Türkiye'nin geçen ağustosta IŞİD'i sınırdan söküp atmak ve Kürt koridorunu engellemek üzere giriştği Fırat Kalkanı operasyonunun sona erdiği açıklandı.
Ankara tarafından TSK ve desteklediği ÖSO grupları için Menbiç, Rakka ve hatta Afrin'e gitme hedefleri konulmuşken, Suriye ordusu, Rusya ve ABD destekli SDG güçleri tarafından üç taraftan kuşatılma hali operasyonun da sonunu getirdi. TSK ve ÖSO'nun savaşacağı IŞİD unsurları kalmazken, ABD ve Rusya'dan aksi sinyaller geldi. Operasyonun bitişi, hedeflenenler ve başarılanlar ile kontrol altına alınan 2 bin kilometrekarelik alandan çekilme olup olmayacağını güvenlik ve savunma analisti Metin Gürcan ile konuştuk.
‘NORMAL BİR TERÖR OPERASYONUNUN ÖTESİNDE'
Metin Gürcan, Fırat Kalkanı'nın Türkiye'nin Suriye'de masaya güçlü bir şekilde yeniden dönebilmesi, sahada söz sahibi olabilmesi için yapılmış bir operasyon olduğu görüşünde.
"24 Ağustos 2016'da başlayan, yaklaşık dokuz aydır devam eden, 71 şehit ve yaklaşık 150'ye yakın yaralımızın olduğu, maliyet olarak normal bir terör operasyonunun ötesinde" diyen Gürcan, ‘görev tamam' açıklamasının düşük profilli, biraz cılız bir sesle yapıldığını ve harekâttan beklenen son hedeflerin çok net olmadığına dikkat çekti.
İlk iki aşamanın ABD ve Rusya'nın ve bir dereceye kadar Esad güçlerinin isteyip onayladığı aşamalar olduğunu belirten Gürcan, amacın da IŞİD'in kontrol ettiği sınır hattının temizlenmesi olduğununun altını çizdi. Gürcan, operasyonun başarısını ise şöyle değerlendirdi:
‘FIRAT KALKANI'YLA SURİYE'NİN KUZEYİNDE ARTI BİR ŞEY OLMADI'
‘SURİYE'NİN KUZEYİ FİİLEN İKİYE BÖLÜNMÜŞ'
Operasyon'un yapıldığı bölgenin yani Fırat'ın batısının Rusya kontrolünde olduğunu, Fırat'ın doğusunun ise Amerika'nın harekât alanı olduğunu anımsatan Gürcan, "Suriye kuzeyinde ikiye bölünmüşlük var" diye ekledi.
‘RUSYA DAĞINIK DURUMDAKİ CİHATÇI MOTİVASYON İDLİB'DE TOPLUYOR'
Rakka'ya çok odaklanıldığını ama İdlib'in daha önemli olduğuna dikkat çeken Gürcan, "Çünkü Rusya'nın İdlib'e nasıl yaklaşacağı ve İdlib'in akıbeti Suriye'deki ve Türkiye'deki aşırı selefici akımların evrimini belirleyecek" saptaması yaptı. Rusya'nın yapmaya çalıştığının, dağınık bir resim sergileyen Şam'ın içlerinde, Hama, Humus, İdlib bölgelerindeki cihatçı motivasyonu bir araya toplamak olduğunu söyleyen Gürcan, şöyle konuştu:
‘İDLİB'İN PATLAMASI TAHMİN EDİLEMEYEN SONUÇLAR DOĞURABİLİR'
İdlib'in Türkiye sınırına 40 km. Mesafede olduğunu belirtirken, "Tam burnumuzun dibinde olan, içinde çeşitli derecelerde cihatçı motivasyonu olan yaklaşık 60-70 bin silahlı militan ve onların yaşadığı bir şehirden bahsediyorum" diye ekleyen Gürcan, "İdlib'in patlaması veya orada bir çatışmanın başlaması tahmin edilemeyen sonuçlar doğurabilir" vurgusu yaptı. Gürcan şöyle konuştu:
"Askeri mantıkla bakılırsa; kaçacak yeri olmayan insanlar, son nefesine kadar ölümüne çarpışırlar. Eğer siz bir yeri almak istiyorsanız, taarruz edecekseniz, mutlaka karşınızdaki düşmana bir kaçma yolu bırakmanız lazım. Çünkü sizin amacınız düşmanın fiziki olarak ortadan kaldırılması değil, bir bölgenin ele geçirilmesiyse bu doğru yöntemdir. Burada idlib'deki muhaliflerin Türkiye'nin aldığı El-Bab, Cerablus ve Çobanbey arasındaki üçgene doğru kaçacağını düşünüyorum. Burayı bir depo olarak düşünüyorum ve bu depoya doğru onları itecekler ve bu depoda onlar çevrelenmeye çalışılacak."
‘TÜRKİYE'YE DÜŞEN ROL'
Gürcan, İdlib'in patlamaması için askeri anlamda Fırat Kalkanı kapsamında Türkiye'nin yapabilecek bir şeyi kalmadığını anlatırken, "Türkiye'nin uluslararası meşruiyetini alan konu IŞİD ile mücadeleydi, Menbiç doğudan kuşattı, batıda da Afrin kuşattı. Yani şu anda Fırat Kalkanı'ndaki hiçbir cephenin IŞİD ile aktif hiçbir teması yok. Hal böyle olunca Türkiye'nin Suriye içinde olmasının meşruiyeti kalmadı" vurgusu yaptı. Gürcan, "Rusya'nın bence Türkiye'ye biçtiği rol ÖSO çatısı altındaki cihatçı grupların ılımlılaştırılması, radikallik düzeylerinin düşürülmesi ve bu depoda bir şekilde muhafaza edilmesi. Rusya İdlib stratejisi ile El Bab, Çobanbey ve Cerablus arasındaki depoya ihtiyacı olduğu için şu anda Türkiye'ye Suriye'nin kuzeyinden çık demiyor" diye konuştu.
