AK Parti Tanıtım ve Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, anayasa değişikliği referandumu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Yılmaz, AK Parti Genel Merkezi'nde gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya geldiği basın toplantısında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Referandumda 'evet' sonucunun çıkması halinde bazı maddelerin neden 2019 yılında yürürlüğe gireceğinin sorusuna Yılmaz, şu yanıtı verdi:
"Paketin maddeleri üç ayrı tarihte yürülüğe girecek. Bunlardan birincisi hemen yürürlüğe girecek maddeler. Bunlar arasında cumhurbaşkanının partili olması, HSYK ile ilgili düzenlemeler var. İkincisi, ilk seçimlerden önce adaylık süreci başladığında yürürlüğe girecek maddeler. Üçüncü ise yeni sisteme göre cumhurbaşkanı seçildiğinde yürürlüğe girecek maddeler. Yani maddelerin üç ayrı yürürlük tarihi var."
'PARTİLER, HALKLA DEVLET ARASINDA KÖPRÜDÜR'
"Partili olmak kötü bir şey değil. Vesayetçi mantıkla baktığınız zaman partili olmaya bazı eleştiriler getirebilirsiniz. Ama biz tek parti döneminde değiliz. Demokratik çoğulcu bir ortamda partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Partiler, halkla devlet arasında köprüdür. Partili olan yöneticiler, ortak akla daha fazla yaslanırlar. Parti kurullarında istişare mekanizmalarıyla daha fazla hareket ederler. Halkla daha fazla diyalog içine girerler. Dolayısıyla çok partili düzende, partili olmak, güzel bir şeydir."
Başbakanın, bakanların partili olduğunu ancak seçildikten sonra tüm toplumun başbakanı, bakanı olduğunu vurgulayan Yılmaz, partili olmanın hizmetlerde tarafsızlığın kaybedileceği anlamına gelmediğini söyledi.
Partili olmanın, adalet ve tarafsızlık içinde tüm topluma hizmet etmeye engel bir durum olmadığının altını çizen Yılmaz, "Bu yeni sistemde seçilecek cumhurbaşkanının üç alternatifi var. Birincisi partili olmama şansı da var. Biz bir yasağı engeli kaldırıyoruz. Zorunlu bir şekilde partili olmak diye birşey söz konusu değil. Partili olmak isteyen cumhurbaşkanının da iki alternatifi var. Üye olarak, genel başkan olarak partili olabilir" ifadesini kullandı.
'UYUM KANUNLARI GEREKECEK'
Yılmaz, 2019 yılına kadar olan süreçte de uyum kanunlarının gerekeceğini belirterek, "Anayasa en üst norm. Bunun altında kanunlar, kararnameler var. Dolayısıyla anayasada birtakım şeyler değiştiği zaman bunların mutlaka kanunlara, bir takım alt düzenlemelere etkileri olacaktır. Uyum kanunları diyebiliriz buna… Bu yürütme, yasama, yargıyla ilgili olabilir" diye konuştu.
Yürütmede artık bakanlıkların yapısının ve işleyişinin Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle düzenleneceğine dikkati çekenYılmaz, "Dolayısıyla bakanlıkların kurumsal yeniliklere çok daha hızlı adapte oldukları uyum kanunları görebiliriz" dedi.
Yeni sistemde, gençlerin 18 yaşında milletvekili olabileceğini hatırlatan Yılmaz, "Mutlaka gerekli uyum yasaları çıkarılacaktır. Milletvekili olan bir gencin, belediye meclis üyesi olmayacağı düşünülemez. Orada da mutlaka gerekli uyum kanunları yapılacaktır. Bu tabii zaman alacaktır" açıklamasında bulundu.
Yılmaz, yeni sistemi neden hemen uygulamaya koymadıklarıyla ilgili ise şu değerlendirmede bulundu:
"Bir taraftan bu uyum kanunları ihtiyacı var. Diğer taraftan da mevcut cumhurbaşkanımız ve başbakanımız aynı siyasi gelenekten oldukları için ve uyum içinde çalıştıkları için sistemle ilgili bahsettiğimiz sıkıntılar şu an için dönemsel olarak yaşanan sıkıntılar değil. Dolayısıyla şu anda daha uyumlu bir tablo var karşımızda. Birbiriyle uyumlu çalışan aynı siyasi gelenekten gelen, aynı siyasi tercihlere sahip bir cumhurbaşkanı ve başbakandan bahsediyoruz. Dolayısıyla şu an için acil uygulanması söz konusu değil. Bu süreci uyum kanunlarıyla, yeni sistemin alt düzenlemelerini yaparak hazırlayacağız. Aşamalı bir şekilde hayata geçmesi, sistemin sıhhati açısından daha doğru olacaktır diye düşünüyoruz."
