Almanya ve Hollanda hükümetleri, Ankara'dan gelen bürokratların Avrupa'daki Türk topluluklarla bir araya gelmelerini engellemeye başladı. Buna karşılık Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Berlin'in ve Amsterdam'ın politikalarına ‘Nazi politikası' dedi. Benzeri atışmalar daha önce de yaşanmıştı, ancak bugün yaşananların derecesi, daha öncekilerden bir hayli fazla.
ODAK NOKTASI REFERANDUM
Bugünkü skandalın başlıca nedeni, Türkiye anayasa değişikliği ile ilgili 16 Nisan'da yapılması planlanan referandum oldu. TBMM'nin desteklediği yasa tasarısı, Başkanlık yönetiminin kurulmasını ve Cumhurbaşkanının iktidardaki süresinin uzatılmasını öngörüyor.
Bu değişiklikleri Türk halkı da desteklerse Cumhurbaşkanı, hükümeti oluşturma yetkisi elde edecek, Başbakanlık koltuğu ise boş kalacak. Cumhurbaşkanı tüm icra iktidarını kendinde toplayacak ve başkan yardımcılarıyla Başbakanın yetkilerini de icra edecek.
Türkiye Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bu değişikliklerin 'diktatörlüğün kurulması' olarak algılanmaması çağrısında bulundu. Bozdağ, anayasa değişikliklerinin Cumhurbaşkanına 'meclisten kurtulması' için yetki verileceği anlamına gelmediğini söyledi.
Referandum ise Erdoğan ve 15 yıldır Türkiye'nin en popüler siyasi gücü olan iktidardaki AKP için hassas bir dönemeç olacak.
Bozdağ, Türk halkının ‘evet' oyu vereceğinden emin. Bununla birlikte reformların her zaman doğru biçimde algılanmadığı düşüncesiyle, "Anayasa değişikliklerine karşı kirli bir oyun oynanıyor, tüm bunları halka anlatacağız" ifadelerini kullandı.
AVRUPA'NIN MANEVRASI
Avrupa'da oy kullanma hakkı olan yüzbinlerce Türk yaşıyor. Aralarında Bozdağ'ın da bulunduğu bazı üst düzey Türk bürokratlarının gerçekleşemeyen ziyaretleri, Avrupa'daki Türk vatandaşlara anayasa değişikliklerini anlatmayı amaçlıyordu. Almanya ve Hollanda'da Türk topluluklarıyla görüşmeler ve birkaç miting planlanmıştı.
Ancak Hamburg'da yangın tehlikesi bahane edilerek Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun konuşma yapmasına izin verilmedi.
Hollanda hükümetiyse Çavuşoğlu'nun uçağının iniş yapmasına izin vermedi. Aynı zamanda Rotterdam Belediye Başkanı Ahmet Abutalip, Çavuşoğlu ile kentte yapılması programlanan buluşmanın, mekan sahibinin reddetmesi nedeniyle gerçekleşmeyeceğini bildirdi. Yine Rotterdam'da polis, Türk konsolosluğunun yakınlarında, Almanya'dan Hollanda'ya Türk toplumuyla buluşmak üzere gelen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın aracını durdurdu.
Bunun sonucu, Rotterdam'da yaşayan Türklerin konsolosluğun yakınında düzenledikleri gösteriler ve polisle çatışmalar oldu.
DİĞER ÜLKELERE DE SIÇRADI
Öte yandan İsveç de Ankara'nın propaganda kampanyasını desteklemeyi reddetti. 12 Mart'ta Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Mehdi Eker'in konuşma yapacağı Stockholm'daki salonun sahibi, sebebini göstermeden kira sözleşmesinin feshedildiğine dair açıklama yaptı.
Danimarka Başbakanı Lars Rasmussen ise Ankara'ya, Başbakan Binali Yıldırım'ın önceden planlanan gezisini ertelemeyi önerdi. Rasmussen, "Türkiye'nin Hollanda'ya saldırıları dikkate alındığında görüşme, bağlantısız bir konuymuş gibi incelenmemeli. Türk meslektaşlarıma görüşmeyi ertelemelerini tavsiye ettim" dedi.
Böylelikle birkaç gün içinde üst düzey Türk bürokratları, Avrupa'da ‘istenmeyen şahıslar' oldu. Bu arada Fransa Başbakanı François Hollande, Türkiye'ye karşı vefa gösterdi, ancak Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Marc Ayrault, Ankara'ya sert söylemlerden kaçınma çağrısında bulundu.
