‘BUNLARI SALT TÜRK DÜŞMANLIĞI DİYE YORUMLAMAK SEÇİMLERE GİDEN SÜREÇTE BAŞKA MESAJLARI DA ÇAĞRIŞTIRIR'
Yalçınbayır, Türkiye ile Hollanda arasında yaşanan krizi şu sözlerle yorumladı: "Şu anda Bulgaristan'daki Hak ve Özgürlükler Partisi'nin bazı temsilcilerinin, üst düzey yöneticilerinin Türkiye'ye girmeleri bile yasak. Şimdi onlar Bursa'da çifte vatandaşların yoğun olduğu yerlerde propaganda yapmak isteseler Türk hükümeti onlara mani olur. Yani ülkeler kendi koşullarına göre bazı düzenlemeler yapabiliyorlar. Bunları salt Türk düşmanlığı diye yorumlamak seçimlere giden süreçte başka mesajları da çağrıştırır."
Yalçınbayır, AK Parti'nin bugüne kadar hazırladığı hiçbir Anayasa paketinde başkanlık sisteminin gündeme gelmediğine de vurgu yapıp bu konunun Türkiye'nin gerçek sorunlarını konuşmamak ve hesap vermemek için ortaya atıldığını söyledi. Başkanlık sistemi 1 Mart öncesi hayata geçmiş olsaydı, bugün Türkiye'nin kan gölüne dönmüş olacağına dikkat çeken Yalçınbayır, şöyle devam etti:
"1 Mart bugün olsaydı, şimdiki anayasa değişikliği ile Tayyip Erdoğan başkan olmuş olsaydı MGK'ye başkanlık edecek, milli güvenlik siyasetini ortak bir akılla değil, kendisi belirleyecekti. Yani tek bir kişi, ‘biz yabancı ülkeye girmeliyiz, yabancı asker bizde şu kadar olmalıdır' diyecekti. O dönemin parlamentosu, kan gölüne dönebilecek bir Türkiye'yi kurtarmıştır."
AK Parti'nin kuruluş felsefesi ve değerleri ile ilgisi kalmadığını da söyleyen Yalçınbayır, Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi partinin kurucu isimlerinin bu kritik süreçte sessiz kalmasını sert bir dille eleştirdi: "Benim bildiğim Abdullah Gül'ün parlamenter sistemden yana olduğudur. Bülent Arınç da parlamenter sistemden yanadır. Bu kişiler parti zarar görmesin diye konuşmuyor olabilirler. Ama bu, onları beraat ettirmez. Suskunlar kendilerine veya yakınlarına zarar gelir diye susuyorlar. Bu diktatörlüklerde olan bir şey."
Yalçınbayır, anayasa tartışmaları konusunda da şu yorumu yaptı: "Bugün Anayasa tartışmasıyla Türkiye'nin gündemi işgal ediliyor. Gündemde olması gereken gerçek sorunlar tartışılmıyor, onlar için hesap verilmiyor. Bu Anayasa değişikliği bir ibranamedir. İbraname, hukukta o işten kurtulmak anlamına gelir. 2002 öncesi dahi var olan iddialar dokunulmazlık nedeniyle durdu. Cumhurbaşkanı oldunuz. Yine dokunulmazlığınız varsayılarak duruyor ki cumhurbaşkanlarının dokunulmazlığı yoktur. Ama bu hiç Türkiye gündeme getirilebiliyor mu? O zaman hem onlardan hem cumhurbaşkanlığı sürecinden hem cumhurbaşkanlığı bittikten sonraki bütün fiillerden ibra edilmenin önşartı yargı önüne çıkmayı zorlaştırmaktır. Ben Tayyip Bey'i yakinen tanırım ve onun da sorumlu olarak hesap vermeyi düşüneceğini bilirim. Ama bu, hesap vermeyi fiilen imkânsız hale getiren bir düzenleme. 301 imzayla soruşturma önergesi, 360 imzayla bu önergenin kabulü, 400 imzayla yüce divana sevk ve yüce divana sevk ettiğiniz kişiler anayasa mahkemesinde sizin seçtiğiniz kişiler önünde hesap verme…
Bu hesap verme şekli dünyanın hiçbir yerinde yok. Tayyip Bey'in de normal şartlarda kabul edeceği bir şey değil ama bunların sonuçlarını da bilemez. Güvendiği elemanlar kendilerine hukuken doğru bilgi vermiyor. Yani Tayyip Bey seçmen olsaydı o da ‘Hayır' derdi."