Söz konusu kararda, 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) 3. maddesinin 1. fıkrası kapsamında FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatlarının olduğu sabit görülen hakim ve cumhuriyet savcılarının aynı kararname maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığı ve ayrı ayrı olmak üzere meslekten çıkarılmalarına karar verildiği bildirildi.
Meslekten çıkarma kararının HSYK'ya gelen şikayet, ihbar, inceleme, soruşturma dosyaları ve bu dosyalar hakkında verilen kararlar ve mahallinde yapılan araştırmalar, FETÖ/PDY ile ilintili dosyalarda görev alan hakim ve cumhuriyet savcılarının bu dosyalarda yaptığı işlemler ve verdikleri kararlar, örgüt mensuplarının haberleşme için kullandıkları şifreli programlarda yer alan kayıtlar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturmalar kapsamında ifadelerine başvurulan hakim ve cumhuriyet savcılarının ifade ve sorgu tutanakları ve soruşturma sürecinde samimi şekilde itirafta bulunan hakim ve cumhuriyet savcılarının beyanlarının birlikte değerlendirilmesi sonucu alındığı kaydedildi.
KARARIN GEREKÇESİ
'MİLLİ GÜVENLİĞE YÖNELİK EN AĞIR SALDIRILARDAN BİRİ'
Karar metninde, şunlar kaydedildi: "Son zamanlarda tanık olunan yakın çevredeki ülkelerin durumu, devlet otoritesinin ortadan kalkması halinde bırakın demokratik bir düzende yaşamayı, insanların en temel haklarının her gün saldırı altında olduğu bir düzensizlik ve kargaşa ortamının acı örnekleri olarak dünya kamuoyunun gözü önünde durduğu, darbe teşebbüsünün, ülkemizin birçok terör örgütünün açık hedefi olduğu günlerde gerçekleştirilmesinin bu riskin ağırlığını daha da artırdığı, bütün bu değerlendirmeler birlikte ele alındığında, darbe teşebbüsünün sadece demokratik anayasal düzen yönünden değil bununla sıkı bağı olan 'milli güvenlik' yönünden de mevcut ve ağır bir tehdit oluşturduğu, milli güvenliğin, Anayasada ve insan haklarının korunmasına ilişkin birçok uluslararası belgede, temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması sebepleri arasında sayıldığı, güvenliğin olmadığı yerde demokratik düzeni sürdürme ve özgürlükleri hayata geçirebilmenin mümkün olmadığı, açıklanan nedenlerle şimdiden Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 15 Temmuz darbe teşebbüsünün demokratik anayasal düzene, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine ve milli güvenliğe yönelik en ağır saldırılardan biri, belki de en ağırı olduğu sonucuna varmak gerektiği açıktır."