Körfez'deki kriz eşliğinde Suriye sahasındaki gelişmeleri Ortadoğu uzmanı gazeteci Ali Örnek ile konuştuk.
'ABD, OBAMA DÖNEMİNDE ASKERİ MÜDAHALEDEN VAZGEÇTİ'
Ali Örnek'e göre Ortadoğu'da son dönemdeki gelişmeleri anlamak için geçmiş gelmişmelere bakmak gerikyor. ABD yönetiminin bugün Suriye'de attığı adımlarda eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde alınmış kararların etkili olduğunu vurgulayan Örnek, bunun da doğrudan asker müdahale yerine vekil güçlerle ilerleme anlamına geldiğinin altını çizdi.
'SURİYE'YE RUSYA'NIN SAĞLADIĞI HAVA SAVUNMA SİSTEMİNİN DEVRE DIŞI BIRAKILMASI GEREKİR'
"Daha sonra Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey bir sunum yapıyor ve ‘Suriye'ye yönelik doğrudan bir müdahalenin uçuşa yasak bölge ve en az 70 bin ABD askeri gerektiriyor. 24 saat Suriye'nin üzerinde uçuş yapmamız gerekir ve Suriye'ye Rusya'nın sağladığı hava savunma sisteminin devre dışı bırakılması gerekir. Bu da ABD'yi çok daha büyük bir savaşın içine çekebilir ve sanıldığından daha büyük bir problem olabilir ABD için' diyor. Bu konuşmanın Obama yönetimi üzerinde büyük bir etkisi oluyor ve o zamanki CIA Başkanı (David) Petraeus görüşmede 'muhalifleri silahlandıralım ve burada bize doğrudan bağlı bir grup yaratalım' diyor. Bu plana Dempsey de destek veriyor."
ABD'NİN VEKİL ARAYIŞI
'ABD KOBANİ'NİN DÜŞECEĞİNİ SÖYLÜYORDU VE BELLİ Kİ YPG İLE PAZARLIKLAR YÜRÜTTÜLER'
"Kuzey'de ise ilginç bir şekilde YPG ile görüşmeler başlıyor aynı dönemde. İlk olarak Paris'te PYD ile görüşüyorlar ve daha sonraki süreçte IŞİD'in Kobani saldırısı başlıyor. ABD yönetimi ilk başta Kobani'nin düşeceğini söylüyorlardı ve belli ki o dönem YPG ile bir pazarlık yürüttüler. IŞİD artık Türkiye sınırına kadar yaklaşmıştı ve Kobani'yi ve oradaki YPG gücünü tümüyle izole etmek üzereydi. Daha sonra YPG sahada ABD'nin planlarına daha uyumlu bir özne olarak ortaya çıktı."
Kobani direnişinin YPG'nin ABD ile ilişkileri açısından bir dönem noktası olduğunu vurgulayan Ali Örnek, "Güney'deki ABD politikalarına da baktığımız zaman, bunun kapsamlı bir plan olduğunu görüyoruz. Bu IŞİD'i geriletme ve daha sonra nihai olarak yok etme planını Obama 2013 ve 2015'te açıkça ilan etti. Bu plan temel olarak IŞİD ile mücadele adı altında, Suriye yönetimi ile açıkça savaşıyormuş görüntüsü vermeden, Suriye topraklarının bir kısmını Suriye idaresinde ayrıma girişimi olarak şekillendi."
ABD'NİN İRAN TEHDİDİNE KARŞI 'BARİYER PLANI'
Diğer yandan Katar-Türkiye ekseni ile bağlantılı ve El Kaide çıkışlı Ahrar-u Şam yani, şimdiki adıyla Nusra Cephesi gibi grupların 2013'te çok ciddi krizler yarattığını ve bu durumun Suudi Arabistan'ın Katar'ın Suriye'yi ele geçirmeye çalıştığını düşünmesine yol açtığını belirten Örnek, ABD'nin de Suudilere bu konuda destek verdiğini ifade etti.
'TRUMP YÖNETİMİNİN İRAN'I DAHA FAZLA HEDEFE ALAN YENİ YÖNELİMİNİN BİR YANSIMASI'
Bunun Trump yönetiminin İran'ı daha fazla hedefe alan yeni yöneliminin bir yansıması olduğunu görüyoruz. Bunun İran tarafından da net olarak anlaşıldığı ortada çünkü Suriye ordusunun da güney Suriye'deki operasyonlarında yanında yer alan grupların Iraklı, çoğunluğu Şiilerden oluşan ve İran destekli milis güçleri olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla güneydeki mücadele basit bir köy savaşı gibi gözükse de, arkasında bir tarafta ABD, Suudi Arabistan, İsrail ve Ürdün'ün olduğu, diğer tarafta ise Suriye, Rusya ve İran'ın olduğu bir mücadele görüyoruz. Rusya güneydeki operasyonda Suriye Ordusu'nun operasyonunu destekliyordu ancak sahadaki gelişmeler, Rus hava kuvvetlerinin buralarda sorti uçuşları yapması, zaman zaman ABD destekli grupları vurmaları, hatta son olarak Rus güçlerinin çatışma bölgesinin kuzeyindeki Rus ordusu varlığı bize Rusya'nın da bu planı onayladığını ve Suriye ve İran'ı bu açıdan desteklediğini gösteriyor."
