Terör eylemlerinin yeni biçimleri, hedefleri, sonuçları ve Batı dünyasındaki çifte standartlı bakışı Londra’da yaşayan gazeteci, yazar ve belgeselci Sedat Aral ile konuştuk.
'ARTIK TERÖRÜN ŞEKLİ DEĞİŞTİ'
‘Bu durumun tam olarak terör mü, yoksa bir vahşet döneminin başlangıcı mı emin olamadığını’ belirten Aral, Londra saldırısından hareketle şu değerlendirmeyi yaptı: “Bakıyoruz mesela saldırganın elinde sekiz inçlik bir bıçak var. Normalde herhangi süpermarketten, bakkaldan alınabilecek bir obje. Mutfak bıçağından bahsediyoruz. Ve bir anda Batı’nın en büyük ve güvenli olduğu düşünülen şehirlerinden birisinde beş kişi ölüyor bu bıçakla. Yani bu durum şeklen de yerine oturmamaya başladı. Aslında bu durumu tam olarak açıklamak mümkün mü onu da bilmiyoruz. Adını koyamıyoruz.”
'BESLENENLER KONTROLLÜ BİÇİMDE KULLANILIYOR MU, YOKSA…'
Bir gazeteci olarak bütün hayatının Batı’nın Ortadoğu’da veya çeşitli yerlerde çıkardığı savaşları takip etmekle geçtiğini anımsatan Aral, "Yeni dönemde terör eylemlerinin Batı beslediği adamları kontrollü bir şekilde kullanıyor mu, yoksa kontrol edemiyor mu” sorusunu akla getirdiğini belirtti. Aral terörizm konusundaki ikiyüzlülüğe ise "Afganistan’daki Taliban dediğimiz adamlar yani şu anda insanlara kök söktüren adamlar, Batı’nın denetiminde ortaya çıktı. Bin Ladin’in geçmişine bakın 1980’lerde Independent’te yazılan bir yazı var üzerine yzılmış. Nasıl bir halk kahramanı olduğu anlatılıyor" sözleriyle dikkat çekti.
'KENDİLERİNE YAKIN TARAFI KUTSAYIP DİĞERLERİNİ TERÖRİST İLAN EDİYORLAR'
"Onları köşeye sıkıştırabilecek bir medya kalmadı. Çünkü devletin sübvanse ettiği televizyonlar ana akım medya ile istedikleri gibi oynuyor. Kar amaçlı olmayan bir organizasyon örneğin, BBC. Suriye’de iç savaş başlarken bütün şu anda terörist diye insanların kafasını kesen insanlar demokrasi götürüyor diye kutsanıyordu, Batı televizyonlarında, gazetelerinde. Bunun asıl sebebi devlet tekelindeki televizyonlar ve yayınlar, devletle ilişkili medya patronları politikacıların aldıkları kararları sürekli halka şirin göstermeye çalışıyorlar.”
'AKILLI KÖTÜLER, AKILSIZ KÖTÜLER'
Dünya çapında ‘akıllı kötüler’ ve ‘akılsız kötüler’ olmak üzere, iki büyük tehlikenin belirdiğini ifade eden Aral, ‘akılsız kötülerin’ bir çoğunun Doğu’da birikmeye başladığına işaret ederken Batı’nın ‘akıllı kötüler’ kategorisindeki insanlık suçlarına şu örneklerle dikkat çekti:
Türkiye’nin beylik laflarla sürekli Batı tarafından bir şekilde suçlara ortak edildiğini sonra da bütün suçları işlediği için yarın öbür gün Ruanda’daki gibi yargılanacak hatta karalanacak bir ülke haline gelmeye başladığını anlatan Aral, şu ifadeleri kullandı: "İngilizler Türkiye’nin envanterinde ne olduğunu çok daha iyi biliyor. Türkiye’nin herhangi bir savaşı destekleyecek, 5-10 yıl sürdürecek bir askeri gücü yok, parası da yok. Sizi başkasını kılıcı ile savaştırıyorlar, sonra da kılıçta sizin parmak var ve suçlu siz oluyrosunuz. Maalesef Türkiye gibi ülkeler de bunu seviyorlar. Bu şekilde dünyaya kendilerini kabul ettirdiklerini zannediyorlar. Beylik laflarla, bağıra bağıra gidiyorlar ve ertesi günü olay şeylerin sorumlusu haline gelmeye başlıyorlar.”