‘TÜRKİYE'NİN IŞİD SONRASI ÖNERDİĞİ MODEL HENÜZ BELLİ DEĞİL'
Gürcan, bundan sonra Türkiye'nin sahadaki askeri hareketliliğinden ziyade, masadaki diplomatik ataklarını önemsediğini de dile getirdi. "Türkiye bölgesel ve küresel anlamda bölgede son üç-dört senede çok oyun bozdu, ama Türkiye'nin IŞİD sonrası önerdiği model henüz belli değil" diyen Gürcan, "Suriye ve Irak'ta düzeni sağlamaya çalışan dürüst bir arabulucu rolü mü çizecek yoksa hala Suriye ve Irak'ta var olan ‘çatışma lehimize' şeklinde mi değerlendirecek henüz net değil" ifadelerini kullandı.
‘ABD'NİN İRAN İLE BOZUŞMASI TÜRKİYE İÇİN HAYAT ÖPÜCÜĞÜ OLUR'
"ABD'nin Suriye ve Irak konusunda temel amacı, İran'ı çevrelemek mi olacak, yoksa temel düşman söylendiği gibi radikal İslamcılar ve amaç onların bir an önce yok edilmesi mi bilemiyoruz. Eğer ABD'nin önceliği İran ise yani ABD askeri seçeneklerin de masada olduğu bir İran tokuşmasına doğru yönelecekse, bu Türkiye için bir hayat öpücüğü olur yani Türkiye ABD'nin İran karşıtı çabalarındaki başat aktör rolüyle, ABD'nin hala bölgesel anlamda güvenebileceği bir aktör olabilir. Ama eğer Amerika radikal İslamcı yani aşırıcı selefi akımları bölgede öncelikle yıpratma ve ardından yok etme üzerine bir strateji yürütüyorsa, bu durum Rusya'nın stratejisi ile de örtüşeceği için Ankara'yı zor günlerin bekleyeceğini söyleyebiliriz."
‘ANKARA'NIN CİHATÇI MOTİVASYONA İHTİYACI VAR'
Suriye'nin kuzeyinde insanların özellikle, selefi cihatçı motivasyon, Şii motivasyonu ve Kürt etno milliyetçi motivasyonu için ölüp, öldürdüğünü savunan Gürcan, Türkiye'nin bölgedeki bu üç temel motivasyonun arasındaki sıfır toplamlı oyunu, bir şekilde kazan-kazan'a çevirmesi, aynı anda birbirleriyle koordineli bir şekilde bu üç motivasyonun soğutulması ve söndürülmesinin gerektiği görüşünde. Gürcan,"Ankara'nın korktuğu iki senaryo var. Biri İran'dan Doğu Akdenize bir Şii koridoru ve onun üzerinden Kandil'den Doğu Akdeniz'e bir Kürt koridoru. İşte bu Şii veya Kürt koridorunu yok edebilmek için, Ankara'nın cihatçı selefi motivasyona ihtiyacı var" görüşünü dile getirdi.
‘MUSUL'U KÖTÜ ADAMLARDAN BEŞİNCİ KEZ KURTARACAĞIZ'
Bu selefi cihatçı motivasyonun üzerine oturduğu bir bölgesel Sünni bilinçaltının da var olduğuna dikkat çeken Gürcan,"Bu bilinçaltı Rakka'da ve İdlib'de kendini gösteriyor. 2002'den bu yana Musul'u biz kötü adamlardan şu anda dördüncü kez kurtaracağız. Beşinci kez kurtarmak istemiyorsak bu bahsettiğim İŞİD sonrası düzende, ben Türkiye'nin bu üç motivasyonun soğutulması için başat aktör olması gerektiğini düşünüyorum. Herkesle diyalog çabası içerisinde, daha yumuşak, daha müzakereci, daha diplomatik yöntemlerle yola devam edilmeli" dedi. Bölgesel anlamda Ankara, Bağdat, Şam ve Tahran dörtlüsü bir araya gelmezse Putin ile Trump arasında sıkışılacağını savunan Gürcan, "Ve her ikisinin arasındaki güç oyununda, başta Suriye, Irak ve onlardan etkilenecek olan Türkiye ve İran, bu ülkelerle top gibi oynamaya devam ederler" ifadelerini kullandı.
‘CERABLUS ÇATI SÖZLEŞMESİ GİBİ BİR METİN OKUMAK İSTERDİM'
Gürcan şu değerlendirmede bulundu:
"Demokrasi ve laiklik prensipleri doğrultusunda Irak ve Suriye'de bu bilinçaltını nasıl bir süreçle tekrar merkeze bağlanacağı çok önemli. Mesela Suriye'nin kuzeyinde bir çatı belge olarak Rojava Toplum Sözleşmesi var. Hukuklaşma çabaları bakımından Suriye'nin kuzeyinde Suriye anayasası var. Ben bir Cerablus çatı sözleşmesi gibi bir şey okumak isterdim."
Gürcan, Suriye'nin kuzeyinde çatışmanın sönmesi içinse en az üç sene, siyasi geçiş süreçleriyle en az beş sene, suların durulması için de en az on sene gerektiği öngörüsünde bulundu.