Suriye yönetiminin siyasi ve diplomasi cephesinde üstünlük kazandığı, sahada başarılar kaydettiği bir dönemde İdlib'in El Kaide ve destekçisi gruplardan temizlenmeye yöneleceği bir sırada İdlib'deki Han Şeyhun'da gerçekleşen ‘kimyasal saldırı' tartışılıyor.
Suriye üzerinde son dönemde ABD ve Rusya arasında pazarlıkların yoğunlaştığına dikkat çeken Kerim Has, iki büyük gücün de oluşacak yeni siyasi düzenin kendi koyduğu kurallar çerçevesinde olmasına çalıştığını anımsattı. İdlib'deki ‘kimyasal saldırı'da bütün ihtimallerin açık olduğunu söyleyen Has, konunun uluslararası bir bağımsız soruşturma eşliğinde açıklığa kavuşturulması gerektiğinin altını çizdi.
Has şöyle dedi: "Rusya, Suriye güçlerinin kimyasal veya zehirli gazların hazırlandığı cephaneliğe hava saldırısı yaptığını söylüyor. Öte yandan, 2013 yılında Suriye'de bir kimyasal saldırı olduktan sonra ABD ve Rusya tarafından Suriye'den kimyasal silahlar 2014'e kadar başarılı bir şekilde çıkarılmıştı. Suriye'de bu silahların temizliğini, OPCW yani BM denetçileri yaptı fakat gizli depoların olması, hepsinin yerlerinin belirlenememesi muhtemel. Eldeki delillerle bunu kesin bilmek mümkün değil, bu yüzden önümüzdeki dönemde uluslararası bir soruşturmanın bu meseleye el atması lazım."
'TÜRKİYE'NİN CİHATÇILARI EL KAİDE'YE KARŞI TOPARLAMASI İSTENİYOR'
Has ‘kimyasal silah' saldırısıyla farklı biçimde gündeme gelen İdlib'deki duruma da dikkat çekti. "İdlib'de IŞİD'den ziyade El Kaide, Nusra Cephesi veya yine El Kaide ile ilintili Tahrir El Şam örgütleri aktif durumda. Bunun haricinde daha çok Ahrar uş Şam ekseninde hareket eden yapılar mevcut" anımsatması yapan Has, sonuncu örgütün Rusya tarafından ‘terör örgütü' olarak görülmesine karşın Batı'daki farklı görüşlere vurgu yaptı.
"Şu an İdlib'de daha çok El Kaide ile ilintili Tahrir El Şam güçlenmiş durumda. Onu haricinde de diğer ikinci büyük grup olarak da Ahrar uş Şam'ın etrafında öbeklenmiş durumdalar diğer muhalif silahlı gruplar" diyen Has, bu örgütler arasında bulunan birçok grubun Türkiye tarafından desteklendiğini ve Fırat Kalkanı operasyonuna da katıldığını belirtti.
'RUSYA TÜRKİYE'YE KARŞI HAVUÇ SOPA MEKANİZMASINI PYD ÜZERİNDEN KULLANIYOR'
İdlib'de muhtemel bir ABD-Türkiye işbirliğinin Rusya, Suriye Devlet Başkanı Esad rejimi ve PYD-YPG işbirliğini doğurabileceğine dikkat çeken Has, bu durumun çatışmaların orta vadede yeniden şiddetlenmesi anlamına geleceğini söyledi.
Sahada sürekli değişen bir dinamik olduğuna ve bu duruma göre de bir kontrol mekanizması kurulmaya çalışıldığına dikkat çeken Has, henüz yanıtlanmayan şu sorulara dikkat çekti: "İdlib'in geleceği ne olacak? Esad kontrolüne mi geçecek? Yoksa diyelim ki Türkiye'nin desteklediği muhalif gruplar orada alan hâkimiyeti elde ederse, Türkiye'nin rolü ne olacak? Muhalifler daha sonra Esad ile ne şekilde bir işbirliği geliştirecekler?"
