Türk yetkililerin, Rusya karşıtı geniş çaplı bu cihatçı protestoya, Kasım 2015'te başlayan uçak krizinin etkileri henüz geçmemiş ve dört ay önce gerçekleştirilen Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov'a yönelik suikast henüz tam olarak aydınlatılamamışken izin vermiş olması; Ankara-Moskova arasında olası yeni bir gerginliğin yaşanma ihtimalini güçlendiriyor.
— Diriliş Postası (@dirilispostasi) April 4, 2017
Zira; Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya'nın terörle mücadelede Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ı desteklemeyi sürdürecekleri yönündeki açıklaması, Rusya'nın Suriye politikasındaki kararlılığını doğrular nitelikte. Türkiye ise, İdlib'deki iddialar karşısında gösterdiği tutumla, 'eski politikası'nı sürdüreceği sinyalleri veriyor.
'İHTİMAL DAHİLİNDE BİLE DEĞİL'
Türkiye ile Suriye arasında görüşmelere aracılık etmiş olan Eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin, Sputnik'e yaptığı açıklamada, Moskova veya Şam'ın kimyasal saldırı gerçekleştirmiş olduğuna ihtimal bile vermediğini ifade etti.
Böylesi bir iddianın Rusya'nın ve ABD'nin Suriye'deki gücünü azaltmayı hedefleyen tarafların çıkarına hizmet edeceğini söyleyen Pekin, "Bu adım Esad, Rusya ve belki İran'i savaş suçlusu olarak lekelemeye yöneliktir. Ancak böyle bir adım ABD ve diğer koalisyon güçlerinin aksine Türkiye'nin işine yaramaz" dedi ve ekledi:
"Türkiye hiç şüphe yok ki kimyasal silah kullanımına karşı hassas olmalı. Ancak bu safhada koalisyon güçlerinin yanında yer almak yerine Suriye'nin bütünlüğünü koruma yönünde çaba göstermeli" dedi.
Pekin, Türkiye'nin Rusya'nın Suriye'deki gücünü kırmaya çalışan koalisyon güçleriyle paralel hareket etmesinin olası bir Kürt özerk devletinin kurulmasına ve Türkiye'nin parçalanmasına neden olabileceğine değindi.
'TÜRKİYE CİHATÇILARLA YAN YANA YÜRÜYOR'
Sputnik'e konuşan bir diğer isim ise, 'Türkiye'nin Suriye Politikasının Hatay Üzerindeki Etkileri' başlıklı raporu hazırlayan Gazeteci Ali Ergin Demirhan oldu. Demirhan, Türkiye'nin Suriye politikası sebebiyle ağır bedeller ödeyebileceğini savundu.
Rusya-Türkiye ilişkilerinde tam anlamıyla bir normalleşmeden söz edilemeyeceğini belirten Demirhan, Rusya'nın İstanbul Başkonsolosluğu önündeki cihatçı grupların protestosuyla ilgili olarak "Söz konusu gösteriler iktidarın Suriye politikasından bağımsız değil, zira iktidar yanlısı gazetecilerin bu gösterilere ön ayak olduğunu görüyoruz" dedi.
Türkiye'nin El Kaide çizgisindeki cihatçılara desteğini sürdürdüğünü iddia eden Demirhan, "Türkiye'de iktidar tarafından harekete geçirilen bu dinamikler cihatçılarla yan yana. Türkiye örtülü şekilde cihatçılara destek veriyor" diye konuştu.
— Sabah Namazı Devrimi (@SNDevrimi) 5 Nisan 2017
TÜRKİYE'NİN ÇELİŞKİLERİ
Demirhan, protestoların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Fırat Kalkanı operasyonunun başka etaplarının da olacağına ilişkin açıklamalarından bağımsız yorumlanamayacağını da savundu.
Erdoğan'ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a ve YPG'ye yüklenirken; cihatçı grupları destekleyen gazetecilerin de Rusya yönetimini hedef almasını şaşırtıcı bulmadığını aktaran Demirhan, AK Parti'nin 'öngörülemez ve irrasyonel' politikalar uyguladığına dikkat çekti.