'EVET'İN ÖNDE OLDUĞUNU BİLİYORUZ'
AK Parti'nin yapmış olduğu anketlerden hareketle bir analiz yapmasının istenmesi üzerine Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayısal anlamda anketlere girmeyi doğru bulmuyoruz ama 'evet'in önde olduğunu biliyoruz. Hiçbir şekilde rehavete kapılmadan çalışmak durumundayız. Yapmamız gereken, genel merkez ve teşkilatlarımız olarak rehavete kapılmadan, toz pembe tablolar çizip kendimizi tembelliğe itmeden çalışmak. Dolayısıyla bu ruh hali içinde hareket etmemiz lazım."
'Tek adamlık' iddialarına yönelik Yılmaz, "Bir kişinin seçildiği bir seçimle, seçimlerin olmadığı antidemokratik bir ortamlardaki tek adamları birbirine karıştırmamak lazım. Burada, milyonlarca seçmenin seçime gidip seçtiği bir kişiden bahsediyoruz. Bu kişi belli bir dönem zarfında ülkeyi yönetiyor. Bitimsiz bir iktidar, ömür boyu bir iktidardan da bahsetmiyoruz. Seçimlerle, halkın meşru iradesiyle yönetime gelen hükümetlerden bahsediyoruz" diye konuştu.
Bunu 'tek adam rejimi' gibi sunmaya çalışmanın, yalan ve iftiradan başka birşey olmayacağını dile getiren Yılmaz, bunların halkta karşılık bulacağına inanmadığını belirtti.
"Tek adam dediğiniz, arkasında milyonlarca seçmen olan insanlar" diyen Yılmaz, ABD, Fransa gibi ülkelerde de bunun olduğunu, esas olanın demokratik rejimin ve milli iradenin güçlülüğü olduğunu vurguladı.
'YARDIMCILAR MECLİS İÇİNDEN VEYA DIŞINDAN ATANABİLİR'
Yılmaz, AK Parti tabanında kararsızların çok olduğu yönündeki iddiaları yalanlayarak, "Bizim gördüğümüz anketlerde hiç böyle değil. Ama toplumda elbette, belli bir kararsız kitle var. Bu kitlenin belli bir kısmı, geçmişte AK Parti'ye oy vermiş insanlar. Ama 'AK Parti tabanı çok kararsız' gibi bir durum söz konusu değil. Tam aksine ortalamalardan daha düşük durumda" dedi.
Cumhurbaşkanı yardımcılarının seçimle gelmediğini, bir veya birden fazla yardımcısının da olabileceğini ifade eden Yılmaz, yardımcıların Meclis içinden de dışından da atanabileceğini, Meclis'ten atanması durumunda milletvekilliğinin sona ereceğini aktardı.
Yurt dışı vekaletlerinin geçici olduğunu ve o süreçte çok fazla önemli kararın alınmadığını hatırlatan Yılmaz, cumhurbaşkanı görevdeyken vefatı halinde makamın boşalması durumunda 45 gün içinde hızla seçime gitme yöntemini belirlediklerini anlattı.
Cevdet Yılmaz, vekalet edecek olan cumhurbaşkanı yardımcısının ülkeyi salim bir şekilde seçimlere götüreceğini vurgulayarak, bunun da çok istisnai bir durum olduğunu dile getirdi.
Bu yeni sistemin mekanik olarak algılanmamasını isteyen Yılmaz, sistemin zaman içinde kendi siyasi teamüllerini oluşturacağını bildirdi.
'MİLLETVEKİLLERİNİN PRESTİJİ BAKANLARDAN YÜKSEK OLACAK'
Yeni sistemde milletvekillerinin prestijinin, bakanlardan daha yüksek olacağını ifade eden Yılmaz, "Bakanlar atanmış kişiler olacak. Cumhurbaşkanı seçilmiş kişi ve partili olacak. Diğer taraftan milletvekilleri seçilmiş insanlar olarak devam edecekler. Milletvekillerinin prestiji zaman içinde çok daha güçlü hale gelecek" diye konuştu.
