Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Öneş: BND krizi siyasi

Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Kahl'ın açıklamalarının büyük yankı uyandırdığını söyledi. Öneş söz konusu açıklamanın istihbarat örgütleri arasındaki ilişkilerdeki sorunlarından kaynaklanan bir mesele olmaktan çıktığını ve siyasi niteliğinin ağır bastığını dikkat çekti.

Öneş iki ülke arasında gerilimin giderek tırmandığına işaret ederek "Gerilim ülkeler arası hatta Avrupa Birliği — Türkiye arasında bir boyut kazandı. İstihbarat örgütleri arasındaki ilişkilerde zaman zaman sıkıntılar çıkabilir ve fakat bu sıkıntılar ikili görüşmelerle halledilebilir. Halledilemediği zaman da devreye başbakanlar girer ve sorun çözülür. Şimdiye kadar siyasi kurumlar arasında bu derecede bir tartışma olmamıştır. Ancak şimdi önümüzde,istihbarat servislerini aşan bir mesele var.

'MERKEL'İN İZNİ OLMADAN BÖYLESİ BİR AÇIKLAMA YAPILAMAZ'

Bu meselede Almanya Federal Haber Alma Teşkilatı'nın konuşması bir servis ilişkisinden ziyade bir siyasi değerlendirmeyi ortaya koyuyor. Kurala göre, istihbarat servisleri başkanları siyasi değerlendirmelerde bulunamaz ve siyasi yönlendirmenin dışına çıkamaz. İlk defa Almanya gibi demokratik bir ülkede bir istihbarat servisi başkanının siyasi bir değerlendirmenin içine girdiğini görüyoruz. Almanya'daki bir istihbarat servisi başkanının böyle bir konuşma yapma hakkı yoktur, yaptırtmazlar. Yapıldığına göre demek ki Merkel'in bilgisi çerçevesinde yapılmış bir konuşmadır. O zaman mesele servisler arası ilişkilerle değildir. Türkiye-Almanya ilişkisindeki sorunlardan kaynaklanan bir durumla karşı karşıyayız" değerlendirmesini yaptı.

'TÜRKİYE'NİN FETÖ HASSASİYETİNE PARMAK BASILIYOR'

Bruno Kahl'ın bilinçli olarak böyle bir açıklama yaptığını işaret eden MİT eski Müsteşar Yardımcısı Öneş "Türkiye'nin FETÖ konusundaki hassasiyeti bilindiği halde bir dokunma yapılıyor. Yani yaraya parmak basılıyor. Çünkü Kahl değerlendirmesini yaparken hükümetin bir tezgâhı olduğu iddialarına da inanmadığını söylüyor. İki cümle arasında bir tezat var ama anlaşılıyor ki bu mesele Türkiye'nin Almanya hakkında Nazi benzetmesinden kaynaklanıyor. Çünkü Almanya'nın ‘Nazi' hassasiyeti, bizim FETÖ konusunda gösterdiğimiz hassasiyetin çok daha üstünde. Ben, Kahl'ın darbe açıklamasını, Nazi uygulamasıyla bugünkü uygulamaların kıyaslanmasına verilmiş bir cevap olarak görüyorum" dedi.

'OLAYLARI OLDUĞUNDAN FARKLI GÖSTERMEK TÜRK-ALMAN İLİŞKİLERİNDE ONARILMASI MÜMKÜN OLMAYAN YARALAR AÇAR'

Almanların, Gülen cemaatinin başka ülkelerde de kurduğu yapıları kullanmak istediği iddialarını da değerlendiren Öneş "Almanya'nın, Gülen örgütünün Orta Avrupa, Asya ve Ortadoğu'daki ilişkilerinden yararlanarak Türkiye'yi sıkıştırmak gibi hedefinin olduğu iddialarını somut veriler üzerinden değerlendirmek lazım. Henüz böyle bir somut delil ortada yok. Olayları abartmak ya da olduğundan farklı göstermek Türk-Alman ilişkilerinde onarılması mümkün olmayan yaralar açar ve bu da Türkiye'ye çok fazla zarar verir" uyarısında bulundu.

'GÜLEN ÖRGÜTÜ GİBİ ÖRGÜTLENEN YAPILARI İSTİHBARAT SERVİSLERİ KULLANMAK İSTEYECEKTİR'

Gülen Örgütü'nün Türkiye ve dünyada kurumsal yapılar, sivil toplum örgütleri, medya ve daha birçok alanda ciddi şekilde örgütlendiğini belirten Öneş "Uluslararası ilişkileri çok geniş olan böylesi bir hareketin dünyadaki istihbarat servisleri tarafından kullanılmak isteneceğini kabul etmemiz lazım. Türkiye'de bu örgütsel yapının gücünün çok azalarak da olsa devamlılığını koruyabildiğini, yurt dışında da imkanlarının bulunduğunu görüyoruz.Yabancı servisler bundan yararlanmak isteyeceklerdir" değerlendirmesini yaptı.

'ALMANYA TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ BİR PARTNERDİR'

Türkiye-Almanya ilişkilerinin bir an önce düzeltilmesi gerektiğini vurgulayan Öneş "Türkiye Almanya ilişkileri belli iktidarların, belli siyasilerin girişimleri karşısında şekillenmez. Ülkelerin çıkarları karşısında şekillenir. Almanya, Türkiye için önemli bir partnerdir. Karşılıklı stratejik çıkarları vardır. Ancak burada siyasetin hata yapma lüksü yoktur. Meseleyi iç politika malzemesi yapmaktan hemen çıkarmak gerekir" diyerek çözümün nitelikli siyasetle yapılabileceğini belirtti.