Türkiye'nin dört bir yanında yürütülecek referandumun çalışmalarının belki de en önemli parçasını doğu ve güneydoğu bölgeleri oluşturuyor. Hükümet kanadında 'HDP'li seçmen Evet'e daha yakın' iddiası, bölge seçmenini daha özel bir yere oturtuyor. Bu iddiayı dile getiren AK Partili siyasetçilerden Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, RS FM'de 'Yavuz Oğhan'dan Bidebunudinle' programına konuk oldu.
'HDP'Lİ SİYASETÇİLERİN TUTUKLANMASI HDP SEÇMENİNİ ETKİLEMİYOR'
Milletvekillerinin tutuklanması ve yargı süreci HDP'li seçmeni çok etkilemiyor. HDP'li seçmen burada ciddi bir siyasi kabahat arıyor ve HDP'yi suçluyor. Çünkü demokratik ve siyasi zemini PKK'nin zehirlemesine maalesef müsaade etti bu arkadaşlarımız. Hatta müsaade etmekle de kalmadılar açık bir destek de sundular. Kendi seçmenleri ise bu destekten hiçbir zaman memnun değildi. Eğer destekleseydi zaten durum çok daha farklı olurdu."
Referandum öncesi HDP'li eş başkanların, milletvekillerinin ve siyasetçilerin tutuklulukları HDP'li seçmenin kararını ne yönde etkiler? Miroğlu'na göre, bölge halkı oy verirken tepkilere göre hareket etmek yerine siyasi hafızasını yoklayacak.
HDP dediğimiz siyasetin 25 yıllık birikimine baktığımız zaman 2 buçuk milyon oy alan bir siyasetti. Haziran seçimlerinde birden bire ivme kazanarak 6 milyona yükseldi. Bunun tamamen konjenktürel sebepleri vardı. Bir kere 6-7 Ekim olayları yaşanmıştı ve insanlar tehdit ediliyorlardı. PKK silahlı güçlerini dağlardan şehirlere taşımaya başlamıştı. Haziran seçimlerinde gördük bunu."
AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu'nun ifadelerinin aksine HDP, batıdan da çok ciddi oy aldı. Dolayısıyla oy artışını tek başına 'PKK baskısı' olarak açıklamanın eksik bir değerlendirme olduğunu hatırlatıyoruz.
GÜVENLİKÇİ POLİTİKALAR MI, REFORMLAR MI?
Miroğlu, bütün bu değerlendirmelerin referanduma AK Parti ve Erdoğan lehine yansıyacağını öngörüyor:
"Türkiye yeni, bir sayfa açmak istiyor. Maddeleri tartışabiliriz, eleştirebiliriz ama belli ki Ak Parti Erdoğan'ın liderliğinde yeni bir sistem öngörüyor. Bu sisteme bakarken inanıyorum ki HDP'li 6 milyon seçmenin içerisinde en az 3 milyon insan geçmiş hafızasına bakarak değerlendirecek."
Ancak geçmiş hafızamızı yokladığımızda bugün yaşananlardan çok farklı bir tabloyla karşılaşmıyoruz. Miroğlu'na 'Parti kapatmalarının yerini Kürt siyasetçilerin tutuklanmaları aldı' eleştirilerini hatırlatıyoruz. Miroğlu, tek farkın bugün yapılanların Avrupa standartlarında yapıldığına dikkat çekiyor:
"Batasuna Partisi'ne yapılanları hatırlarsak biz, uygulamalarda Avrupa standartlarının ötesindeyiz. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesiyim, gidiyorum görüyorum oralarda da durumu. Şu an AK Parti'nin yasalaşmasını sağladığı model, 12 Eylül referandumu ile kabul ettiğimiz model, siyasi partilerin kapatılmasını neredeyse imkansız hale getiren bir model. Bu Avrupa'da böyle değil. AK Parti'nin Kürt meselesinin kırmızı çizgilerine nasıl dokunduğunu ve bu dokunuşun reformlarla nasıl sonuçlandığını iyi görmek lazım. Ben Kürt seçmenin bunu iyi gördüğü kanaatindeyim."
Pek çok reform yeni güvenlikçi politikaların gölgesinde kaldı. 'Tunceli'nin ismi Dersim olsun', devlet kurumu tabelalarından T.C ibaresinin kaldırılması bugün gündeme getirmeyi düşünmek bile cesaret edilecek konular olmaktan çıktı. Orhan Miroğlu, güvenlikçi politikaların Türkiye'ye dayatıldığını söylüyor:
"Bugün güvenlikçi politika tabi ki var. Ama AK Parti ya da devlet, durup dururken güvenlikçi politikalara yönelmedi. Bir sabah uyandık 5 yüz militan Cizre'yi işgal etmiş. Nusaybin ve Sur'da da aynı şey. Ve bu insanlar kararlı bir şekilde ‘buradayız' diyorlar. ‘Kandilden aldığımız talimattır. Buralardan hepimizin ölüsü çıksa bile terk etmeyeceğiz' diyorlar. Biz bu işin kan dökülmeden kapanması için de çok büyük çaba gösterdik. ‘Gidin, Nusaybin'e zarar vermeyin' dedik. Çünkü devlet buraya girer Nusaybin de zarar görür. Ama hiçbir şekilde yanıt alamadık. Maalesef, altı mahallesi yerle bir oldu Nusaybin'in.
'DEMOKRATİK ALAN GENİŞLEYECEK'
Gerilimli bir dönemin ardından bölge halkının referandumdan ne gibi beklentileri olabilir? Miroğlu, bölge halkının 'Evet' deme nedenlerini ve beklentilerini sıraladı:
"Demokratik alanın genişleyeceğini düşünüyorum. Yasal değişikliklerin alt yapısını hazırlayacağız. Muhtemelen 2017 yasama faaliyetleri ön gördüğümüz sistemin alt yapısını hazırlamakla geçecek. ‘Hayır' çıkarsa yapacak bir şey yok. Ama ‘Evet' çıkarsa ki hiç şüphem yok, kelimenin tam anlamıyla demokratik kurumsallaşma inşa edilecek. Mesela baraj meselesi, yüzde 3-4 veya dar bölge sistemi olacak. Temsil oranının ve demokrasi alanının genişlemesi gibi hamleler. Kuzey Irak politikalarının gözden geçirilerek entegrasyon süreci güçlendirilecek. Yeni sistemden Kürtler bakımından beklediğim şey, siyasi temsil ve eşitlenmede adaletin sağlanması olacaktır. Buna dair yasaların parlamentoda görüşülmesi ve sonuca bağlanması olacaktır. Kürtlerin 1916'da ulusal kurtuluş savaşındaki tercihi ne kadar doğru bir tercih idiyse, 1924'teki inkar sürecine rağmen ne kadar doğru bir tercih idiyse, Kürt halkına bu süreçte bir kurucu görev ve misyon yüklemememiz için hiçbir sebep yok."