'PYD/YPG'NİN SÖYLEMİ SUUDİLER GİBİ'
‘YPG, RAKKA OPERASYONUYLA SURİYE ORDUSUNU KUŞATMA NİYETİNDE'
Trump'ın Obama'nın 'geriletme ve yok etme' stratejisi üzerinden hareket ettiğini fakat stratejinin ilk ayağı olan geriletmenin tuhaf bir şekilde icra edildiğine dikkat çeken Örnek, ABD'nin IŞİD'i Suriye'nin belirli alanlarına itmeye çalıştığının altını çizdi.
YPG'nin Rakka operasyonunda attığı adımların aslında ‘mantık dışı' olduğunu vurgulayan Örnek, şu açıklamalarda bulundu: "Rakka operasyonuna baktığımızda, YPG oradaki Arap müttefikleri ile birlikte adım adım hareket etti. Bu adımlar kentin izolasyonunu içeriyor ama kenti doğudan değil de batıdan kuşatmayı tercih ettiler. Bu adım YPG için mantıklı bir adım değil çünkü IŞİD'in asıl gücü, Irak ve Suriye arasındaki birliklerin çok mobilize olması ve sürekli gereken yerlere güç kaydırmasından geliyor. Eğer Rakka'yı doğu yönünden kuşatmazsanız, bu mobilizasyonlara son dakikaya kadar izin vermiş olursunuz. Bu da sizin batıda IŞİD'i geriletmeye çalışan birliklerinizin güvenliğini tehdit eder. Bu da burada askeri bir stratejinin belirlenmediğini gösteriyor ve öncelik askeri gereksinimler değil."
'YPG IŞİD'İN AKIŞINI ENGELLEMEK YERİNE, SURİYE ORDUSUNUN RAKKA'YA İLERLEMESİNİ HEDEFLEYEN KUŞATMA HAREKATI YAPIYOR'
'TÜRKİYE'NİN HAVA SALDIRILARI, ABD'NİN ELİNİ GÜÇLENDİRİYOR'
Rakka operasyonunun planlayıcısının ABD olduğunu ve operasyonu planlarken kendi isteklerini ön plana çıkardığını ifade eden Örnek, PYD'nin de bu planın uygulayıcısı olduğunu söyledi ve Türkiye'nin Kürtlere yönelik müdahalelerinin PYD'yi ABD'ye yaklaştırdığını ekledi: "ABD Rakka operasyonunu planlarken, 2015'teki IŞİD'i geriletme adı altında Suriye'nin bir kısmını, özellikle doğusunu Suriye'nin kontrolünden çıkarma planı olarak tasarladı ve YPG'de bu planın bir parçası. YPG'nin Rojava'da bir devrim yapmaya çalıştığı, komünal toplumlar üretmeye çalıştığı gibi söylemler, maalesef bu gerçeği gizlemeye yetmiyor. Bu bir ABD planı çünkü ABD'li komutanlar tarafından bu planın taktikleri belirleniyor, ABD buna göre hava gücü veriyor ve YPG'ye silah yardımı yapıyor."
'TÜRKİYE'NİN YPG'YE YÖNELİK SALDIRILARI, ABD'NİN ELİNİ GÜÇLENDİRİYOR'
"Bu açıdan baktığımızda da Türkiye'nin YPG'ye yönelik, komuta merkezlerine yaptığı saldırı gibi durumlar, ABD'nin tamamen elini güçlendirmiş durumda ve ABD'nin çıkarına hizmet ediyor. Ortada YPG'nin karşısında, 'ABD'nin her dediğini yapmazsak, Türkiye bizi yutar' tablosu çıkıyor. Sonuç itibariyle YPG, tümüyle Rakka operasyonunu Şam yönetimi ve Rusya'nın koordinasyonu dışında gerçekleştiriyor. SDG sözcülerinden bir tanesi, yaptığı açıklamada Rakka operasyonunu daha önce Rusya teklif etti ve kabul etmedik' dedi. Dolayısıyla burada bir siyasi tercih yapılmış durumda."