— Erem Şentürk (@EremSenturk) April 4, 2017
Demirhan şöyle devam etti: "Bu öngörülemez iktidar, kâh Rus jetini düşürüyor, kâh Rusya'dan S-400 siparişi için pazarlığa oturuyor. Erdoğan'ın yapabileceklerinin ölçüsü konuştuklarının çok altında. Üstelik de etrafına sürekli hasım topluyor. Türkiye hem ağır kayıplar veriyor hem de etrafında dost kalmıyor. Tabii, öte yandan AK Parti ayrıca işlevsel kullanılmaya da müsait, ancak önümüzdeki dönemde hangi dış güç AK Parti'yi nasıl kullanılır, onu bilemem."
MOSKOVA: MİLİTANLAR KİMYASAL SİLAH ÜRETİYOR
Rusya Savunma Bakanlığı, Rusya ve Suriye'nin kimyasal saldırısı düzenlediği yönündeki suçlamaları yalanlamıştı.
Batı medyasının Rusya'yı 'sorumlu' pozisyonda sunmak için yerel kaynaklardan alınan bilgileri çarpıttığını açıklayan Bakanlık, "Reuters haber ajansı, saldırıyı duyuran ilk kaynak olan ve Rusya'nın olaya dahil olduğuna yönelik tek söz söylemeyen Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin açıklamasını bile yanlış aktarmayı başardı" demişti.
Bakanlık, militanların ürettiği kimyasal silahları içeren bir mühimmat deposunun Suriye ordusuna ait uçaklar tarafından vurulduğunu belirtmişti.
— Adem Özköse (@ademozkose) April 4, 2017
KİMYASAL SİLAH PROVOKASYONUNUN ARKA PLANI NE?
Moskova'dan gelen açıklama, Idlib'de konuşlanan silahlı cihatçı grupların kimyasal silah üretimi yapmaktaki amacının ne olduğunu gündeme getirdi.
Sputnik'e konuşan gazeteci Hasan Sivri de Şam yönetimine yönelik suçlamaların asılsız olduğuna değinerek, yönetimin birkaç hafta önce Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütü'ne (OPCW), El Nusra'nın Suriye'ye zehirli maddeler ve gazlar soktuğuna dair bilgi verenin bizzat Şam yönetimi olduğunu hatırlattı.
BATI VE KÖRFEZ'İN AMACI NE?
Sivri, "Suriye ordusu özellikle Halep'in kurtarılmasından sonra sahada eli güçlenerek Rakka ve İdlib yönlerine doğru hamlelere hazırlanıyordu. Tam da bu sırada ılımlı denilen cihatçıların elindeki son kent İdlib'e yönelik hamle belli ki bazı tarafları çok rahatsız etmiş. Katliamın hemen ardından bazı bölge ve batılı güçlerin Suriye ve Rusya ile ilgili yaptıkları çağrılar bunu net olarak gösteriyor" dedi ve ekledi:
"Bu provokasyonun aktörleri Nusra örgütü başta olmak üzere Nusra'nın sahadaki varlığını, katliamlarını, provokasyonlarını, IŞİD benzeri örgütlerinin eylemlerini, görmezden gelen ve onu değişik başlıklarla koruyan batı ve Körfez güçleri olduğunu düşünüyorum."
'ESAD'IN KİMYASAL SALDIRI YAPTI İDDİASI İNANDIRICI DEĞİL'
Söz konusu provokatif gelişmelerin, Cenevre görüşmeleri öncesi ve BM heyetinin Suriye ziyaretleriyle eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiş olduğuna vurgu yapan Gazeteci Hasan Sivri, sorunların siyasi yollarla çözülmesi ve silahlı gruplara silah yardımının durdurulması gerektiğini dile getiren Beşar Esad yönetiminin, böyle bir dönemde kimyasal saldırı düzenlemesinin 'akıllıca' olmadığını söyleyerek suçlamaların inandırıcılığını sorguladı.
