Prof. Dr. Karasar, 10 Mart'ta Moskova'da düzenlenen Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Toplantısı kapsamında yapılan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dış politika ve savunma işbirliği konularında verdiği mesajları değerlendirdi.
'TÜRKİYE VE RUSYA BİRBİRLERİNİN HASSASİYETLERİNİ ANLAMA NOKTASINA GELDİ'
"En başta karşılıklı duruşlar vardı ama şu anda Suriye'de Rusya, Türkiye'nin hassasiyetlerini, Türkiye de Rusya'nın hassasiyetlerini daha yakından anlama noktasına geldi. Suriye'nin geleceği noktasındaysa Türkiye ile Rusya'yı, dünyanın diğer kısımlarından ayıran bir özellik, ABD'yi dışarıda tutacak olursak, Suriye'de sahada olmaları askeri güçleriyle. Suriye'nin geleceğinin Türkiye için hayati bir önemi var, milyonlarca mülteci var, 900 kilometrelik sınırı var. Ancak Türk-Rus stratejik işbirliğinin aldığı yön, özellikle uzun menzilli hava savunma sistemleri başta olmak üzere, nükleer işbirliği dâhil olmak üzere Suriye'yi geçmiş, çok daha derinlere inen bir hal almış durumda. O yüzden Suriye'de karşımıza çıkabilecek problemler, yakın zamanda özellikle Rakka operasyonu dolayısıyla çıkabilecek problemler çok zorlanmadan aşılır diye düşünüyorum."
'TÜRKİYE-RUSYA İŞBİRLİĞİ SURİYE'DE ATEŞKESİN ÖNÜNÜ AÇTI'
Türkiye ve Rusya'nın, Halep'in tahliyesi sırasında dünyada örneği çok az görülmüş olan karmaşık bir operasyonu mümkün olan en az zaiyatla yürüttüğünü kaydeden Karasar, "Bu çok önemli bir şey; 20-25 farklı silahlı grubun sahada olduğu, Rusya'nın, İran'ın olduğu, Suriye rejim askerlerinin, Hizbullah'ın olduğu, onun karşısında da 20-25 kadar farklı silahlı örgütün olduğu resim düşünün ve o resimde sivillerin Halep'ten çıkartılması operasyonunun ne kadar zor bir operasyon olacağını düşünün. Gerçekten de iki ülkenin istihbarat ve askeri kurumlarının işbirlikleriyle ve en önemlisi iki ülkenin siyasi mekanizmaları arasındaki yakın koordinasyonla, özellikle iki ülkenin dışişleri bakanlarının yakın işbirliğiyle bu operasyon tamamlanabildi ve bu Suriye'deki ateşkesin önünü açtı. Astana süreci sonrasında gerçekleşen ateşkesin iyi kötü devam ettiği konusunda herkes hemfikir. Rusya ve Türkiye'nin işbirliğiyle Suriye'de başarılanları ne NATO ne ABD ne başta BM'nin Cenevre'de toplamaya çalıştığı diğer mekanizmalar sağlayamamıştı. O yüzden Türkiye ve Rusya'nın sürekli koordinasyonunun, Suriye'nin geleceği için anahtar olduğunu düşünüyorum. Bunun devam etmemesi için herhangi bir engel görmüyorum. Başta iki ülkenin menfaatleri, ayrıca bölgenin daha fazla kan ve gözyaşı görmemesi için son çarelerden biri olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
'NATO VE ABD TÜRKİYE'YE HAVA SAVUNMA TEKNOLOJİSİ TRANSFERİ İSTEMİYOR'
Erdoğan, Putin ile yaptığı görüşmede Türkiye'nin hava savunması için Rusya'dan S-400 füze sistemi satın alması konusunu da değerlendirdiklerini açıklamıştı. Türkiye'nin uzun süredir uzun menzilli hava savunma sistemi almak istediğini kaydeden Karasar, sözlerini şöyle sürdürdü:
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin'in iki ülke ilişkilerinde en önemli rolü oynadığını kaydeden Karasar, "İki cumhurbaşkanı arasında geçmişten beri en yoğun kriz anlarında bile gözlemlediğimiz birbirlerine karşı saygı ve halklara karşı besledikleri sevgi var. Gerçekten Türkiye ile Rusya'nın bu çok hızlı değişen tektonik kaymalar içinde olan Ortadoğu ve dünya küresel politikasında oynayacakları önemli roller var. İki ülkenin, iki halkın, iki liderin oynayacakları roller var" dedi.
'TÜRKİYE İLE RUSYA SORUN ALANLARIYLA İŞBİRLİĞİ ALANLARINI AYIRIYOR'
Rusya Türkiye ilişkilerinde Karadeniz, Kırım gibi görüş farklılığı olan konular bulunduğunun unutulmaması gerektiğini ifade eden Karasar, "Her zaman pembe tablolar çizmek yanıltıcı olabilir. O yüzden sorun alanlarının varlığını da unutmayarak işbirliği sahalarını belirlemekte fayda var. Bence iki liderin de gerçekçi tutumları bu konuda çok ön açıcı. İki ülke yumurtaları ayrı sepetlere koyuyorlar, sorun alanlarını işbirliği alanlarından ayırıyorlar. Fikirlerin farklı olduğu alanları fikirlerin aynı olduğu alanlardan ayırıyorlar ki bu çok önemli. Dış politika kulvarlarında bazılarını izole etmek gerekiyor işbirliklerini devam ettirmek için. Bu olduğu sürece iki ülke arasındaki ilişkilerde artık onarım döneminden tekrar yeniden inşa dönemine geçildiğini söylemek mümkün olabilir" dedi.