Oranlara bakıldığında en yüksek 'evet' oranının AK Parti tabanında göründüğünü açıklayan Yılmaz, bunun parti için yeni birşey olmadığını, yıllardır sistem değişikliğini savunan bir parti olduklarını söyledi.
Yılmaz, '100 bin kişinin cumhurbaşkanı adayı belirleme yetkisi'nin önemine de değinerek, bunu 'vatandaş inisiyatifi' olarak nitelendirdi.
"Yeni sistemle birlikte burada oturan arkadaşlarımızdan biri de 100 bin imza bulabilirse aday olma şansına sahip. Bunun da çok önemli bir inisiyatif olduğuna inanıyorum. Kurumsal yapıların ötesinde halkın doğrudan devreye girmesini sağlayan güzel bir uygulama."
Yılmaz, anayasa değişikliği paketinin içeriğini yasama, yürütme ve yargı çerçevesinde sınıflandırarak, anlattı.
Yasamada, kanun yapma tekelini Meclise verdiklerini ifade eden Yılmaz, "Meclis ortadan kalkacak, Meclis'in etkisi azalacak' diye bir sürü tezvirat yapılıyor. Bunun gerçekle uzaktan yakından ilgisi yok. Meclisimiz eskisinden de güçlü hale geliyor. Şu anki mevcut sistemde kanunlaşan hususlara baktığınızda bunun birçoğu hükümet tasarısı şeklinde Meclis'e giden tasarılardı, teklifler çok az yer tutmaktadır. Yeni sistemde ise tamamen artık kanun yapma tekeli Meclis'e veriliyor. Bunun bir tane istisnası var, o da bütçe. Bütçe biliyorsunuz kendisi de bir kanundur. Bütçeyi onaylama yetkisi de yine Meclis'te ama teklif etme hakkı anlamında Cumhurbaşkanlığına verilen tek yetki bütçeyi teklif etme yetkisi. Bunun dışındaki bütün kanunları artık milletvekilleri bizatihi teklif edecekler. Bu son derece önemli bir yetki ve Meclis'in kanun yapma özelliğini pekiştirici bir yetki" değerlendirmesinde bulundu.
Cevdet Yılmaz, milletvekili sayısının 550'den 600'e çıkarılması konusunda da bazı spekülasyonlar yapıldığını belirtti.
Avrupa'da bir milletvekili başına 40-45 bin gibi seçmen düştüğünü kaydeden Yılmaz, Türkiye'de bu sayının çok daha yüksek oranlarda görüldüğünü vurguladı.
Yılmaz, 18-24 yaş arasında 8 milyondan fazla genç bulunduğunu, yeni getirilen teklifle 8 milyondan fazla insana seçilme hakkı sağlanacağını hatırlatarak, bunun "temsilde adalet" kavramıyla anlatılması gerektiğine, böylece siyasete yeni bir soluk getirileceğine işaret etti.
'MUTLAKA MECLİS İÇİ UZLAŞMA GEREKİYOR'
Meclis'in yasama ve denetim işlevine yoğunlaştığını anlatan Yılmaz, güvenoyu dışında bütün denetim kanallarının açık olduğunu kaydetti.
Yılmaz, güvenoyunun yeni sistemde Meclise yetki olarak verilmemesine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Millet artık temsilcileri kanalıyla değil doğrudan hükümeti belirleyeceği için millet hükümete güvenoyu vermiş oluyor. Milletin güvenoyu verdiği bir yerde temsilcilerinden ikinci bir güvenoyu aramanın sistemin mantığı gereği doğru olmadığını düşünüyoruz. Dolayısıyla bu sistemde güvenoyu dışında bütün denetim yolları yine açık ve güçlendirilmiş bir şekilde. Örneğin yazılı sorulara 15 gün içinde cevap verme zorunluluğu var. Şu anki sistemimizde bu anayasal bir zorunluluk değil ama yeni sistemde bir anayasal zorunluluk haline geliyor. Buna benzer hususlarla denetim kanalları güçlendirilmiş durumda."
