‘NOKTA DEĞİL ÜNLEM VE SORU İŞARETİYLE SONUÇLANDI'
Türkiye'nin görüşmeden hiç bir çıkar sağlamadığını ifade eden Güller "Trump'ın Erdoğan'la yapacağı görüşmenin öncesinde YPG'ye ağır silah desteği verme kararı, bu konuyu müzakereye kapaması anlamına geliyordu. Tayyip Erdoğan'ın ABD'ye gitmeyerek bu kararı protesto etmesi gerekiyordu. Ya da en azından İncirlik'i kapatmak veya uçuşları bir süreliğine durdurmak gibi hamlede bulunarak, İncirlik'i YPG konusunda pazarlık için koz olarak elinde tutabilirdi. Üstelik Erdoğan, ‘virgül mertebesinde değil, nokta mertebesinde olacak' diye bahsettiği görüşmeyi ‘ikili ilişkilere nokta koyacak değiliz' şeklinde bir açıklamayla sonlandırdı. Dolayısıyla bu görüşme, nokta veya virgülle değil; soru işareti ve ünlemlerle sonlanmış oldu" dedi.
ABD'nin Gülen, Sarraf'ın durumu ve YPG'nin silahlandırma konularının hiçbirinde geri adım atmadığına vurgu yapan Güller "Üstelik ABD, Türkiye'yi uzun zamandır istediği silahları vereceği yönünde kararı aldı. Bu tabloya göre, Türkiye'nin müttefiki hem kendisinin terör örgütü olarak gördüğü PKK'nin kolu YPG'yi hem de PKK'ya karşı Türkiye'yi silahlandıracak. Amerika bölgedeki güçleri birbirlerine karşı silahlandırıyor. Bu çok büyük bir sorun. Türkiye'nin bir an önce stratejik adımlar atması ve komşularıyla ilişkilerini acilen iyileştiren bir düzleme oturtması lazım" dedi.
Güller "Erdoğan'ın 20 dakikalık bir görüşme için ABD'ye gitmesi, bir tek kendisi açısından kazanım sayılabilir. Trump'la fotoğraf vererek, tartışmalı referandumu müttefikine kabul ettirmiş oldu. Tek kazanımı bu" diye konuştu.
1959'dan bu yana bu kadar kısa bir Türk-ABD liderleri görüşmesinin gerçekleşmediğini ifade eden Güller "Gazeteci ağabeylerimiz, eski Başbakan Adnan Menderes'in 1959 yılı sonlarında çıktığı ABD ziyaretinin Beyaz Saray bölümünün 25 dakika sürdüğünü ve o tarihten bu yana bu kadar kısa bir görüşme gerçekleşmediğini söylüyor. Üstelik bu 20 dakikanın 10 dakikası çeviri, kalan kısmın beş dakikası da hal hatır sorma faslı olsa, bütün konular çalışma yemeğine bırakıldı. Tabii dikkat ederseniz, çalışma yemeğinde de ABD tarafı çok fazla çalışmaya hevesli görünmüyordu. Türk heyetinin önünden notlar olduğu gözlemlenirken, Amerikan heyetinin önünde tabakların ağırlıklıydı" diye ekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump'ın Beyaz Saray'da basına yaptığı açıklamanın tercümesinde yanlışların olduğunun, Trump'a aktarılan çeviride YPG için 'terör örgütü' ibaresinin yer almadığı ve Erdoğan'ın ‘yapılan hatalar' ifadesinin ‘Türkiye'nin hataları' şeklinde çevrildiğinin hatırlatılması üzerine Güller "Umarım bu yalnzıca bir çeviri hatasıdır. Çünkü eğer kasıtlı bir durum varsa, bu büyük bir suç" diye ekledi.
‘GÖNÜL ALMA VE NEZAKET ZİYARETİ'
Kadir Has Üniversitesi'nden Prof. Dr. Serhat Güvenç, Sputnik'e yaptığı açıklamada, Türkiye ve ABD'nin bazı önemli konulara değinmemeyi tercih ettiği yönünde izlenimlerini aktardı.
Güvenç, "Görüşme, ABD'nin YPG'ye ağır silah verme kararının ardından Türkiye'ye silah vermeyi onaylaması itibariyle bir gönül alma adımı gibi duruyor. Bu da ABD'nin sık başvurduğu yöntem" ifadelerini kullandı.
Görüşmenin 20 dakika sürdüğünün hatırlatılması üzerine Güvenç "Anlaşılan o ki, bu bir nezaket ziyaretinin ötesine geçmedi. Görüşme sürelerinin başarı kriteri olarak değerlendirildiği düşünülürse, 20 dakikalık bu görüşmeyi çok kısa diye nitelendirmek mümkün" dedi.
‘İKİ TARAFIN DA BİRBİRİNE İHTİYACI VAR'
Sputnik'e konuşan Washington eski Büyükelçisi Faruk Loğoğlu ise, görüşmenin sonuçsuz kaldığı görüşünde. Loğoğlu "İkili ilişkilerde ne ilerleme, ne gerileme söz konusu. İki taraf da pozitif bir hava vermeye çalıştı görüşme sonrası. Bu da taraflara biraz zaman kazandıracak, aradaki sorunları halletme süresi verecek. Görüşme ayrıca, tarafların birbirlerine olan ihtiyacı teyit etmiş olması" dedi.
Türkiye ve ABD'nin ilişkilerinin tarihsel gerginliğine rağmen hiçbir kopmaya tanıklık etmemiş olduğuna değinen Loğoğlu "Trump, görüşme sonrasındaki açıklamasında terörle mücadele bağlamında Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu ima etti. Bu görüşmenin ardından, Türkiye'nin Suriye'deki Kürtler konusunda ve AB ile ilişkiler konusunda bir onarım sürecine gireceğini düşünüyorum. YPG'yi Suriye'nin bütünlüğü içerisinde, sorunun parçası olarak göreceğini öngörüyorum. Brüksel'de gerçekleşecek toplantılarda ise, Erdoğan, Trump'la yapmış olduğu ilişkinin rüzgarıyla Avrupa ile ilişkileri onaracak adımlar atacaktır" diye ekledi.
Loğoğlu "Trump Türkiye'yle çok fazla bilgili bir insan değil. O yüzden heyetler düzeyinde yapmak istedi. Tabii bu Erdoğan'ı rahatsız etmiştir. Bir saat görüşmüş olmak daha ciddi konular konuşulduğu havası yaratır. Ama ben tersini düşünüyorum görüşme ne kadar uzunsa, o kadar anlaşmazlık var demektir bence" dedi.
Gülen ve Sarraf'la ilgili yakın zamanda önemli bir gelişme beklemediğini söyleyen Loğoğlu "Bu konular adaleti ilgilendiren konular. İçeride başı çok sıkıntıda olan Trump'ın bu konulara müdahale gücü yok. Zaten bu konulara müdahale etmez ama şu durumda hiç şansı yok. Gülen'in iadesiyle ilgili gerekenin yapılacağına dair yatıştırıcı, sırt okşayıcı ifadeler sarf etmiş olabilir Trump. Ama diğer konuya değindiğini sanmıyorum" diye konuştu.
‘AVRUPA'DAN DIŞLANMIŞ TÜRKİYE İÇİN TRUMP'LA BU SAMİMİYET ÖNEMLİ'
Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş ise Sputnik'e yaptığı açıklamada, tarafların YPG konusunda mutabakata varmamasına rağmen görüşmenin olumlu olduğuna inandığını söyledi. Aydıntaşbaş "İki liderin iyi anlaştığı izlenimdeyim. Tarz olarak birbirlerine benzeyen liderler. İkisi de kendi ülkelerinde kurulu düzene karşı mücadele verdiklerini düşünüyorlar. Her ikisinin de daha gayri resmi bir iş yapma tarzı var. Vücut dillerinden de birbirlerini sevmeye hazır olduklarını gördük. Amerika'nın Türkiye'ye PKK karşısında destek ve YPG'ye de silah verme gibi gündemi var. Türkiye, tercihi bu olmasa da, bununla yaşayabilir" dedi.
Erdoğan'ın Sincar'a yönelik askeri operasyonlarına hız vereceği yönünde görüş bildiren Aydıntaşbaş "Türkiye, Rakka operasyonunun YPG ile yapılacağı fikrini kabul edecektir. Ankara, Rakka konusunda istediğini almamış olsa da bile Erdoğan'ın, dünyada çok az insanın anlaştığı ve sevebildiği ABD Başkanı'yla özel bir ilişki kurduğu izlenimi yaratması önemli. Bu durum, Avrupa'dan dışlanmış bir Türkiye için oldukça önemli. Avrupa'da Erdoğan'la samimi poz vermek isteyen liderler yok. Trump'ın Almanya Başbakanı Angela Merkel'e kamera önünde gösterdiği soğuk tavırları gözönünde bulundurulduğunda; Erdoğan'a yönelik övgü dolu sözleri iki lider arasındaki uyumu gösteriyor" diye ekledi.