Yeni anayasa değişikliğiyle 'partili cumhurbaşkanlığına' gidilmesini RS FM'de Yavuz Oğhan'dan Bidebunudinle'de yorumlayan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, "16 Nisan öncesi yani 6771 sayılı anayasayı değiştiren kanun tartışması sırasında bu anayasanın devlet anayasasından ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'ndan çok, bir kişi anayasasına benzediğine dikkat çekiyorduk. Bir kişi için yapılan anayasaya görüşü, esasen 16 Nisan'dan sonra teyit edildi. Çünkü anayasa değişikliğinin yürürlüğe girişinden itibaren, en çok gündeme gelen ve değişiklik yaratan 2 konu, Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun yeniden yapılanması ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın cumhurbaşkanlığı sıfatıyla parti başkanı olması. Dolayısıyla bunu görmek. lazım bu anayasa değişikliğinin ne için yapıldığı sorunun yanıtında öne çıkan, öncelik olarak bir kişinin beklentilerine yanıt verilmesidir. Çünkü bunu vurgulamazsak yapacağımız diğer anayasal değerlendirmelerde hep bir boşluklarla karşılaşırız. Bu rejim daha çok bir tür kişi parti devleti olacak" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğü konularında şikayetlerin artmasını ve Freedom House'un Freedom in the World 2017 raporunda Türkiye'nin özgürlüklerde gerilemesini değerlendiren İbrahim Kaboğlu, "Bu rapor, Türkiye'de yaşananların dışarıdan bir bakışla da teyit edildiği anlamına geliyor. Türkiye'de yaşanan geniş ve yaygın, hak ve özgürlük ihlallerine tanık oluyoruz ve yaşıyoruz. Bunun bedelini ödüyoruz. OHAL durumun vahametini arttırmış bulunuyor. Giderek artan ihlaller zincirinde dibe vurmaya doğru gidişe işaret ediyor. Artık kişilerin yorum yoluyla yazdıklarına, attıkları başlıklara, söylediklerine veya söylemediklerine niyet okumayla yaptırım uygular hale geldik. Hukuk niyetle uğraşmaz. Hukuk objektif olanla, var olanla, görülenle,somut şeyle ve sonuç ile uğraşır. Benim için son derece kaygı verici olan husus şudur; ifade, eylem ve düşünce alanını da geçtik, niyet ve kanaat okuma eşiği, hukukun sıfırlanma eşiğidir. Bu ciddiyetle üzerinde durulması gereken durum ve eşiktir" şeklinde ifade etti.
Yeni çıkan 15 Temmuz Anayasa'sı adlı kitabı hakkında da bilgi veren ve kitabında yer verdiği konular hakkında genel değerlendirmede bulunan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, "Türkiye'nin sürüklendiği süreç, anayasal kaostur. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın partiye üye olmasından sonraki işlem ve eylemleri denetleyecek mekanizma yok. Referandumda kıl payı alındı. YSK'nın gerçekleri yansıttığını ve 'evet'in hukuken alındığını varsayalım. Ama onca baskıya ve bütün devlet organlarının seferber edilmiş olmasına rağmen, evet oyu yüzde 51 ile alındı. Bu plebisiter bir referandumdur ve esasen halka anayasal bilginin iletilmediğinin halktan saklandığının göstergesidir. Eğer saklanmamış olsaydı, bilgilenme hakkı gerçekleşmiş olsaydı o zaman muhtemeldir ki 'hayır'lar yüzde 60'lara tırmanacaktı. Eğer Türkiye'nin deneyimlerinden hareketle, uzlaşmacı, katılımcı ve saydam bir yöntem ve biçimle, bütün toplum kesimlerinin tartışması ve katılımıyla hazırlanabilecek bir anayasa metni, 2019 Seçimleri'nde iktidar yarışında önemli bir kaldıraç görevi görebilir. Zaten kitabımın son bölümlerinde de tartıştığım hususlar bunlar" dedi.