Türk medyasının olayı sunuş biçiminin Türkiye'nin söz konusu oyunlardaki olası tutumuyla ilgili önemli sinyaller verdiğini aktaran gazeteci Sivri, "Türkiye'deki ana akım medyada çıkan haber ve başlıklara baktığımız zaman, Hürriyet'in 'Dünya Rusya'nın yalanına inanmadı' başlıklı bir haberi oldu, Türkiye'nin hangi pozisyonda yer alacağını görüyoruz" diye ekledi.
Türkiye'deki hükümete yakın medya ise Rusya ve Suriye'den gelen açıklamalara itibar etmeksizin, Moskova ve Şam'ı katliamın faili olarak nitelendirdi. Türkiye'nin 'Esad gitsin' şeklindeki politikasının mimarı olan, sırasıyla Dışişleri Bakanlığı ve 24 Kasım 2015'te Rus uçağının düşürülmesi sırasında Başbakanlık görevlerinde bulunan, daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevden alınan Ahmet Davutoğlu'na yakınlığıyla bilinen Karar gazetesi, Putin ve Esad'ın yan yana fotoğraflarını kullanarak, 'Katiller' başlığını attı. Hükümete yakınlığıyla bilinen diğer gazeteler de hep bir ağızdan, Rusya ve Suriye'yi suçlayan bir yayın çizgisi izledi.
Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım, Haziran 2016'da yaptığı açıklamada, 'dostları çoğaltacağız, düşmanları azaltacağız' söylemiyle, dış politikada yeni bir dönem sinyali vermiş, Yıldırım'ın bu açıklaması bir önceki Başbakan Ahmet Davutoğlu dönemindeki uygulamaların terk edileceği şeklinde yorumlanmıştı. Nitekim, bu dönemden sonra Türkiye, Rusya'yla ilişkilerini normalleştirmek başta olmak üzere, İsrail'le yaşanan krizi de yumuşatma yönünde adımlar atmıştı.
Türkiye'nin, Suriye'de IŞİD karşıtı operasyona başlaması, Rusya ve İran'la ortak hareket ederek Astana'da Suriye krizine barışçıl çözüm bulma girişimleri, Ankara'nın Suriye'deki eski politikası da uluslararası camiada 'yeni bir dış politikanın başlangıcı olarak değerlendirilmişti.
CHP'Lİ VEKİL: BELİRSİZLİK SÜRÜYOR
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Hatay Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Dışişleri Komisyonu Üyesi Mevlüt Dudu, kimyasal silahla saldırı düzenlendiği iddialarıyla ilgili olarak 'henüz hiç bir netlik' olmadığını açıkladı.
Dudu, "Eğer gerçekten saldırı düzenlenmiş ise, her kim yaparsa yapsın bu saldırıyı kınıyorum. Ancak belirsiz ortamın devam ettiğini belirtmekte fayda var" dedi.
ŞAM'A YÖNELİK İLK ASILSIZ SUÇLAMA DEĞİL
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) yetkilileri, İdlib kentinin Han Şeyhun kasabasında bir kimyasal saldırı gerçekleştirildiğini iddia etmişti. Sputnik'e konuşan Suriye Silahlı Kuvvetleri'nden bir kaynak söz konusu iddiaları kesin bir dille reddetmişti.
Ancak bu Suriye yönetimine yönelik ilk suçlama değil. Suriye'nin başkenti Şam'ın doğusundaki Guta bölgesine 21 Ağustos 2013 tarihinde yapılan ve yüzlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan kimyasal saldırıyla ilgili olarak da Esad yönetimi suçlamaların hedefi olmuş, ancak ABD ve Batı ülkelerinin iddialarına rağmen Birleşmiş Milletler (BM) komisyonu, başlattığı inceleme sonucu yönetimin kimyasal silah kullanmadığı ortaya çıkmıştı.
Zira aynı yıl, Esad yönetimi, Washington ve Moskova'nın da destek vermesiyle elindeki kimyasal silahları yok etmek konusunda taraflarla anlaşmış; sonrasında defalarca kez elinde kimyasal silah bulunmadığını ifade etmişti.