"(CHP lideri Kemal) Kılıçdaroğlu'na söylüyorum; adamlarını bir araya topla terör örgütünün propagandasını yapmasınlar. Onların teminatı olmasınlar. Milletimizi istismar etmesinler. Siyaset yapacaksanız edeplice yapın. Çok net şekilde söylüyorum."
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Mardin'deki operasyonların yapılış biçimini eleştiren CHP'li siyasetçilere böyle seslendi.
CHP Genel Merkezi ve Parti lideri Kılıçdarğolu'ndan henüz bir yanıt gelmese de açıklamaya yönelik ilk tepki, Soylu'nun hedef aldığı isimden geldi.
Kurtköy'de yapılan operasyonlarda işkence gördüğü iddia edilen bir yurttaşın fotoğrafını yayınladığı için hedef alınan İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu' bakan Soylu'ya aynı sertlikle yanıt verdi.
RS FM'de Yavuz Oğhan'ın programına katılan İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, İçişleri Bakan Soylu'nun ifadelerini değerlendirmeye başlamadan önce polemiğe neden fotoğraftaki insanın öyküsünü anlattı.
'OLAYI HAMEN BAŞBAKANLIĞA BİLDİRDİM'
"Ben bir iddiayı paylaştım. Fotoğrafı bana bir avukat meslektaşım gönderdi, durumu anlatıp fotoğraftaki şahsa ait belgeleri paylaştı. Ben de fotoğraf ve bilgileri bana ulaştığı an hemen Başbakanlığa bildirdim. Fotoğrafı Genel Kuruda da gösterdim. Benden önce iki ayrı partinin milletvekili bu fotoğraf nedeniyle tartıştılar. Ben söz aldığımda avukatın bana verdiği bilgiyi anlattım. Fotoğraftaki kişi Yakup İbrahim, 17 Şubatta gözaltına alınmış, bir gün sonra Mardin Devlet Hastanesi'ne kaldırılmış. Şu an hastanenin göğüs cerrahisi bölümünde tedavi görüyor. Göğsüne tüp bağlanmasa ölecekmiş. AK Parti Grup Başkan vekiline durumu anlatıp 'Açıklama yapacak mısınız' diye sordum. Bu konuyla ilgili sataşma da oldu kendilerine çıkıp cevap bile vermediler."
"Ben milletvekiliyim. Bunun bana verdiği sorumluluklar var. Onlardan bir tanesi de yurttaşlarımızın insan haklarını korumak, hukukun üstünlüğünden azami ölçüde yararlanmasını sağlamaktır. Böyle bir iddiayı ben saklayamam. Ettiğim yemine aykırı davranmış olurum. Ben doğru olanı yaptım. Süleyman Soylu'ya düşen görev, ‘bir milletvekili arkadaşımız bir bilgi paylaştı. Derhal araştırıp, kamuoyuyla da gerekli bilgiyi paylaşacağım.' açıklaması yapmaktır. Çünkü iddialar sadece bir köylüyle sınırlı değil. Orada çok sayıda köylüye kötü muamele ve işkence yapıldığı iddiası var."
'İÇİŞLERİ BAKANI HUKUĞU HİÇE SAYIYOR'
İddiaları dile getirenlerin 'terörist' ilan edilmesine tepki gösteren Tanrıkulu, İçişleri Bakanı'nın sert sözlerin ardından sorduğu "Kimin tarafınızdasınız?" sorusunu da yanıtladı.
"İçişleri Bakanı'nın tepkisi gerçekten parlamentoyu, insan haklarını hiçe sayan bir tepki. Türkiye'de şu an en kolay iş insanlara hain, bölücü, terörist ilan etmektir. Eğer suçluluk telaşları olmasa bu kavramları kullanmazlar. Kimse terörle mücadeleye karşı değil. Ben terörü İstanbul ya da Ankara'da kınamış bir insan değilim. Ben terörü doksanlarda Diyarbakır Barosu Başkanı'yken Diyarbakır'da kınamış bir insanım. Onlar sağda solda iş takipleri yaparken, biz doksanlı yıllarda hem insan haklarını savunuyorduk hem de teröre ve terör yöntemine karşı çıkıyorduk. Bugün o bombaları yapanlara, atanlara bin kere lanet olsun. Türkiye'nin Kürt meselesi şiddetle-terörle çözülmez. Bugün bizi milletvekiliyken, yurttaşlarımızın haklarını savunurken ‘teröristlik' ile suçlamak acizliktir. Bu günler geçecek, söyledikleri sözler kalacak geriye. 80'li 90'lı yıllarda böyle yaklaşıldığı için Türkiye'nin Kürt meselesi kartopu gibi büyüdü bugün bu noktaya geldi. Yurttaşlara yapılan işkence iddialarına ilişki herhangi bir cümle sarf edilmiyor, onun yerine ‘terörden yana mısın değil misin' yanıt geliyor. Terörden yana değilim ama yurttaşlarımıza da işkence yapılmasın."
'İDDİAMIN PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIM'
Hükümetin temel hak ve özgürlükler için daha kapsayıcı bir pozisyon alması gerektiğini söyleyen Tanrıkulu, siyaset üslubunda tehdit ve provokasyonun olmadığına dikkat çekti:
"Avrupa İnsan Hakları mahkemesinde Türkiye'den ikinci başvurusunu yapmış bir avukatım. İnsan hakları ihlalleri nedeniyle hukuk doktoru oldum. ‘Etkili İç Hukuk Yolları' konulu doktora tezi yazdım. Bu ortamda ben profesör olurdum. O kadar ağır ihlalleri var ki, olağanüstü hal döneminde yaşıyoruz. Temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı bir dönemden geçiyoruz. Hükümetin açık ve daha kapsayıcı bir pozisyonda olması lazım. Dolayısıyla İçişleri bakanının bu kadar bağırmasına tehdit etmesine gerek yok. Bu söylemle bir siyasi çıkar elde etmeye çalışabilirler ama yurttaşlarımızın zihninde bıraktığı izin telafisi yok. Bir siyasetçinin üslubu tehdit ve provokasyon olmamalı."
Tanrıkulu, hükümetin ve bakanın açıklamalarının ardından, işkence gördüğü iddia edilen köylü hakkını da savunmaya devam edeceğini söyledi: "Ben bir iddiayı paylaştım, peşini de bırakmayacağım. O zaman sorumlular ‘Hayır işkence görmemiştir' diye yanıt versinler. ‘Düşmüştür', ‘kafasını duvara vurmuştur desinler. Geçmişte işkence böyle açıklamalar yapıldığını biliyoruz."