Habertürk-Bloomberg ortak yayınına katılan Yıldırım'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
'NE HABER BAKAN BEY'
Bugün iyi gidiyor ama biz geleceği düşüneceğiz. Gelecekte risk var. Çünkü geçmişte yaşadığımız acı olaylar var. Gelecekte olmayacak diye bir şey yok. Biz Ahmet Necdet Sezer'le çok sorun yaşadık. Yutkunduk, yutkunduk kriz çıkmasın diye hep alttan aldık. Ben Bakanım, bir tane genel müdür yardımcısı değiştireceğim, Başbakan imzalıyor Cumhurbaşkanı'na gönderiyor. O imzalamıyor kararnameyi geri gönderiyor. O kararname döndükten sonra benim karşıma geçti 'Ne haber bakan bey' dedi. Bu ne demek biliyor musun? Benim patronum Cumhurbaşkanı, sen değilsin. Vesayet odağı çeşitli yollarla meydana geliyor. Birincisi bu anayasanın kendisi. O günün şartlarında içinde ne var ne yok korkudan sorgulamamış insanlar. Yüzde 92 ile kabul edildi. Ben 'Hayır' oyu verdim. Milletin yüzde 7'si 'Hayır' dedi, yüzde 93'ü 'Evet' dedi. Başta silahlı adamlar var. Sıkıysa itiraz et.
'MAKAMLAR GELİP GEÇİCİ'
- Makamlar gelip geçicidir ama memleketin devamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilelebet payidar kalması esastır. Bu makamlar bize baki değil, kimler geldi, kimler geçti. Biz de geçeceğiz. Bir günü de bir, bin günü de bir. Önemli olan bu görevlerde kaldığınız zaman bu makama ne verdiniz? Bu makamdan nemalandınız mı, yücelttiniz mi? 14 yılda o kadar çok iş yaptık ki. Vatandaşlar Marmaray'dan geçince, hızlı trene binince, çevreyolundan gittikleri zaman Türkiye'nin en büyük iç hatları olan Adnan Menderes Havaalanı'na bindiklerinde bizi hatırlasalar yeter.
'EĞER 1992'DEN BERİ TEK PARTİ İLE YÖNETİLSEYDİK…'
- Eğer Türkiye 1992'den bu tarafa tek parti iktidarı ile yönetilseydi, Türkiye bugün 3 kat büyümeyecek 5 kat büyüyecekti. 220 milyar dolardan, 800 milyar dolara çıktık. Vatandaş seçerken hükümeti seçecek. Bu sistemde hükümeti seçmiyorsun. Başbakan'ın kim olacağını bilmiyorsun. Sadece milletvekili seçiyorsunuz, partilere oy veriyorsunuz. Sonra Ankara'da pazarlıklar başlıyor. Tek başına iktidar olabilecek oyu alamadıysa pazarlıklar başlıyor.
'BİZİMKİ DARBE SİSTEMİ'
- En yakın 7 Haziran. 5 buçuk ay hükümet kurulamadı. Bizim sistemimiz, parlamenter sisteme de benzemiyor. Ne parlamenter sistem, ne başkanlık. Bizimki darbe sistemi. Darbeyi yapanlar, darbeden sonra anayasayı parlamenter sisteme göre yaptılar. Ama Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'dan fazla yetki verdiler. Bir yerde millete sorumlu Başbakan var, bir yerde de Meclis'in seçtiği Cumhurbaşkanı var, Başbakan'dan fazla yetkisi var. Başbakan'ın sorumluluğu var, Cumhurbaşkanı'nın yok. Yetkiler fazla sorumluluk yok, yetkiler var sorumluluk da var. Bu sistemle nasıl yol alacağız? Birinden biri olsun diyoruz.
'KUVVETLER AYRILIĞI KESKİN ÇİZGİLERLE BELİRLENİYOR'
Vatandaş ilk kez iki kez seçme hakkına sahip oluyor. Halk iki tane yetki veriyor. Meclis'e diyor ki 'Sen yasama yapacaksın, kanun çıkaracaksın, seçtiğim cumhurbaşkanı'nı denetleyeceksin'. Meclis'e görevi tanımladı. Cumhurbaşkanı'na da 'Sen memleketi yöneteceksin. Ne söz verdin, şu reformları yapacaksın'. Yani yeni sistem görev alanlarını net olarak tanımlıyor. Kuvvetler ayrılığını keskin çizgilerle belirliyor. Mevcut sistemde o yok. Hükümet Meclis'ten çıkıyor, o hükümet Meclis'in tepesine çöküyor, istediğini yaptırıyor. Bir anlamda Meclis hükümetin emrinde. Meclis çoğunluğuna hakim olmadan hükümet kurulamıyor. Bunda öyle değil.
