Uluslararası Para Fonu (IMF) Türkiye Masası Şefi Antonio Spillimbergo, Türkiye ekonomisine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Spillimbergo, "Geçen yılın başında oldukça iyimserdik ve yüzde 3.8'lik büyüme tahmininde bulunduk. Ancak yüksek siyasi belirsizliği ve özellikle temmuzdan sonra yaşadığınız çalkantıyı öngöremedik. Bu nedenle geçen yıla yönelik beklentimizi aşağı çekmek zorunda kaldık. Şimdi biliyoruz ki büyüme yüzde 2.9 civarında gerçekleşti. Bu tecrübeden belirsizliğin nasıl işlediğini öğrendiğimiz için etkilerin 2017'de devam edeceğini düşünüyoruz" şeklinde konuştu.
Spillimbergo, geçen yıl GSYH'ye normalden çok daha az katkı sağlayan turizm sektörünün toparlanmasının da zaman alacağını kaydetti.
'YENİ METODOLOJİNİN ANLAŞILMASI İÇİN ZAMANA İHTİYAÇ VAR'
TÜİK'in büyüme verilerinde geçen yıl aralık ayında yaptığı revizyonlara değinen Spillimbergo, IMF'nin bu yıla ilişkin yüzde 2.5'lik büyüme beklentisinin yeni metodolojiye göre hesaplandığını söyledi.
"TÜİK'in hayata geçirdiği istatistik reformları, Türkiye'deki uygulamayı Avrupa'daki uygulama ile uyumlu hale getirdi. Ancak bu değişim büyüme rakamını kayda değer şekilde değiştirdi. Yeni rakamları anlamak çok önemli. Yeni rakamları ve Türkiye için ne anlama geldiklerini anlamanın zaman alacağını düşünüyorum."
'DÜŞÜK TASARRUF VE DÜŞÜK VERİMLİLİK TÜRKİYE'NİN İKİ DARBOĞAZI'
Spillimbergo, "Hükümetin bireysel emeklilik, iş gücü piyasası ve düşük tasarrufları artırmaya yönelik reformlara gereken önemi verdiğini düşünüyorum. Bu reformlar, Türkiye'nin iki darboğazını ilgilendiriyor" dedi.
Söz konusu iki darboğazın Türkiye'nin uzun zamandır birlikte yaşadığı 'düşük tasarruf' ve 'düşük verimlilik' olduğuna işaret eden Spillimbergo, hızla büyüyen nüfus ve iş gücü için yeni istihdam olanakları yaratılmasının elzem olduğunu vurguladı.
'YATIRIMLAR VE TÜKETİM HARCAMALARI AZALABİLİR'
Spillimbergo, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) son aylarda uyguladığı sıkı para politikasına değinerek, "TCMB'nin para politikasını sıkılaştırması efektif faiz oranı vesilesiyle bankaların şirketlere ve tüketicilere yönelik kredi faizi oranlarını yükseltir. Daha yüksek faizle karşılaşan şirketler ve tüketiciler, daha az borçlanabilir ve bunun akabinde yatırımlar ve tüketim harcamaları azalabilir. Bunun sonucunda büyüme düşebilir" diye konuştu.
Türkiye'nin belirsizlik ortamından çıkıp daha öngörülebilir bir döneme giriş yapmasının büyüme için büyük önem taşıdığını vurgulayan Spillimbergo, "Daha öngörülebilir politikalar özellikle yatırımlar bakımından yardımcı olur. Para politikasının da daha anlaşılır hale gelmesi ekonomik büyümeyi tahmin edebilmek açısından yararlı olur" dedi.