Yılmaz, "Bugünkü sayıları esas alırsanız, 330'dan fazla milletvekilinin oyu gerekiyor. Yani bugünkü sayılarımızla AK Parti olarak biz bunu belirleyemiyoruz. Burada mutlaka Meclis içi uzlaşma gerekiyor. Uzlaşma olmazsa nihai aşamada kura suretiyle HSYK'ya üyeler seçilmiş olacak. Cumhurbaşkanının dört üye seçme hakkı var, Adalet Bakanı ve müsteşarı tabii üye, yedi üyeyi ise nitelikli çoğunlukla Meclisimiz seçmiş olacak" dedi.
Yılmaz, Meclis'e ilk defa cumhurbaşkanını ve bakanları her konuda sorgulama yetkisi verildiğine işaret etti.
Mevcut sistemde Meclis'in vatana ihanet dışında cumhurbaşkanını sorgulama yetkisinin bulunmadığını anlatan Yılmaz, yeni sistemde ise her konuda yüzde 66 ile Meclis'in karar verme yetkisinin olduğunu, böylece denetim yetkisinin güçlendirileceğini bildirdi.
Yılmaz, bakanların artık Meclis'te bulunmayacağını, Meclis'ten bakan olanların milletvekilliğinin sona ereceğini, bunun da yasama ile yürütme arasında kuvvetler ayrılığının güçlü şekilde ortaya konulduğunu gösterdiğini ifade etti.
'ETKİLİ KARAR ALIP İCRAAT YAPAN BİR YAPI OLUŞTURULUYOR'
Yürütme konusunda ise hükümet sistemini, idari sistemi kendi içinde konsolide ettiklerini anlatan Yılmaz, Cumhurbaşkanlığının yetkileri ile Başbakanlığın yetkilerini birleştirdiklerini kaydetti.
Cumhurbaşkanlığının ekibiyle ve kurumsal yapısıyla birlikte hükümeti temsil ettiğini, doğrudan halk tarafından belirlendiğini aktaran Yılmaz, 5 yıllığına Meclis ve idare oluştuğuna, sandıkların aynı anda geldiğine değindi.
Yılmaz, tek bir fark olduğunu Meclis'in tek dereceli olduğunu, aynı gün Meclis'in dağılımının belirleneceğini belirterek, "Ama Cumhurbaşkanlığında biliyorsunuz yüzde 50'yi ilk turda geçen bir aday olmazsa ikinci tura kalmış olacak ve vatandaşımız Meclis'teki dengeleri, genel siyasi tercihlerini dikkate alarak tercihlerini şekillendirmiş olacak. Burada esas itibarıyla daha hızla hareket eden, etkili karar alıp icraat yapan bir yapı oluşturuluyor" diye konuştu.
'KANUNLAR KARARNAMELERİN ÜSTÜNDE OLACAK'
Geçmiş siyasi tarihte her dönemde cumhurbaşkanı ile başbakanlar arasında sorunların, çatışmaların yaşandığını hatırlatan Yılmaz, bunun bedelini de ekonominin, halkın ödediğini belirtti.
Yılmaz, her dönemde bunların yaşanmasının olayın kişisel değil, yapısal ve sistemsel sorundan kaynaklandığına işaret etti.
Cevdet Yılmaz, 2007'deki referandumda yüzde 69 oyla vatandaşın kendi cumhurbaşkanını kendisini seçmek istediğini anımsatarak, bugün idarede yapılan işlemin, 2007'de vatandaşın yaptığı tercihin, eksik kalan boyutlarını tamamlamak olduğunu anlattı.
Yeni sistemde kararnamelerin, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi şeklinde yayımlanacağını belirten Yılmaz, kanunların kararnamelerin üstünde bir konumda olacağını aktardı.
Kanun ile kararname çeliştiğinde esas olanın kanun olduğunu, kararnamelerin temel ve siyasi haklarla ilgili yapılamayacağını ifade eden Yılmaz, kararnamelerin Anayasa Mahkemesi'nin denetimine açık olduğunu kaydetti.
Yılmaz, Anayasa'da 'Kanunla düzenlenir' diye sınırları çizilmiş konularda kararname çıkarma yetkisinin bulunmadığına, bütün bunların açık şekilde yeni düzenlemelerde ortaya konulduğuna vurgu yaptı.
