikle altını çizmek isterim. Son dönemde AB ekonomisindeki sorunlar nedeniyle bazı çevrelerde AB üyelik perspektifimiz bir miktar önemsiz görülmeye başlamıştı. Oysa ihracat yaptığımız en büyük pazar olan Avrupa'nın demokratik değerler, ekonomik ilişkiler ve güvenlik boyutlarıyla önemi, her zamanki gibi yerini korudu."
Yılın ilk çeyreğinde devreye sokulan talep yönlü kısa vadeli tedbirlerin ekonomi için uzun vadede risk oluşturduğunu belirten Bilecik, şunları kaydetti:
"TL'deki değer kaybı ve talep eksikliği nedeniyle bilançolarında ciddi sorunlar yaşayan firmalar için geçici vergi indirimleri, yeniden yapılandırma olanakları ve teşvikler belli bir rahatlama sağladı. Bunların yanında belki de bu dönemde en çok dikkat çeken politika KGF vasıtasıyla sağlanan krediler oldu. Sadece 2.5 aylık bir dönemde 180 milyar lira gibi yüklü bir miktar kredinin piyasaya sunulması, ciddi bir likidite bolluğu yaratırken, kaynak maliyetleri gittikçe artan bankacılık sistemi üzerinde de önemli baskılar oluştu. Mevduat faizleri artarken, kredilerin mevduata oranı da yüzde 125 gibi yüksek bir orana ulaştı.