‘RUHANİ REFORMCULAR SAYESİNDE KAZANDI'
Gülriz Şen, seçimler öncesinde bazı anketlerde Ruhani'nin oy oranının yüzde 50'nin altında kalabileceği ve ikinci turun yapılabileceği yorumlarını anımsatırken, ilk turda çıkan zaferi pek çok gözlemcinin şaşırdığını vurguladı. Şen'e göre reformcuların Ruhani'nin arkasında birleşmesi bu sonucun çıkmasını sağladı. Şen şu değerlendirmeyi yaptı:
Ruhani'nin böylelikle 2013'te yüzde 51 oy yani 18 milyona yakın oy alırken, herkesi şaşırtacak şekilde yüzde 57.13 gibi büyük bir oranla 23.5 milyona ulaştığını belirten Dr. Şen, "Daha büyük bir destekle seçimi kazanmış oldu. Önümüzdeki dönemde vaatlerini ne ölçüde gerçekleştireceği de en önemli konulardan bir tanesi" saptaması yaptı.
‘RUHANİ EKONOMİK BEKLENTİLERİ KARŞILAYAMADI'
Ruhani'nin reformcuların desteğine rağmen Hatemi gibi reformcu bir figür olmadığını anımsatan Şen, ilk döneminde de nükleer anlaşmanın getirdiği ekonomik kazanımların halka dağıtılmaması ve beklentilerin sağlanamamasıyla zorlandığını vurguladı. "Nükleer anlaşmanın neden ekonomide başarı getirmediğinin sorgulanması gerekiyor" diyen Şen, şu yorumda bulundu:
‘EKONOMİK YAPIDAKİ YAPISAL SORUNLAR'
Ruhani'nin önceki döneminde petrol ihracatını iki katına çıkarmasına ve enflasyonda yüzde 40'lardan, yüzde 8'lere düşmesine rağmen işsizliğin temel sorun olarak kaldığına dikkat çeken Şen, İran için asıl meselenin de ekonominin yapısal sorunları olduğuna vurgu yaptı. "Bu yapısal sorunları Ruhani'nin çözmesini beklemek aslında fazla iyimserlik olur. Ruhani savaşacaktır, ekonomide iyileşmeyi sağlayacaktır ama bu Hatemi ve Rafsancani döneminde de denenmişti. İran'da devletin ve vakıf gibi vergi vermeyen yapıların domine ettiği ve bunların direk dini lidere bağlı olduğu bir sistem söz konusu" diyen Dr. Şen, İran'ın yaptırımlarla sarsılmış haldeki ekonomik yapısında dönüşümü sağlamanan hiçbir iktidar için kolay olmayacağına dikkat çekti. Şen şöyle konuştu:
‘İRAN'DA YETENEKLİ SİYASETÇİLERİN SAHADA OLMASI ÇOK ÖNEMLİ'
Ruhani'nin ikinci döneminde İran'ın dış politikasında büyük değişiklikler beklememek gerektiğini ifade eden Şen, önümüzdeki sürecin bölgesel anlamda İran için daha sert geçeceğine ve önemli olan noktanın İran'da yetenekli siyasetçilerin sahada olması gerektiğinin altını çizdi:
"Artık rejimde kemikleşmiş ve sarsılmaz kırmızı çizgileri var. Mesela Hizbullah ile olan işbirliği bunun bir parçası. Suriye'de Esad'ın bir alternatifi olmadığı için muhakkak o rejimin devam etmesi ve İran'ın Lübnan ve Hizbullah ile olan bağlantısının korunması önemli bir kırmızı çizgi ve İran bundan vazgeçmek istemeyecektir. Onun dışında Yemen'de belki bazı müzakereler yapılabilir çünkü Yemen İran için Suriye gibi öncelikli bir konu değil. Yemen daha çok Suudi Arabistan için öncelikli. Yemen'in bu kadar sertleşmesinin ya da oradaki krizin derinleşmesinin sebebi de Suriye'deki vekâlet savaşının artık Yemen'e de yansımış olması. Bu nedenle dış politikada çok büyük bir değişiklik beklenmiyor ama önemli olan konu İran'da mahir siyasetçilerin iktidarda kalması. Çünkü belli ki önümüzdeki süreçte hem bölgesel hem de küresel anlamda İran için büyük krizler gözüküyor. Trump'ın yaptığı konuşmada özellikle İran'ın tecrit edilmesi gerektiğini söylemesi, hatta örtülü bir şekilde rejim değişikliğine işaret etmesi Bush'un 2002'deki ‘şer ekseni konuşmasını' hatırlatıyor. İran'ın yeniden tecridi, İran'ın bölgeden dışlanması, İran'ın hem politika değişikliğine hem de bir noktada rejim değişikliğine zorlanması çok tanıdık ve geri tepen noktalar oldu."
‘TECRİT VE DIŞLANMA MİLLİ GÜVENLİK DEVLETİ GETİRİYOR'
İran'ın tecrit edilme, dışlanma politikalarının uygulandığı süreçten milli güvenlik devletine dönüşerek ve daha militerleşerek çıktığına dikkat çeken Şen, bu durumun aynı zamanda İran'da milliyetçiliği beslediğini ve halkın da bu yüzden rejimin arkasında durduğuna dikkat çekti. "Nükleer meselenin nasıl bir milliyetçi meseleye dönüştüğünü, popülizmin ne kadar içkin bir unsur yapıldığını Ahmedinecat döneminden hatırlıyoruz" anımsatması yapan Dr Şen, "İran için Ruhani ve Cevat Zarif gibi siyasetçiler bu kritik dönemde önemli bir şans. ABD ile işler ne kadar sertleşirse sertleşsin, en azından AB ile çok rahat temas kurabilen insanlar. Bu bakımdan önemleri daha da artıyor. ABD'ye karşı ve bölgede İran'a karşı aslında eski ama yenilenen ve yeni bir ivme kazanan cepheye karşı İran da bir yandan küresel olarak AB, Rusya ve Çin ile ilişkilerini devam ettirmek isteyecektir. Bir yandan da bölgede tehdit altında hissetikçe, Hizbullah ile olan ilişkilerini derinleştirecektir ve Suriye konusunda da değişikliğe gitmeyecektir" diye ekledi.
‘ABD'NİN IRAK'A MÜDAHALESİ AHMEDİNECAD İKTİDARINI DOĞURDU'
İran-Türkiye ilişkileri açısından ise Türkiye eğer kendini oluşmakta olan İran karşıtı bir cephede konumlandırırsa, bunun Türkiye-İran ilişkileri açısından kötüye işaret olacağı tespitini yapan Şen, ABD'nin İran'a karşı tutumunun içeride İran'ı militerleşmeye ittiğini ve sertlik yanlılarının elini güçlendirdiğini ifade etti: