Geri Gönderme Merkezi'nde sürekli işiyle ilgili kendisine sorular sorulduğunu belirten Del Grande, "Soruların Ankara'dan geldiğini söylüyorlardı, ama hangi kurumdan bilmiyorum" dedi.
Gözaltı süresinin 10 gününü Muğla'daki Geri Gönderme Merkezi'nde, 6 gününü de, temel haklarının kısıtlandığı gerekçesiyle açlık grevinde geçirmiş olan Gabriele Del Grande, ülkesine ulaşmasının ertesinde başkent Roma'daki Yabancı Basın Derneği'nde gazetecilerin sorularını yanıtlayarak, yaşadıklarını anlattı.
'KAFKAESK BİR HİKAYE YAŞADIM'
"Bu tecrübeden sonra kendimi Türkiye'deki gazetecilerin davasına daha yakın hissediyorum. Hapisteki tüm gazetecilere selamlarımı yolluyorum" diyen Del Grande, şöyle devam etti: "Geri gönderme merkezlerinde tutulan insanlara da selamlarımı yolluyorum. Benim yaşadıklarım Kafkaesk bir hikaye. Çünkü ben İtalya'da yıllarca bu merkezlerdeki gözaltı koşullarını ifşa etmek için çalıştım. Bu merkezler hakların, bazen aylarca askıya alındığı alanlar."
‘SAVAŞ BÖLGESİNDE DEĞİL, BİR RESTORANDA GÖZALTINA ALINDIM'
Del Grande özgürlük hakkının ihlal edildiğini söyleyerek, "Hâlâ neden gözaltına alındığımı bilmiyorum ve bu çok ağır bir durum. Avukatlarım bunu araştıracak. Sınır dışı edilirken elime bir belge dahi verilmedi" dedi.
‘IŞİD İÇİN SAVAŞANLARLA BİRLİKTE RAHATÇA SINIRDAN GEÇİLİYORDU'
"Ancak pasaportum ve bu ülkeye giriş iznim vardı. Eylül'den beri Avrupa'yı, Irak Kürdistan'ını, Yunanistan'ı, Türkiye'yi gezerek, Suriyeli kaynaklarla görüşüyorum. Ben daha çok serbest çalışan bir araştırmacıyım. Bu şekilde 3 kitap yazdım. Türkiye'ye son aylarda 4 kez bunun için gittim. Ancak hiç sorun yaşamadım. 2012-2013'te Kilis'ten Suriye'ye sorunsuz geçiyorduk. Çeçenlerin, Suudilerin, IŞİD için savaşanların yanında rahatlıkla geçiliyordu; sınır polisi ‘buyurun buyurun' diyerek geçiriyordu herkesi. Hangi basın akreditasyonundan bahsediyoruz?"
Kendisine İtalyanca bilen bir çevirmen sağlanmadığını da anlatan Del Grande, "Arapça bildiğim için beni biraz bu dilde sorgulamak istediler ve Türkçe bilmiyorum, ama bana bu dilde bir belge imzalattılar, ancak içeriğinin ne olduğunu hâlâ bilmiyorum, bir kopyasını da vermediler" diye konuştu.
‘ANKARA'NIN TALİMATIYLA OLDUĞUNU SÖYLEDİLER'
Gözaltı boyunca kendisine yaptığı işle ilgili sürekli sorular sorulduğunu belirten Gabriele Del Grande, şöyle devam etti:
Gazetecilerin, işlerini yaptığı gerekçesiyle suçlanmasının kabul edilemeyeceğini söyleyen Gabriele Del Grande, "Bu yaşadığım deneyimden sonra cezaevindeki gazetecilere kendimi daha yakın hissettim" dedi.
"Ben şanslıydım" diyen Del Grande, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye'de 174 gazeteci tutuklu, ben de 175'inciydim. Ancak diplomatik baskılar ile gerek Türkiye'de gerek İtalya'da medyanın ve sivil toplumun harekete geçmesiyle serbest bırakıldım. Bu, özellikle tecrit altında tutulduğum günlerde (9 gün) bana güç verdi. Benim için harekete geçen herkese teşekkür ediyorum."
Türkiye'de ve dünyanın başka yerlerinde birçok gazetecinin cezaevinde olduğunun altını çizen Del Grande, "Onları da unutmayalım. Buradan onların serbest bırakılması çağrısı yapıyorum" dedi.
Bu şekilde gözaltına alındığı için bir kahraman olarak addedilmek istemediğini dile getiren Gabriele Del Grande, "Böyle bir olay yaşayan tek insanmışım gibi davranılmasını istemiyorum" dedi.
Kitabına ilişkin topladığı belge ve bilgilere gözaltı süresince el konulduğunu ve onların titizlikle incelendiğini anlatan 35 yaşındaki gazeteci, "Kitap projem devam ediyor. 2 ay kadar bir süre sonra hazır olmuş olacak" diye ekledi.
‘GERİ DÖNMEK İÇİN SABIRSIZLANIYORUM'
Sınırdışı kararının ardından, her şeye rağmen bu ülkeye ve Türk halkına dostane duygularla bu ülkeden ayrıldığını dile getiren Del Grande, "Beni havalimanına götüren polislere, ‘geri dönmek için sabırsızlanıyorum' dedim. Bu, politikanın ötesinde halklar arasında yaşanan bir kaza değildi, sadece kurumsal bir şiddetti" diye konuştu.
Bu ülkeye giriş yasağı olup olmadığı henüz bilmediğini de ekleyen Del Grande, "6 aysa 6 ay sonra hemen geri dönerim, 1 yılsa 1 yıl" dedi.