'İKİNCİ DÖNEMİN OLUP OLMAYACAĞI HALKIN TAKDİRİNE BAĞLI'
Mevcut sistemde Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı iş ve işlemlerin yargı denetiminin dışında olduğunu hatırlatan Yılmaz, yeni sistemde ise Cumhurbaşkanlığının bütün iş ve işlemlerinin yargı denetimine açılacağını bildirdi.
Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çok önemli bir düzenleme, sınırlandırıyoruz. İki dönemle dünyanın en başarılı lideri de olsa, yönetimi de olsa artık iki dönemle yönetimleri sınırlandırmış oluyoruz. İkinci dönemin olup olmayacağı da halkın takdirine bağlı. Cumhurbaşkanı ve Meclis'e seçimleri birlikte yenileme yetkisi de veriyoruz. Bu da çok tartışılan bir konu. Kesinlikle fesih yetkisi yok, seçimleri birlikte yenileme yetkisi var. Herhangi bir cumhurbaşkanı birinci döneminde seçimleri yenileme kararı verirse kalan süresinden fedakarlık yapmak durumunda. İkinci defa seçilip seçilemeyeceği de halkın takdirinde, belli değil. İkinci döneminde böyle bir karar verdiğini düşünün aday dahi olamaz artık. İki defa en fazla aday olma imkanı olduğu için ikinci döneminde seçimleri yenileme kararı verdiğinde aday dahi olma hakkı yok. Meclis ise her zaman seçimleri yenileme hakkına sahip ama bir şartla, yine Meclis seçimi yenilediği zaman cumhurbaşkanlığı da ikisi de aynı anda seçimleri yenilemek durumunda olacaklar. Sadece şöyle bir durum var, ikinci dönemde seçimi yenileme kararı verirse Meclis, o günkü mevcut cumhurbaşkanı tekrar aday olma imkanına sahip. Kötüye kullanılmasın diye bu yetki yapılmış. Bunlar da istisnai yetkilerdir. Bu seçim yenileme yetkisi kolay bir karar değil, büyük riskler içeren bir karar, karar alıcılar için. Dolayısıyla sistemin tıkandığı sistemik bir devlet krizinin ortaya çıktığı durumlarda ancak devreye girebilecek kararlardır. Sistemin sigortası anlamında bazı düzenlemelerdir. Sistem tıkanmasın diye yapılmıştır. Bu esas itibarıyla cumhurbaşkanını ve Meclis'i uzlaşmaya zorlayacaktır. Esas olan uzlaşmadır, uzlaşma olmazsa nihai yetki olarak devreye girecek bir düzenlemedir."
'İLK DEFA ANAYASA'YA YARGININ TARAFSIZLIĞI İFADESİ GİRECEK'
Yargının konumumun da yeni sistemle güçlendirildiğini belirten Yılmaz, yargının bağımsızlığının yanına tarafsızlığın da geleceğini, bu sayede ilk defa anayasaya yargının tarafsızlığı ifadesinin gireceğini vurguladı.
Cevdet Yılmaz, ikinci önemli hususun da yargıda birlik sağlanması olduğunu, askeri yargı, sivil yargı ayrımı kalmayacağını, yargının sivilleşeceğini, demokratikleşme anlamında bu adımın çok önemli görüldüğünü kaydetti.
Cevdet Yılmaz, düzenlemelerle yargının çok daha güven veren bir yargı olacağını, iyi işleyen yargının da ekonomiye güç katacağını sözlerine ekledi.
Halk oylamasına yönelik kampanyanın nasıl hazırlandığına yönelik bir soruya Yılmaz, "Nihai kararı millet verecek. 1950'lerde rahmetli Menderes, 'Yeter söz milletindir' demişti. Kurucu genel başkanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bunu bir adım daha ileriye taşıdı geçmiş referandumlarda, 'Yeter söz de karar da milletindir' dedi. Söz ve karar milletindir. Milletimizin kararına her zaman saygı duyduk, bundan sonra da saygı duymaya devam edeceğiz" yanıtını verdi.
Yılmaz, milleti güçlendiren bu sürece milletin güçlü bir 'evet' diyeceğine olan inancını dile getirdi.
Anket sonuçlarının ne yönde olduğunun sorulması üzerine Yılmaz, bu noktada anketlerin paylaşılabilir sonuçlar verdiğini söyledi.