'BAĞIMSIZ MEDYAYA İHTİYAÇ VAR'
Sorunun Türkiye’de ‘akıl ve bilgi üreten kurumların yokluğu’ olduğunu belirten Aral, “Bilgi üreten kurumlar olmayınca da bu şekilde sürekli aşağı doğru çekilen toplumlar haline gelmeye başladık” diye ekledi. Türkiye gibi ülkelerin başkalarının ringinde sürekli yumruk yiyen hakemlere döntüğünü savunan Aral, bu kısır döngüden çıkmak için akla ve bağımsız medyaya ihtiyaç olduğunu belirtti. Aral şöyle konuştu: “Yargılayabilecek bir eleştirel yapıya ihtiyaç var, sorun bu kurumların olmaması. Batı’da ve Londra’da bu kurumlar mevcut. İyiyi de söylüyor kötüyü de. Bakıyorsunuz politikacı belirli bir yere kadar sınırı var, o sınıra kadar gidiyor ve dönüyor. Yani kötü olmak için de akla ihtiyaç var”.
'ARTIK TÜRK VATANDAŞI OLMAK SORUN'
"Eskiden Afganistan’ın Pakistan’ın problemiydi bu. Oraların vatandaşı olmak zordu. Şimdi de Türk olmak zorlaştı. Yani yurtdışında yaşayan vatandaşların şu anda kategorik olarak herhangi bir yere bilet alırken kuyrukta daha fazla bekleyecekleri anlamına geliyor. Bir polis kontrolünden geçerken yüzünüze daha ekşi bakılacak. Bu durum gitgide artacak her olayda. Politikada üzerinde düşünülmeden sarf edilen lafların bir anlamı olmadığı ve Batılı ülkelerle gereksiz bir gerilim yaşandığına dikkat çeken Aral, “Türk halkı boş lafların bedelini ödeyecek” ifadelerini kullandı.
'POLİTİKACILARIN LAFLARI YÜZÜNDEN İNSANLAR BATAR'
Aral şu değerlendirmeyi yaptı: “Küçük kobilerin geçim kaynağı Avrupa’ya yaptıkları yan sanayi ihracatı. Hepsi de gelir düzeylerini düşünüyorlardır çünkü Türkiye bir ticaret toplumu. Arap ülkeleri gibi petrole dayalı boş gezen bir toplum değil, çalışan ve üreten bir kitle var Türkiye’de. Bu ürünleri satmak zorunda. İki tane politikacının ettiği iki laftan ötürü kamyonlar sınırda beşer dakikadan fazla bekletilirse bir sürü insan batar Türkiye’de. Sistemin bunu hesap etmesi gerekiyor. Mesela Bulgaristan’da gümrükteki milliyetçi bir adamın sinirlenip kamyonları yirmişer dakika fazladan bekletmesi Türkiye’de en azından yüzlerce insanı korkunç duruma düşürüyor.”
'EMPERYALİST ÇARKLARIN YAĞINI KOYUYORLAR'
Aral, şunları ekledi: "Terör psikolojik bir şey. Bunu atlıyorlar. Bir politikacının ağzından bir cümle çıktığı zaman o diğer politikacıları veya diğer devletleri korkutmuyor, direk olarak sokakta yürüyen insanı korkutmaya başlıyor. Onu korkuttuğu zaman, bütün emperyalist çark çalışmaya başlıyor. Aslında Doğu’nun liderleri maalesef burada yaşanan emperyalist çarkların yağını koyuyorlar. Başka bir şey yaptıkları yok."