Bu soruların hala cevaplanmadığını belirten Has, "Şunu da vurgulamak gerekiyor ki, Rusya'nın Suriye'de Türkiye ile ilişkilerde PYD-YPG güçleri üzerinden havuç sopa mekanizmasını kullandığı görülmeli. Dolayısıyla İdlib'de Türkiye ABD ile bu şekilde bir insiyatif geliştirirse, Rusya'nın Türkiye'nin bu insiyatifi, bir şekilde Rusya ile işbirliğini de denkleme dâhil ederek yürütmesi için ilk kullanacağı unsur PYD olur" diye konuştu.
'RUSYA BU KADAR YATIRIM YAPTIKTAN SONRA MÜDAHALE EDİLMESİNE İZİN VERMEZ'
BMGK'daki tartışmalarda BM Şartı'nın 7. Maddesi'ne, yani İnsani Koruma Sorumluluğu'na (Responsability to Protect) atıf yapıldığı söyleyen Has, "Bu en son Libya'da, Kaddafi yönetimine karşı Libya ordusu Bingazi'nin etrafını sardığında kullanılmıştı ve ondan sonra operasyon başlamıştı. O dönem Rusya Devlet Başkanı (Dmitriy) Medvedev'di ve Rusya çekimser kalarak Libya'ya müdahaleye yol açmıştı" anımsatması yaptı.
ABD Başkanı Donald Trump'ın ilk tepkisinin 'cılız kaldığını' anımsatan Has, Suriye'de yüzbinlerce ölü ve savaş suçları işlendiğini ancak bunları gözlemlenebilecek bağımsız kuruluşların sayısının fazla olmadığına dikkat çekti.
'SURİYE'NİN GELECEĞİNDE RUSYA'YI BİR ŞEKİLDE İKNA ETMEK DURUMUNDASINIZ'
ABD Başkanı Trump'ın iki gün önce Esad'ın gidip gitmemesine Suriye halkının karar vereceğine yönelik bir açıklama yaptığını da anımsatan Has, ABD-Rusya ilişkilerine şu sözlerle dikkat çekti: "Bu açıklama iki anlama geliyor; ABD hem Rusya ile ilişkileri riske atmayacak, bağları tamamen koparmayacak yani bir şekilde pazarlık payı bırakacak hem de Rusya ile işbirliği içerisindeymiş gibi bir hava vermeyecek. Suriye'nin geleceği konusunda ABD bile olsanız, başka ülke de olsanız, Rusya'yı bir şekilde savlarınızla, argümanlarınızla ikna etmek durumundasınız. Sorun ancak bu şekilde çözüme kavuşabilir. Diğer taraftan da, Trump yönetimi İran ve Suriye meselelerinde, özellikle Obama'nın dış politika mirasını büyük oranda inkâr ediyor. Dolayısıyla bu açıklama tüm bu hassasiyetlere yönelik yapılmış".
'TÜRKİYE'NİN İKİNCİ OPERASYONU ANLAŞMAYLA YAPMASI GEREK'
Rusya ile ABD'nin son dönemde Esad'ın kalmasının yanı sıra PYD/YPG'ye siyasi yetki verilmesi konusunda da anlaşma halinde olduklarını söylerken IŞİD ve El-Kaide konusunda da müzakereler yürütüldüğüne atıf yapan Has, şu saptamalarda bulundu: "Dolayısıyla bundan sonra dördüncü mesele Türkiye kiminle insiyatif geliştirecek, hem Rusya hem ABD Türkiye ile ne şekilde bir işbirliğine girecek veya girmesi gerekiyor mu gerekmiyor mu gibi meseleleri kapsıyor. İdlib meselesinin bu konuyla alakalı olduğunu düşünüyorum. Biz bu dördüncü evreye yaklaşıyoruz. Türkiye'nin bir anlamda hem Rusya hem ABD ile işbirliğinin sınırlarına çok yaklaştığını düşünüyorum. Dolayısıyla burada çok temkinli hareket etmek lazım. İki aktörle de çok dengeli bir ilişki biçimi geliştirilmeli. Fırat Kalkanı gibi ikinci bir operasyon olacaksa eğer, bu kesinlikle bu uluslararası aktörlerle belirli bir anlaşmaya varılarak yapılması gerekiyor."