'KATAR VE İRAN'IN BASRA KÖRFEZİ'NDE EKONOMİK ORTAKLIĞI VAR'
Diğer yandan Ali Örnek, Trump yönetiminin Obama'dan farklı bir retorikle ve eylemlerle İran'ı hedef tahtasına oturtan bir yeni yönelim içerisinde olduğunu ve bunun Körfez'deki yansımasının Katar ve Suudi Arabistan arasındaki güncel kriz olduğu görüşünde.
'İRAN KENDİNİ SAVUNUYOR, SUUDİLER İSE GÜÇ İÇİN SALDIRIYOR'
Peki bölgede sıklıkla dile getirilen 'İran'ın Şii eksen kurduğu endişesi'… Bu söylemin sahada hakikaten karşılığı var mı? Ali Örnek bu söylemin kısmen gerçek olduğunu çünkü İran'ın Ortadoğu'da elinde çok güçlü kozlar geçtiğini belirtirken, İran ve Suudi Arabistan'ın tutumlarının farklılığını ise şu sözlerle izah etti: "Bunların çoğu İran'ın ideolojik ve siyasal olarak etrafında tuttuğu Şii kökenli hareketler. Lübnan'da Hizbullah, Irak'ta bazı Şii güçler ve ABD'nin Irak işgali o bölgede İran'ın elinin güçlenmesine yardım etti. Bunların ne kadar doğrudan İran'ın vekili olduğu da ayrı tartışma konusu."
'İRAN KENDİNİ SAVUNMAYA ÇALIŞIRKEN, SUUDİ ARABİSTAN BÖLGEDE EGEMENLİK KURMA PEŞİNDE'
'SUUDİ KOALİSYONU YAKINDA DAĞILACAKTIR'
Suudilerin Katar'ı kolaylıkla yıldırabileceğini düşündüğünü, bunda haklı da olabileceğini belirten Örnek, yine de Suudilerin İran ile hesaplaşma başladığında çok farklı yönlere savrulabileceğine dikkat çekti.
Örnek, Suudi Arabistan koalisyonuna katılan ülkelerin her birinin İran-Katar cephesi ile farklı sebeplerle sorunları olduğunu anımsatarak birliğin de ömrünün çok uzun olmayacağı öngörüsünde bulundu: "İran zayıf düşerse Suudi Arabistan, İsrail ve şu anda İran'ın gücünden çekinen birçok Arap ülkesini kendisine saldırırken bulabilir. Katar'ın doğrudan İran' ı hedef tahtasına oturtan bir stratejiden çıkarı yok ve bu yüzde de Katar, Suudi Arabistan'ın Trump'ın ziyareti ile başlayan stratejisinde kendine yer bulamıyor ve bu süreçte Katar'ı zorla terbiye etmeye çalışıyorlar."
'TRUMP'IN KATAR'I SUÇLAMASI SONRASI KATAR'IN YAPABİLECEĞİ ÇOK BİR ŞEY YOK'
"Burada Suudi Arabistan'ın eli çok güçlü, özellikle Trump'ın Katar'ı suçlayan açıklamalarından sonra Katar'ın yapabileceği bir şey yok. Mesela Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) İran ile adalar sorunu var Körfez'de ama BAE'nin Katar ile olan tarihi husumeti ve Suudi koalisyonuna katılması aslında Katar'ın Libya'da BAE'nin çıkarlarını sabote etmesinden geçiyor. Elbette başka bazı nedenler de vardır. Mısır da aynı şekilde, Türkiye Katar'ın Müslüman Kardeşler ve El Kaide bağlantılı gruplara Libya'da yaptığı yardımın, ülkesindeki terör faaliyetlerini arttırdığını düşünüyor."
'MISIR SUUDİLERE YAKLAŞIYOR AMA SURİYE MÜDAHALESİNE KARŞI ÇIKTI'
'BU CEPHE İLERLEYEN GÜNLERDE DAĞILMAYA MAHKUM GİBİ GÖRÜNÜYOR'
"BAE yanlısı Aden Valisi önce ayrılıkçı açıklamalar yaptı, sonra aynı kaynaklar Suudi Arabistan'ı El Kaide ile müttefik olmakla suçladı. Daha sonra da Suudi yanlısı Hadi hükümeti Yemen valisini görevden aldı. Suudi Arabistan ortada güçlü bir özne olarak görünüyor ama İran karşıtı büyük bir koalisyonu oluşturacak ve buna liderlik edecek ne askeri, ne ekonomik ne siyasi ne de ideolojik bir birikimi var. Askeri olarak zaten Yemen'deki fiyaskoları her şeyi ortaya çıkarıyor. Dolayısıyla bu cephe ilerleyen günlerde dağılmaya mahkum gibi görünüyor."