Bir kaç hafta içinde daha sağlıklı sonuçların alınacağını vurgulayan Yılmaz, 'evet' oylarının önde olduğunu belirtti.
'KAMPANYALARIN ASIL HEDEFİ KARARSIZ KİTLELERDİR'
Kararsızların varlığına işaret eden Yılmaz, "Kampanyalarda onlar için var. Herkes kararını vermişse kampanya yapmanıza gerek kalmaz zaten. Kampanyaların asıl hedefi kararsız kitlelerdir" ifadelerini kullandı.
Yeterince bilgi sahibi olmadığı için henüz kararını netleştirmeyen seçmen grubunun varlığına dikkati çeken Yılmaz, AK Parti teşkilatları kanalıyla yüz yüze iletişimle herkese ulaşmak istediklerini vurguladı.
MHP ile referandum sürecinde birlikte bir kampanya yapılması ihtimaline de değinen Yılmaz, MHP ile 'amaç birlikteliklerinin' olduğunu, iki ayrı parti olarak kendi öncelikleri ile kampanya yapacağını bildirdi.
Bu amaç birlikteliğinin getirdiği bir diyaloğun ve ortak bazı faaliyetlerin de mümkün olduğunu ifade eden Yılmaz, ancak bunun henüz tam anlamıyla şekillendirilmediğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çalışmalarının AK Parti için çok önemli olduğunu belirten Yılmaz, "Saha çalışması açısından onların netleşmesini bekliyoruz. Onunla uyumlu bir kampanya planlaması yapmamız bizim için tercih edilen bir durum" dedi.
Mevcut sistemde en büyük sıkıntıyı Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan Kürt vatandaşların çektiğini aktaran Cevdet Yılmaz, "Dolayısıyla hiç kimse Kürt vatandaşlarımızdan statükonun bekçiliğini yapmasını beklemesin. Bingöl Milletvekili olarak da bunu ifade etmek istiyorum. Sistemin bekçiliğini hiçbir bir şekilde bu vatandaşlarımız yapmayacaklardır. Değişimden yana olacaklardır, statükodan yana olmayacaklardır. Statükonun bekçiliği, daha çok CHP'ye yakışan bir tavır. CHP'nin de tabanına değil, tavanına, yönetimine yakışan bir tavır" değerlendirmesinde bulundu.
'GEREKSİZ ALINAN KARARLARIN CEZASI SANDIKTA VERİLİR'
Yeni sisteme göre iki kere cumhurbaşkanı seçilen ancak 9'uncu yılında Meclisin aldığı seçim yenileme kararıyla tekrar cumhurbaşkanı olarak seçilen adayın görev süresinin 5 yıl mı, 1 yıl mı olacağına yönelik bir soruya Yılmaz, "Eğer tekrar seçilirse bir beş yıl daha yönetme imkanı var" karşılığını verdi.
İki dönem görev yapan cumhurbaşkanının beş yıl ara verdikten sonra tekrar seçilme imkanı olup olmadığına yönelik bir soru üzerine Yılmaz, "En fazla iki dönem diye biliyorum. Hukukçulara tekrar soralım ama… Tekrar olma şansı olmaz diye düşünüyorum" dedi.
Yılmaz, yabancı basındaki 'halk oylamasının adil olmayacağına' yönelik iddiaların hatırlatılması üzerine, "Türkiye ilk defa seçim yapmıyor. Çok köklü bir demokrasi, seçim geleneği olan bir ülkeden bahsediyoruz. Nevzuhur bir demokrasiden, ülkeden bahsetmiyoruz. Türkiye ile ilgili konuşanların mutlaka bunu dikkate alması lazım" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de seçimlerin Yüksek Seçim Kurulu ve yargının denetimi ve gözetimi altında gerçekleştiğini anımsatan Yılmaz, bu seçimlerde de farklı olmayacağını vurguladı.
Bu tür tartışmaları yapanların seçimin sonucuna güvenmediğini anlatan Yılmaz, şimdiden kendilerine bir takım bahaneler aradıklarını söyledi.
Seçim güvenliğine gölge düşürmeye kimsenin hakkı olmadığını dile getiren Yılmaz, bunu yapanların Türkiye'ye büyük haksızlık yapmış olacaklarını ifade etti.