'NAZİ VE FAŞİZM KALINTILARI'
Türkiye, bazı AB ülkelerinin yaptığı manevraya kesin bir dille karşı çıktı. 12 Mart'ta Başbakan Binali Yıldırım, "Hollanda hükümetinin eylemlerini kararlılıkla karşı çıkıyoruz. Ankara, bu kabul edilemez muameleye misliyle karşılık verecektir. Türkiye'ye ve diplomatik dokunulmazlığı bulunan bakana bu muamele kabul edilemez" açıklamalarında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Hollanda'ya misliyle karşılık verileceğini söyledi ve 5 Mart'ta Almanya'nın Gaggenau kentinde Bekir Bozdağ'ın konuşmasının engellenmesi ile ilgili yaptığı konuşmaya benzer şekilde Hollanda hükümetinin eylemlerini, ‘Nazi ve faşizm kalıntıları' olarak tanımladı.
Erdoğan, "Ey Almanya, sizin demokrasiyle yakından uzaktan alakanız yok. Sizin şu andaki uygulamalarınız geçmişteki Nazi uygulamalarından farklı değil, bunu böyle biliniz… Hollanda da aynı tutumu gösterdi, belki de başkaları da bunu takip edecek. Ancak Türkiye'ye saygı duyacaksınız, çünkü sonuç sizin aleyhinize olur" ifadelerini kullandı.
NAZİ SUÇLAMASI KIZDIRDI
Hollanda Başbakanı Mark Rutte, ‘Nazi' suçlamasına ‘çılgınlık' derken, Almanya Şansölyesi Angela Merkel ise sert açıklamalardan kaçınmayı tercih etti. Merkel, "Bu tür uygunsuz açıklamaları ciddiyetle yorumlamak bile mümkün değil" diye konuştu.
Ancak 1.4 milyon Türk'ün yaşadığı Almanya'da Cumhurbaşkanı ile ilgili olumsuz bir imaj mevcut. Der Spiegel dergisi, Erdoğan'ın Türkiye'yi otokratik bir ülke haline getirmek istediğini, referandumda çıkabilecek az oylardan ötürü sinirini gizleyemediğini ve bu nedenle bir düşman imajı oluşturmaya, (Almanya'yı) tepki verilmesi için provoke etmeye çalıştığını savunuyor.
AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ ÇELİŞKİLERLE DOLU
Berlin ile Ankara arasında çelişkili ilişkiler oluştu. Bir taraftan iki ülke ticari ilişkilerde ortaklık ile birbirine bağlı iken, öte yandansa AB'nin göçmen politikasına ve mülteci krizine farklı bakıyor.
Ankara, önceki anlaşma çerçevesinde öngörüldüğü gibi AB'den Türkiye için vizeleri kaldırmasını talep ediyor, Avrupa ise bu talepleri göz ardı ediyor. Buna karşılık Türkiye, Ortadoğu'dan gelen göçmenlerin Türkiye'de tutulmasına yönelik anlaşmayı feshedebileceği konusunda uyarıyor. Böyle bir durumdaysa en zararlı çıkacak ülke, 2015-2016 döneminde 1 milyonun üzerinde göçmen kabul eden Almanya olacak.
Rusya Federasyon Konseyi Enformasyon Politikası Komisyonu Başkanı Aleksey Puşkov, Hollanda ve Türkiye arasında yaşanan gergin olaylara işaret ederek, "Türkiye'nin AB üyelik şansı artık sıfır" dedi.
'AVRUPALILAR SİNSİCE HAREKET ETTİ'
Rusya'da yayınlanan Ulusal Strateji Problemleri dergisinin genel yayın yönetmeni Ajdar Kurtov, RT'ye verdiği mülakatta buna benzer bir bakış açısı sergiledi. Kurtov, "Avrupa, Türkiye'yi içeriye alma ve imtiyaz tanıma isteksizliği gösteriyor. Onlarca yıldır benzer bir tablo karşımıza çıkıyor. AB, kabul kararını özellikle uzatıyor" diye konuştu.
Avrupa ülkelerinin provokasyon içerikli eylemlerine dikkat çeken Kurtov, "Almanya, Hollanda ve diğer ülkeler Türkiye'ye propaganda eylemlerinin yapılmasını istemediklerini önceden bildirebilirdi, ancak bunu yapmadılar. Bence bu, Türklerin gururunu zedelemek için yapılan planlı bir kampanya. Avrupa'dakiler Erdoğan'ın tepkisinin ne olacağını iyi biliyorlardı ve Türk bürokratlarını bilinçli bir şekilde engellediler. Görülen şu ki Avrupalılar, sinsice hareket etti, buluşmaları aniden erteledi veya iptal etti. Ankara doğal olarak son derece sert bir tepki verdi" dedi.
'KARŞILIKLI BAĞ ÇOK GÜÇLÜ'
Olayların ciddi sonuçlar doğurmayacağını söyleyen Kurtov, "Karşılıklı bağ çok güçlü. Avrupa, Ankara'ya satış pazarı olarak gerekli, diğer yandan AB ve Almanya da güvenlik bakımından Türkiye'ye ihtiyaç duyuyor. Ankara'nın işbirliği olmadan Ortadoğu krizi aşılamayacak ve Avrupa, göçmenlerden ve terörizmden zarar görmeye devam edecek" ifadelerini kullandı.