Türkiye’nin Astana süreciyle ilgili hedef ve beklentilerinin neler olduğu konusunda Sputnik’e konuşan CHP Parti Meclisi üyeliği ve CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevinde bulunmuş eski milletvekili Faruk Loğoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye başından beri Moskova’dan başlayan ve Astana’ya uzanan yolun içindeydi. O bakımdan Türkiye, Astana sürecini başından itibaren destekler bir tutum içinde oldu.
Astana sürecinin iki hedefi vardır, diyebiliriz. Birincisi, ateşkes ve ateşkesin kalıcı olmasını sağlamak için atılan adımlar. İkincisi de, Cenevre’de başlayacak olan barış görüşmelerini kolaylaştırmak, önünü açmak.
Türkiye bu noktalarda hem Astana hem Cenevre sürecine tabi ki destek veriyor. Türk hükümetinin bir şartı var. Bu, Astana için de geçerliydi, Cenevre için de geçerli. Bu da, PKK’nın uzantısı olarak gördüğü PYD’nin bu süreçlere katılmaması. Bu nasıl çözülecek, tam bilemiyorum.
Bu arada daha önce Astana’ya gelmeyi reddeden, son anda fikir değiştiren Suriye muhalefetinin kararını da olumlu karşılıyorum. Ayrıca yine medyada yer alan bir habere göre Suriye muhalifleri, Cenevre’de rejim temsilcileri ile yüzyüze görüşmeyi de kabul etmişler. Bu da Suriye için olumlu bir gelişme olarak sayılmalıdır. Yine medyada yer alan haberlere göre Birleşmiş Milletler Suriye özel temsilcisi Staffan de Mistura, Suriye iç savaşının 2017 yılında sona ereceğini açıkladı. Bunları üst üste koyduğumuz zaman umut verici bir tabloyla karşı karşıyayız.
Bu arada Rusya parlamentosunun üst kanadı olan Federasyon Konseyi sözcüsü Valentina Matviyenko, Rusya, Avrupa Birliği, Suriye, Türkiye ve İran meclis üyelerine hitap ederek, Suriye’deki durumu telekonferans yoluyla görüşmeyi önerdi. Bu fikirle ilgili, hem eski diplomat hem de eski milletvekili olan Faruk Loğoğlu şu yorumlarda bulundu.
Elbette parlamenterler tecrübeli, birikimleri olan insanlardır. Bu tür konularla az veya çok yakından ilgilenen milletvekilleri vardır. O bakımdan fikir olumlu.
Ama bu fikrin temel hedefi, Cenevre’deki barış görüşmelerine katkı yapacak sonuçlar doğurmaktır. Yani parlamenterler bunu kendi başlarına bu meseleyi halledemezler, karar mercileri başka noktalarda.
Dolayısıyla bu süreç eğer benimsenirse bunun, Cenevre’deki barış sürecine katkıda bulunmasını sağlayacak şekilde sonuçlar vermesini beklememiz gerekir. Öyle olursa yararlı olur.