HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ iddiasıyla açılan davanın duruşması bugün Kartal Anadolu Adliyesi’nde görülmeye başlandı.
Demirtaş’ın tutuklu bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden SEGBİS sistemi ile katıldığı duruşmaya, Avrupa Sosyalistleri Partisi (PES) Genel Başkanı Sergey Stanishev, İsveç Sol Parti Başkanı Jonas Sjöstedt ve beraberlerindeki heyet ile HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu ve HDP’li vekiller de izleyici olarak katıldı.
Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada, mahkeme heyetinin adresini sorduğu Demirtaş “Türkiye Büyük Millet Meclisi” yanıtını verdi. Demirtaş, savunmasında şu ifadelere yer verdi:
“Aslında hazırlanan iddianame için uzun uzadıya savunma gerektirecek bir kanaatte değilim. Madem dava açılmış, madem huzurunuzdayız yargı makamına saygıdan dolayı savunmamı size sunacağım.
Aslında dokunulmazlıklarımızın kaldırılmış olduğu sürece dair ciddi bir usul tartışması yapılması gerekir. Ancak bu dosyada buna da gerek duymuyorum. Şu anda bir yönüyle dokunulmazlığı devam eden, bir yönüyle dokunulmazlığı kaldırılan bir vekil olarak huzurunuzdayım. Medya organlarını veya gazeteyi tehdit ettiğim ya da ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ ettiğim iddiası ile yargılanıyorum. 6 milyon oy almış bir partinin İstanbul milletvekili ve genel başkanlığını sürdürüyorum daha.
Türkiye’nin 30’dan fazla şehrinde hakkımda açılmış davalar vardır. Dolayısıyla her birisine cezaevi nakil aracı ile gidip gelmeyi hem onur kırıcı hem de imkansız olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu nedenle adil yargılama hakkım ortadan kaldırılmış bir şekilde yargılanıyorum. ‘Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik’ ettiğim iddia edilmiş. İddianamede bu suçu somut olarak nasıl işlediğim anlatılmamış. Bir gazeteye karşı hakaret ve aşağılama söylemi, nasıl TCK-216’ya denk geliyor ben bunu çözemedim. Selahattin Demirtaş hakkında başlatılmış olan siyasal linç kampanyasına benim de katkım olsun diye hazırlanmış olan bir iddianamedir.
Ben bir siyasetçiyim ve savunmamı siyasi kimliğimi de göz önünde bulundurarak yapmak zorundayım. Söz konusu iddianamede müşteki avukatları şikayet dilekçelerinin başlığının değiştirilmesinden oluşturulmuş. Şikayet dilekçesinin başlığı değiştirilmiş ve iddianame diye yazılmıştır. Biraz önce cezaevinden odamdan çıkarılıp, buraya getirilene kadar baktım iddianameye. Gerçekten yasama organının bir üyesi olarak bu iddianameden üzüntü duydum. İddia makamı ve savcılar partime ve siyasi görüşlerimize değer vermek zorunda değiller ancak saygı duymak zorundalar. Şikayet dilekçesinin tek bir cümlesini değiştirmeden iddianameye dönüştürmek iddianame değildir.
Eksik bir soruşturma var hatta sıfır bir soruşturma var. Örneğin, bu suç duyurusundan sonra savcılığın, müşteki gazete bu konuşmayı yaptığım tarihten önce benim ve partim hakkında neler yazmış, nasıl bir dil kullanmış, acaba benim eleştirilerimi hakketmiş mi etmemiş mi, buna bakmalıydık. Başka bir soruşturma ciddiyetsizliği de, sözde benim bu konuşmamdan sonra müşteki gazeteye saldırı olmuş. Elimdeki iddianameye göre benim konuşmam ile gazeteye saldırı arasında bağlantı varmış.”