OHAL'in seçmen davranışlarına etki edecek bir özelliğinin söz konusu olmadığını belirten Yılmaz, 'aksine terör örgütlerinin halkın tercihlerini olumsuz etkilemeye dönük çabalarının nispeten ortadan kalktığı bir ortamda halkın özgür iradesini sandığa yansıtabileceğine' dikkati çekti.
FETÖ'nün yurtdışındaki seçimlere etki etmesine yönelik ne gibi tedbirlerin alındığı yönündeki soruya, şu cevabı verdi:
"Yurt dışında da Dışişleri Bakanlığımız kanalıyla vatandaşlarımız oylarını kullanabilecek. Oralarda hukuk dışı müdahalelere yönelik her türlü girişimi yapmak zorundayız, yapacağız. Vatandaşlarımızı hukuk dışı bir şekilde etkilemeye çalışanlar varsa, hem kendi imkanlarımızla hem de o ülkelerin yetkili organları kanalıyla gerekli girişimleri mutlaka ilgili kurumlarımız yapacaklardır."
'BÜTÜN PARTİLERİN TABANLARI HEDEF SEÇMEN KİTLEMİZ'
MHP'nin tabanındaki 'hayır' oyu vereceklerin hatırlatılması üzerine Yılmaz, MHP'nin kendi kampanyasını başttığını ancak AK Parti'nin de bütün partilerin tabanlarını hedef seçmen kitlesi olarak gördüğünü ifade etti.
Yılmaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Elazığ ve Malatya mitinglerine katıldığını belirterek, vatandaşların dondurucu soğuğa rağmen sadece miting alanlarını değil, sokaklarını da doldurduklarını söyledi.
Erdoğan'ın da bu mitinglerde bütün partilerin tabanlarına seslendiğine ve çok kuşatıcı bir söylem sergilediğini aktaran Cevdet Yılmaz, şöyle devam etti:
"AK Parti'nin tabanı kadar, CHP, MHP ve HDP'nin tabanına yönelik bir çağrıda bulundu. 'Gelin bu yeni sistemde birlik sağlayalım, hep birlikte buna destek olalım' dedi. Siyasetin bir birliktelik ruhu oluşturması ve Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı tehditleri milletçe, milli bir duruşla karşılamamız anlamında da çok önemli bir çağrı olduğunu düşünüyorum. Biz bütün tabanlara yönelik çalışmalarımızı yapacağız. MHP tabanında çok sağduyulu, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı riskleri bilen, Türkiye'nin bu fırtınalı dönemden güçlü bir şekilde çıkması yoluna devam etmesi için tercih kullanacak insan olacağını biliyoruz."
'NO' FİLMİ DEĞERLENDİRMESİ: CHP'NİN ŞİRİNLİKLERİNİN DEVAM EDECEĞİNİ KİMSE BEKLEMESİN
Yılmaz, CHP'nin 1988 yılın'da Şili'deki referandumda 'Hayır' diyenlerin yürüttükleri pozitif kampanyayı anlatan 'No' (Hayır(filminden yola çıkmasını da değerlendirdi.
Yılmaz, CHP'nin Meclisteki tavrını hatırlatarak, "Bu şirinliklerin, 16 Nisan sonrasında, eğer yeni sistem olmazsa devam edeceğini kimse beklemesin. Yeni sistem olursa, CHP'nin bu yeni üsluba daha uzun vadeli bir şekilde de sahip olacağını bekleyebiliriz. Aksi takdirde mevcut sistemle CHP'nin üslubunu, tavrını ve Mecliste yaptıklarını hep birlikte gördük, biliyoruz" diye konuştu.
CHP'nin AK Parti tabanını olumlu etkilemek için ılımlı bir kampanya yürütme şeklindeki yaklaşımlarına işaret eden AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Bu güzel bir şey, yeni sistemin etkilerini şimdiden siyasete yansıdığını gösteren bir durum. Ama kalıcı ve içselleştirilmiş bir şey değil. Daha çok görüntüde yapılan, çok da samimi olmayan bir tutum. Önümüzdeki süreçte yeni sistemle birlikte bu tutumun kalıcı hale geldiğini de görürüz. Vesayetçi yapıların ortadan kalktığı bir durumda CHP de milleti esas almak, millete yönelmek durumunda, milletin değerleri ile daha uyumlu bir siyaset yamak durumunda kalacak inşallah" değerlendirmesinde bulundu.