'EN KÖTÜ HALDE 5 SENE SONRA BİLETİNİ KESİYORSUN'
- Cumhurbaşkanı seçime gitme kararı verdiği an ikisi de aynı anda yapılıyor. Kendisini seçime götürecek bir karara karşı Meclis ne yapacak? Anlaşacak, uzlaşacak. Bu sistem uzlaşmayı getiriyor. Aynı hakkı Meclis'e de veriyor. İstediği an bu kararı alır ama milletin seçmediği sembolik cumhurbaşkanı'ndan bahsediyoruz. Bu iyi adam cumhurbaşkanı yapalım. Temsil makamı, icra makamı değil. Bugünkü cumhurbaşkanı Meclis'te en fazla oy alacak partiden daha fazla oy almalı. Halkın yetkilendirdiği en güçlü irade Cumhurbaşkanlığı Hükümeti ve Meclis'tir. Olay çok basit. İki tane güç var. Birisi yasama, denetleme, diğeri yürütme. İki gücü de siz veriyorsunuz. Siz kendi yetki alanlarınızın dışına çıktığında en kötü halde 5 sene sonra biletini kesiyorsunuz. Ama o kadar bekleyecek miyiz? Beklemeyeceğiz. Bir kontrol mekanizması da yeni anayasa getiriyor. İkisine de seçime gitme yetkisi veriyor. Dengeleyici güç var. Biri gitti mi, diğeri de gidiyor. Diğeri gittiği zaman berikini de götürüyor.
'SOSYAL MEDYA SORUMSUZ MEDYA DEĞİLDİR'
- Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi başkasına yapmayın. Ölçüyü doğru koyun. Suç teşkil edecek paylaşım yapmaynı, hakaret etmeyin, nefret suçu işlemeyin. Hukuk içerisinde nezaket kuralları içerisinde istediğinizi söyleyin. İstediğini söyleyen, istemediğini işitir. Bunu unutmayın. Her şeyi söyleyin ama bilin ki size yapılırsa nasıl davranacaksınız, karşınızdaki da aynı davranışı yapacaktır. Hukuk karşısında haksız konuma düşmeyin. Bu illa ben çekineceğim, korkacağım anlamına gelmiyor. Sosyal medyayı doya doya kullanın. Eleştirilerinizi de yapın ama suç işlemeyin. Sosyal medya sorumsuz medya değildir. Bir şey gerçekte suçsa, sanalda da suçtur
'PARTİLİYİM, MEMLEKETİN GÖREVLERİNİ YAPMIYOR MUYUM?'
- Kolay yargılanma iş yapmamayı getirir. Yargılanma korkusu aklınızda olursa iş yapabilir misiniz? Kaybedilen zamanın hesabını kim verecek? Yetki verdiğiniz insana güveneceksiniz. Güveninizi istismar edip kötüye kullandığını görünceye kadar. Ben partiliyim memleketin görevlerini yapmıyor muyum? Cumhurbaşkanı'nın çok yetkisi var ama sorumluluğu yok. Yeni sistemde Başbakanlığı Cumhurbaşkanlığında birleştirdiğimiz için kaldırılmış makamın sorumluluğu ile cumhurbaşkanınınkini karşılaştırmamız yanlış.
'RAKAM AÇIKLAMAK SAYGISIZLIK'
59 milyon oy kullanacak insan var. Getirdiğimiz şeyi doğru anlatmakla mükellefim. Rakam açıklamak oy verecek olanlara saygısızlıktır. O bir dayatmadır, yönlendirmedir. Bu da vatandaşa karşı hadsizliktir. Vatandaş kararını rahatça versin, istediği oyu versin. Biz anlatacağız, 'Hayır' diyenler anlatacak. Sonunda insanlar geleceği oylayacak. Türkiye bundan sonra yönetim sisteminde nasıl gidecek? Karma sistemle, ne olduğu belli olmayan darbe kalıntısı sistemle Türkiye 2023 Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün muasır medeniyetler hedefine gidecek mi, patinaj yapıp duracak mı, yoksa güçlü iktidarla her türlü iç dış tehditlere karşı dimdik duran, sürekli ekonomisi büyüyen ülke olarak yoluna devam edecek mi?
'ADAMA SORMAK LAZIM, LAN SEN İZMİR MARŞINI BİLİYOR MUSUN?'
(CHP'li Hüsnü Bozkurt'un "Sizin İzmir'den denize dökeriz" sözlerine) Lafın nereye gittiğinden haberi yok. Bu adama sormak lazım lan sen İzmir Marşı'nı biliyor musun? Bilse bunları söylemez. Sen kimi düşman görüyorsun kardeşim? Sandığa gitmek vatandaşlık borcudur. Ben de geleceğimiz hakkında sorumluluk aldım desin. Biz bunu söylüyoruz.